Ümmet, Ýslam Birliði, gayrimüslimler

Çarþamba günü kaldýðýmýz yerden devam edelim:

1.”Gazze’de ne iþimiz var?”, “Suriye’den bize ne?” diyen bir kimse Müslüman deðilse ona söyleyecek bir þeyimiz yok. Müslüman ise, böyle konuþamaz! Biz ayný ümmetin mensuplarýyýz (Ümmet-i Muhammed) ve ayný milletin evladýyýz (Millet-i Ýslam). Irk, halk, ulus bunlarýn alt baþlýðý olmaktan öteye geçemez. Rabbimiz “Müslümanlar kardeþtir” buyuruyor ve bizi bölünüp parçalanmaktan men ediyor, Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) “Mü’minler tek bir vücudun azalarý gibidir” diyor ve nasýl ki vücudun bir yeri sýzladýðýnda bütün vücut sýzlýyorsa Mü’minlerin de birbirinin derdiyle dertlenip dayanýþmasýný emrediyor. Allah Teala’nýn ve O’nun kutlu elçisinin sözü üstüne söz söylemek olmaz. Ve kâfir emperyalistlerin aramýza çizdiði sýnýrlarý Allah Teala’nýn deðiþmez kanunlarý gibi kabul etmek de Müslümanlýkla baðdaþmaz.

2.”Ümmet mi kaldý?” diyenler halt ediyorlar. Halifesiz kalmak (sembolik bir baþtan bile mahrum kalmak) ümmet için korkunç bir travmadýr, fakat ümmet bu korkunç travmaya raðmen duygusal birliðini büyük ölçüde korumayý baþarmýþ ve Kemalizm’e, Nasýrcýlýða, Baasçýlýða, Titoculuða, þuna buna raðmen ümmet olma özelliðini kaybetmemiþtir. Bir Tunuslu yahut Pakistanlýnýn Türkiye’yi Filistin’e yani Kudüs’e yani Mescid-i Aksa’ya sahip çýktýðý için takdir etmesi ancak ümmet þuuru ve ümmetin derlenip toparlanmasý arzusu ile izah edilebilir. Ta Sri Lanka’daki bir Müslüman’ýn Galatasaray yahut Fenerbahçe’nin Avrupalý bir futbol takýmýný yenmesi üzerine bayram etmesi gibi þeyler de ancak ümmet þuuru ile izah edilebilir. Bu þuurda eksikler gedikler ve görülebilir, fakat þuurun varlýðý inkâr edilemez.

3.Ümmet varlýðýný sürdürmektedir ve Müslümanlar her yerde bölünmüþlükten-parçalanmýþlýktan þikâyet ederek Ýttihad-ý Ýslam’a (Ýslam Birliði’ne) duyduklarý hasreti ifade etmektedirler. Birlik için gerekli psikolojik zemin vardýr. Maddi imkânlar da vardýr. Üstad Sezai Karakoç’un dediði gibi, bütün dünya Müslümanlarýný içine alacak bir siyasi birliðin kurulmasý belki hiçbir zaman mümkün olmayacaktýr, fakat bu tecrübeyi yakýn diyebileceðimiz bir geçmiþe kadar yaþamýþ olan “Ortadoðu” bölgesinde birliðin günümüz þartlarýna uygun bir þekilde yeniden kurulmasý pekâlâ mümkündür. “Mümkün deðil” diyenler ya Müslümanlarýn birliðinden endiþe ettikleri için aleyhte propaganda yaparak þevkleri kýrmaya çalýþmaktadýrlar veya ne dediklerine bilmemektedirler.

4.Robert Schuman 1950 yýlýnda “Avrupa’da yeni savaþlarýn önüne geçmek ve müþterek kalkýnmayý saðlamak için kýta çapýnda bir birlik kurulacak ve bu birliðin çekirdeðini (100 senedir birbirini yiyen) Fransa ile Almanya’nýn entegrasyonu oluþturacak” dediðinde buna kargalar bile gülmüþtü; fakat oluyor iþte. Kargalar istedikleri kadar gülsünler, bizde çok daha iyisi, güzeli, sahicisi, saðlamý olur.

