Umarým Obama kazanmýþtýr

Siz bu satýrlarý okurken ABD Baþkanlýk seçiminin sonuçlarý sanýrým belli olmuþ olacak. Ve umarým ki kazanan Barack Obama olacak.

Öyle umuyorum, çünkü Obama, geçtiðimiz dört yýlda bazý hayal kýrýklýklarý yaratmýþ olsa da, iki baþkan adayý içinde hem Türkiye hem de Müslüman dünya için daha tercih edilir olaný. Bush yönetiminin agresif çizgisini koruyan Mitt Romney ise tek kelimeyle ürkütücü.

Seçimi Romney’nin kazanmasý durumunda, Amerika Ýran’a karþý daha da sertleþecek, Ýsrail’e verdiði gözü kapalý desteði ise daha da artýracaktýr. Dahasý, Romney’in adayý olduðu olduðu Cumhuriyetçi Parti’de yanký bulan Ýslamofobik fikirler daha fazla güç bulacaktýr.

Obama ise Amerikan karþýtlarýnýn “ehven-i þer” diye niteleyebileceði, daha ýlýmlý bir Amerikan dýþ politikasýný ifade etmeye devam ediyor. Dahasý, eðer ikinci kez seçilirse, Obama’nýn ilk dönemdekinden daha da cesur adýmlar atacaðýný, örneðin Ýsrail yönetimi üzerinde daha fazla baský uygulayacaðýný tahmin edebiliriz. Çünkü Amerikan baþkanlarý, bir daha seçilme endiþesi yaþamadýklarý ikinci dönemlerinde daha özgüvenli davranýp, daha radikal kararlar alabiliyorlar.

Obama’nýn yeniden seçilmesini iþte bu sebeplerle umuyorum. Her ne kadar bazý iç politika konularýnda Cumhuriyetçiler’e yakýn düþsem de, bizim için asýl mesele olan dýþ politika sebebiyle tercihim kesinlikle Demokratlar’dan yana.

Sistem ve istikrar

Bu arada, yeri gelmiþken Amerikan seçim sistemine de biraz deðineyim.

Bu sistemin belki en güzel yaný þu: Neredeyse iki yüzyýldýr týkýr týkýr iþliyor. Baþkanlar hep dört yýlda bir ve Kasým ayýnýn ilk salý günü seçiliyor. (Pazar günü deðil; çünkü pazar, kutsal gün olduðu için ibadete ayrýlmýþ. “Ýrtica”nýn borusu orada da ötmüþ.)

Bir baþka deyiþle ABD’de erken seçim, tarihi deðiþen seçim filan yok. Dahasý, ortadan kayboluveren siyasi partiler veya yeni siyasi oluþumlar da yok. Müthiþ bir istikrar var.

Bunun bir sebebi, ABD siyasetine, bizdekinin aksine, demokrasi-dýþý müdahaleler olmayýþý. Yani ne askeri darbe var Amerikan tarihinde, ne muhtýra, ne de kapatma davasý. Dolayýsýyla siyasi partiler nesiller boyunca varlýklarýný sürdürüp kökleþmiþ durumdalar. Bir Amerikalý’yla tanýþtýðýnýzda, “biz üç nesildir Cumhuriyetçiyiz” diyebiliyor bize.

Bizde ise, eðer AK Partili iseniz, bunu ancak 2001’e kadar geri götürebilirsiniz. (Cumhuriyetin baþýndan beri var olan tek parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir ki, o da “devlet partisi” olmasý sayesindedir.)

Amerikan baþkanlýk seçimlerinin bir enteresanlýðý, her eyaletin oylarýnýn ya tümden Obama’ya ya da tümden Romney’e gidecek olmasý. Çünkü sistem öyle ki, bir eyalet içinde çoðunluðu elde eden, oradan çýkan tüm oylarý kazanýyor. California veya New York gibi liberal aðýrlýklý eyaletlerin tüm oyu Obama’ya gidiyor mesela. Romney içinse Texas veya Kansas çantada keklik. Asýl rekabet, Ohio ve Florida gibi yüzer-gezer eyaletlerde geçiyor.

Geçen hafta sonu bu yüzer-gezer eyaletlerden birinde, Arizona’da idim. Televizyondaki reklamlarýn neredeyse yarýsý seçim kampanyasý ile ilgiliydi. Hem de sadece “bizim adaya oy verin” diye pozitif reklamlar deðil, “sakýn þu adaya oy vermeyin” diye negatif reklamlar da vardý. Bizdeki gibi propaganda sýnýrlamalarý ve seçim yasaklarý yok çünkü ABD’de.

Sonuçta ABD, dýþ politikasýyla ve bilhassa Ýsrail partizanlýðýyla bizim coðrafyayý maðdur etse de, demokrasi ve özgürlükler alanýnda örnek bir ülke olmayý sürdürüyor. ABD’ye alternatif olabilecek diðer dünya güçlerinin (örneðin Rusya ve Çin’in) hiç de böyle olmadýðýný ise akýlda tutmak gerekiyor.