Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Tüm Yazýlarý

Uluslararasý hukuk adýna, bir ‘Uluslararasý Sapýklýk Hareketi'..

2012 yýlýnda imzalanan ve Ýstanbul’da imzalandýðý için bu isimle anýlan ve Avrupa Konseyi ülkelerin çoðunun yürürlüðe koyduðu bir sözleþmenin 2018’den sonra farkýna varýlýp tartýþmaya açýlmasý ilginçtir. O sözleþmeyi imzalayan o zamanki TC. Dýþiþl. Bakaný Davudoðlu’nun, hâlâ gururla sahiblenmesi de ilginç.. Halbuki anlaþýlýyor ki, farkýna varýlarak veya varýlmaksýzýn, resmen, mayýn tarlasýna girilmiþ..

Bu sözleþmede kullanýlan terimlerin ingilizcesinin türkçeye tercüme edilirken ‘üçüncü cins’ gibi terimlerin nasýl örtülü hale getirildiði ve kezâ, bu sözleþmeye göre çýkarýlan 6284 sayýlý Kanunun getirdiði düzenlemeler de ayrý bir konu..

***

Bu konudaki tartýþmalara aylarca önce 1-2 yazýda kýsaca deðindim, ama, ilgisiz deðildim. Nitekim, konuyu, en üst dereceli sorumlularla çok önce konuþmuþ ve en üst yetkililerin, ‘Bu konunun gözden geçirilmesi için talimât verildiði’ne dair bilgilendirmesiyle memnun olmuþtum. Ayrýca, bu sözleþmenin, bir ‘nâs’/ deðiþtirilmesi mümkün olmayan kesin inanç hükümleri olmadýðýný en yetkili isim, aylar önce belirtmiþti.

***

Bu ‘Sözleþme’nin konusu görünüþte, ‘cinsiyet ayrýmcýlýðýna karþý çýkmak ve kadýna karþý þiddetin önlenmesi’ idi. Her ne kadar, þiddetin sadece kadýnlara yapýlmasýný önlemeyi esas alan bir sözleþme ve onu tamamlayan kanun, daha baþlangýçta, kendisiyle çeliþmiþ ve cinsiyet ayrýmcýlýðý yapmýþ olsa bile; yine de bir ihtiyaca cevap verebilirdi, belki..

Bu sözleþme, yine de bir takým temel tartýþmalara konu oldu. Mesela, 6284 sayýlý Kanun, kadýnlara bir ‘pozitif ayrýmcýlýk’ tanýmýþ ve ‘kadýnýn beyaný esastýr..’ gibi ön-kabuller getirmiþti. Ne var ki, bu durum, ‘kadýnýn beyaný’nýn kesin delil kabul edildiði þeklinde anlaþýldý, kamuoyunda.. Ve mahkemelerde de, yýðýnla tuhaf uygulama örnekleri.. Yani, bu ön-kabullerin kötüye kullanýlabileceði düþünülmemiþti.

Buna raðmen, kadýna karþý þiddet uygulamalarýnýn ve cinayetlerin, bu sözleþme ve kanundan sonra geçmiþe göre, daha bir týrmanmasý da ayrý bir konu.. Ancak þunu da ekleyelim; ayný nüfusa sahib Almanya’da 2018’de 675 kadar kadýn cinayeti iþlenirken, Türkiye’de bu rakam 450’lerdeydi. Ama, Almanya’dakiler, ‘familien drama /aile dramý’ olarak küçültülürken; bizdeki ise, ‘töre cinayeti’ olarak daha bir büyütüldü.

***

Ancaak, gözardý edilmemesi gereken bir nokta da, inancýmýzýn gereðince olmasý gereken ‘aile kurumu’ konusunda, bu þiddet ve cinayetlerini, kendi aslî deðerlerimize göre nasýl önleyebileceðimize dair, Ýslâmî hükümleri bir nasihat olarak söylemekten öteye gidemeyiþimiz de ayrý bir konu.. Çünkü, Lozan Andlaþmasý’yla dayatýldýðý itiraf olunan ‘laiklik heyulâsý’ karþýmýzda..

Müslüman halkýmýzý temsilen imzalanan sözkonusu Sözleþme’nin dayandýðý temel ölçülerin milletimizin geleceðinin teminatý olan ‘aile kurumu’ için nasýl büyük bir ahlâkî çöküþ tehlikesi oluþturduðunu anlamak için, özellikle de Ýskandinavya ve Batý Avrupa ülkelerinde yeni doðan çocuklarýn yüzde 30 kadarýnýn ‘evlilik dýþý’ olmasýný hatýrlamak yeter..

***

Daha bir görülmesi gereken konu ise, bu sözleþme, kadýna karþý þiddeti önlemek gerekçesine sýðýnarak, herbirisi bir ayrý cinsî sapýklýk için kullanýlan ingilizce terimlerin baþ harflerinden oluþan ‘uluslararasý bir þeytanî organizasyon’un ahlâksýz hedeflerine dayanak olmaktadýr. Bu cinsî sapýklýk grup ve cereyanlarýnýn ise, yaratýlýþa karþý çýkmayý esas aldýðý ve sonunun yeni Sodom ve Gomore’ler olacaðý açýktýr. Ki, hangi mâlum mübtezel gruplarýn Taksim Meydaný’nda utanç verici pankartlar açarak, hükümranlýklarýný bu Uluslararasý Sözleþme’ye dayanarak daha güçlü þekilde haykýrdýklarý unutulmamalýdýr.

***

Müslümanlarýn bugün ve geleceðinin bu pislik unsurlardan dezenfekte edilmesi en âcil gerekliliklerdendir.

Ve, bu sözleþmenin kabul edilemez maddelerine, ‘kabul etmediðimiz’e dair bir þerh konulmasý ilk plânda atýlacak adým olsa gerek.. Uzun vâdede ise, kendi kesin doðru deðerlerimize aykýrý her ne varsa, onlarýn herbirisini kaldýrmayý nihaî hedef edinmek..

***