Amerikan Baþkaný Trump’ýn, Sýrbistan C.Baþkaný Alexandar Vucic’i diplomatik teâmülde hiçbir yeri olmayan þekilde karþýsýna bir sandalyeye oturtup, kendisi de onu bir savcý edâsýyla sorguluyor gibi görüþmesinde sergilenen zorbalýk, ‘uluslararasý hukuk ve diplomasi kurallarý’ diye kutsanýrcasýna anýlan ‘çaðdaþ’ (!) düzenlemelerin gerçek mahiyetini göstermesi bakýmýndan son derece öðreticidir. Ki, Ecevit’in Clinton karþýsýndaki duruþu bile o kadar sakil deðildi.
Bu gibi davranýþlar psikolojik savaþ taktiklerinden olup sýkça görülmektedir dünyada.. Gerçi, diplomaside, esas kabul edilen ‘mukabele-i bilmisl /aynýyla mukabelede bulunmak’ kuralý da vardýr, ama, böyle uygulamalarý sergileyebilmek herkesin yapabileceði bir þey deðildir; hattâ böyle durumlarda, karþý taraf oturma tarzýnda bir tekebbür gösterecek olursa, ona da ânýnda karþýlýk verilmesi gerekir.
Hatýrlayalým ki, 2010 yýlýnýn ilk günlerinde, TC büyükelçisini Ýsrail rejimi Dýþbakaný bir görüþmeye çaðýrmýþ ve onu alçak bir koltuða otururken; kendisi ise, 10-15 cm. kadar yüksekliði olan bir diðer koltuða oturmuþtu. TC. Elçisi, bu sahneyi görür görmez itiraz etmemiþ, görüþmeyi ibtal etmek yerine o aþaðýlatýcý durumu kabullenmiþ ve Ýsrail rejimi yetkilileri ve medya organlarý bu yolla Türkiye’den, Tayyib Erdoðan’ýn Davos’ta, 2009’da Ýsrail Devlet Baþkaný Þimon Perez’e yönelik ve kýsaca ‘One minute’ diye anýlan sert eleþtirilerinin intikamýnýn alýndýðýný açýkça dile getirmiþlerdi.
Trump’ýn, Sýrbistan Baþkaný’na karþý sergilediði o aðýr ve aþaðýlayýcý tavrýn sebebi bir an sonra, Trump’ýn bir tarafýna Vucic’i, diðer tarafýna da Kosova Baþbakaný Avdullah (Abdullah) Hoti’yi alarak yaptýðý açýklama sýrasýnda daha bir net þekilde anlaþýlacaktý. Çünkü, Trump, Sýrbistan’ýn Kosova’nýn baðýmsýzlýðýný tanýdýðýný ve daha mühimi, Ýsrail rejimi nezdindeki Elçiðini Tel’Aviv’den Kudüs’e 2021 Temmuz ayýna kadar taþýmayý kabul ettiðini açýklýyordu.
Vucic, Trump’ýn bu sözlerini duyunca, biraz önce imzalamýþ olduðu dosyadaki belgelere göz atýp beraberindeki heyet mensuplarýna þaþkýn þaþkýn bakmaktan öteye bir þey yapamadý. Anlaþýlýyordu ki, Vucic’in imzaladýðý metinde, Sýrbistan Elçiliði’nin Kudüs’e taþýnacaðýna dair öyle bir maddenin olduðundan haberi yoktu; ya da, o þart, müzakereler tamamlandýktan sonra bir kurnazlýkla eklenivermiþti. Ki, sionist mihraklarýn, böyle zaaf noktalarýný hiç kaçýrmadýklarý bilinir. Halbuki, o diplomatik skandal karþýsýnda, derhal görüþmeyi kesip kalkmak da vardý. Ama, öyle bir tepki, zekâ kadar yürek de ister ve herkesin yapabileceði kadar kolay deðildir.
Konunun bir baþka tarafý da, Kosova Baþbakaný’na imzalatýlan metin idi. Trump, Kosova’nýn da Ýsrail’i resmen tanýyacaðýný ve Elçiliðini de -Tel-Aviv’de deðil-, Kudüs’te açacaðýný açýklamýþtý.
Evet, gerçekte, Ýsrail diye bir devlet yok; Amerikan Ýmparatorluðu’nun Ortadoðu þubesi var.