5.Emperyalistlerin çizdiði sýnýrlar Ortadoðu Ýslam ülkeleri arasýnda çözümü bu ‘harita rejimi’ dahilinde mümkün görünmeyen sorunlar oluþturdu (Kürt sorunu, Fýrat ve Dicle sularý sorunu vs, vs, vs). Aramýza ekilen fitne tohumlarý yüzünden 100 senedir birbirimizi hýrpalýyoruz, birleþtirmemiz halinde dünyayý sallamaya yetecek olan enerjilerimizi birbirimize karþý kullanarak heba ediyoruz. Buna bir son vermek ve hem bölgesel savaþlarýn hem de hariçten gelecek saldýrýlarýn önüne geçmek için birlik yoluna girmemiz kaçýnýlmazdýr. Birliðin þekli-þemali, adý-saný tartýþýlabilir tabii.

5.”Komþularla sýfýr sorun, azami iþbirliði, tam entegrasyon” siyaseti bölgesel birlik hedefine dönük bir siyasettir. Bu siyasetin ne kadar rasyonel, ne kadar gerçekçi olduðu ortadadýr. Türkiye, Suriye’deki Arap milliyetçisi rejimle bile entegrasyon yolunda olaðanüstü büyük mesafeler kat edebilmiþtir. Bize iltifatlarý çok daha fazla -en önemlisi sahici- olan devrimci kadrolarýn Suriye’de iþ baþýna gelmesinin ardýnda bu yolda daha süratli ve daha güzel yol alacaðýz inþaallah.

6.Mýsýr’da iktidara gelen Ýhvan-ý Müslimin, Ýttihad-ý Ýslam’cý bir harekettir ve Türkiye ile saflarý sýklaþtýrma azmini ortaya koymakta, Yüksek Düzeyli Stratejik Ýþbirliði Anlaþmasý çerçevesinde Türkiye ile ortak bakanlar kurulu toplantýsý düzenlemekte gecikmemiþtir. Ürdün de, bundan üç sene evveli, bölgesel bir birlikte yer alma iradesini ortaya koymuþ, bu yönde anlaþmalar da imzalamýþtýr. Kral Abdullah bile bu kadar ileri gidebildiyse, Ürdün’de iktidara gelebilecek olan Ýhvan-ý Müslimin kadrolarýnýn ne kadar ileri gidebileceðini varýn siz hesap edin.

7.Ümmet diyoruz, Ýslam dünyasý diyoruz, Ýslam ülkeleri diyoruz. Bu, topraklarýmýzý paylaþtýðýmýz gayri Müslim komþularýmýzýn ve vatandaþlarýmýzýn hakkýný-hukukunu gözetmediðimiz anlamýna mý gelir? Haþa. Gayrimüslimler ümmete dahil deðillerse de Dar’ul-Ýslam’ýn ayrýlmaz parçalarýdýrlar. “Gayrimüslimler de var, öyleyse niye Ýslam ülkeleri diyoruz?” sorusu mantýklý görünmekle beraber yersiz bir sorudur. Fransa için “Batý ülkesi” demiyor muyuz? Batý, sadece coðrafi bir taným mýdýr? Deðildir. Batýlýlarýn kendileri söylüyor: Antik Yunan Felsefesi, Ýncil ve Fransýz Ýhtilali’nin bileþimi Batý’yý teþkil eder... Bunlara Haçlý ruhunu, kapitalizmi, þunu bunu da dahil edebiliriz. Demek ki Batý; dînî, ideolojik, siyasi, iktisadi vs. bir kimlik. Bunlarýn harmanlandýðý homojen bir kimlik. Dolayýsýyla Batý’nýn karþýsýna Doðu’yu koyamayýz, çünkü doðulular böyle müþterek bir kimliðe sahip deðiller. Batý kavramýnýn karþýsýna ancak Ýslam’ý koyabiliriz. Þimdi: Fransa’da Müslümanlar -Batý’yý oluþturan unsurlarý paylaþmayan dev bir topluluk- yaþýyor diye Fransa’ya Batý ülkesi demekten imtina etmiyorsak, Mýsýr’a, Türkiye’ye Ýslam ülkesi demekten de imtina etmeyeceðiz. Ýslam dünyasý demeye devam edeceðiz. Gayrimüslim komþularýmýz da “Biz Ýslam dünyasýnýn Hýristiyanlarý/Yahudileri/Ateistleriyiz” diyebilirler.