Trump, zâten, iktidara geldiði ilk andan itibaren, bunu gizlemiyor -damadý olan Amerikan yahudisi- Jareed Kushner’i Ortadoðu’da barýþý tesis etmek için en yetkili özel temsilci statüsünde vazifelendirmiþ bulunuyor.
Amerikan Baþkaný hem Sýrbistan’a, hem de Kosova’ya -ikisi de kaðýt üzerinde müstakil / baðýmsýz devlet durumunda olan- bu iki ülkeye bu dayatmayý nasýl mý yapabiliyor?
1992-96 arasýnda 250 bine yakýn Müslümanýn öldürülmesi pahasýna da olsa, Bosna’nýn baðýmsýzlýðýný kýsmen de elde etmesinden sonra, halkýn ekseriyetinin arnavut Müslümanlardan oluþan 2 milyonluk Kosova’nýn da kendisinden kopmamasý için, Sýrbistan, 1998-99’larda Kosova’yý kanlý þekilde ezmeye kalkýþmýþ ve o zaman Kosova’nýn yardýmýna koþan olmamýþtý. Çünkü, Rusya Sýrbistan’ýn arkasýndaydý.
Ýþte o felâketli zamanda Kosova’yý NATO müdahalesi kurtarmýþ ve Sýrbistan da Kosova’nýn istiklâlini / baðýmsýzlýðýný resmen tanýmasa bile, fiilen kabullenmek zorunda kalmýþtý.
Bill Clinton zamanýndaki o Amerikan müdahalesinin meyvelerini þimdi Trump toplamaya baþladý.. Nitekim o, Kosova’nýn baðýmsýzlýðýnýn Sýrbistan tarafýndan kabul edileceðini; ama, hemen ardýndan, Kosova’nýn da Ýsrail rejimini resmen tanýyacaðýný ve b. elçiliðini de Kudüs’de açacaðýný açýklýyordu.
Kosova’nýn bunu kabul etmemesi mümkün müydü?
Kosova, -maalesef sözde- baðýmsýzlýðýný Amerikan eliyle elde etmiþ bir devlet olarak, o ‘ebe’liðin bedelini ödemekten kaçýnabilir miydi? Ki, bu yeni devletin, 21 yýldýr, oksijen çadýrýnda yaþayan bir bebek durumunda olduðu ortada..
Trump, 3 Kasým günü yapýlacak seçim öncesinde, Amerika’daki etkin sionist sermayenin ve nüfusun dörtte birini oluþturan ve Yahudilerin yapýþýk kardeþi durumundaki Evangelistler’in desteðini almak için, böyle küçük devletlerle oynamaktan ve seçimi kazanma þansýnýn artýrmaktan meded umuyor.
Nitekim, geçen hafta da, Birleþik Arab Emirliði isimli küçücük, yarým milyonluk bir devlet konumundaki petro-dolar þeyhliði de, sionist Ýsrail rejimini resmen tanýdý ve diplomatik irtibat kurdu.. Hem de Jareed Kushner’in baþkanlýðýndaki bir Amerikan heyetinin nezareti altýnda.. Þimdi, Suûdî rejimi de sýrada..
Muhammed b. Selman, Suûdî Veliahdliði’ne üstelik de sýradýþý olarak boþuna mý getirildi, Amerika’dan?
O halde, rahatsýz olsak bile, Kosova’nýn Trump’a karþý direnme gücünün olmadýðýný da görmek gerekiyor. Daha da olmazsa, onun baþýna Sýrbistan’ýn yeniden musallat edilebileceði tehdidinin bile yeteceði açýk..
Evet, TC Dýþiþleri Bakanlýðý Kosova'nýn Kudüs'te Büyükelçilik açacaðýna iliþkin açýklamayý esefle karþýladý ve bunun ‘Uluslararasý hukukun açýk bir ihlali’ olacaðýný hatýrlattý. Çünkü, doðrudur ki, iþgal altýnda olan bir coðrafyanýn statüsünün, nizalý taraflarýn anlaþmasý olmaksýzýn deðiþtirilmesi, ‘Uluslararasý hukuk’a aykýdýr; ama, o uluslararasý hukuk denilen kavram nedir ki?
Trump, geçen sene, Suûdî Kralý Selman’a, ‘Bak Kral, biz olmasak, siz orada bir hafta bile iktidarda kalamazsýnýz..’ dememiþ miydi?
‘Uluslararasý hukuk kurallarý’nýn gerçek mahiyeti bu ve benzeri sözlerde daha bir âþikardýr.