Hava kurþun gibi aðýr ve ben bunu hayra yoramýyorum... Ne yanýma dönüp baksam, kimi sayfalarýný tarih kitaplarýndan okuduðum, daha yakýn dönemlere ait kimi sayfalarýnýn yazýlmasýna katkýda bulunduðum, ülkemizi yanlýþ istikametlere sevk edip iflâhýný kesen siyasi çalkantýlarýn benzeri tablolar görüyorum...
Dün ile bugün arasýnda çok önemli bir fark da var: Her sonu macerayla bitebilecek olaðanüstülük dönemi öncesinde ‘alarm’ zilleri çalarak uyarýda bulunanlar, bu defa, farklý davranýþlar sergiliyorlar...
Bu durum da zihinlerde hayýrlý sonuçlar doðurmayan tehlikeli gidiþler öncesini daha fazla andýrýyor...
Türkiye yönetilmesi zor bir ülke. Her ülkede siyasi hayat içerisinde yer alanlar anayasal bir çerçeve içerisinde hareket ederler; kimsenin aklýna o çerçeveyi kanýrtarak zorlamak veya bütünüyle geçersiz kýlmak gelmez. Bu sebeple de ‘iktidar’ ile ‘muhalefet’ ve onlara destek verenler arasýndaki çekiþmeler bir ‘savaþ’ halini almaz...
Ülkemizin herkesin etrafýnda itirazsýz birleþtiði bir anayasasý yok bugün; milletvekilleri ellerine geçen fýrsatý deðerlendiremediler. Ýktidar da ‘yeni anayasa’ konusunun kendi siyasi varlýðýnýn da teminatý olduðunu fark edemedi ve kafayý ihmal edilebilir ayrýntýlara taktýðý için ‘olmasa da olur’ görmeye baþladý.
Herkesi etrafýnda birleþtiren bir anayasadan yoksunluk siyasi sistemi yoruyor ve maceracýlarý umutlandýrýyor...
Güçlü halk desteðine sahip iktidarlarý bir seçim arefesinde sarsmak mümkün müdür? Eðer o ülke Türkiye ise mümkündür elbette. 1960’da DP halk desteðine sahipti ve yakýnda seçime gideceði biliniyordu... 1965 ve 1969 seçimleri sonrasýnda AP de bayaðý güçlüydü... Ülkeye çað atlatmasýyla övünen ANAP ‘alternatifi olmayan bir parti’görüntüsü veriyordu... Herbiri dönemlerinde Ak Parti’nin þimdilerde sahip olduðu oy kadar bir halk desteði bulmuþ durumdaydý (Karþýlarýnda yer alan CHP’nin oyu o dönemlerde de þimdikine yakýndý).
Tarihin sýk sýk tekerrür ettiði bir ülkeyiz...
Ortalýðýn karýþmasý, havanýn kurþun gibi aðýrlaþmasý, olaðanüstülüklerin herkesi etkisi altýna almasý her defasýnda deðiþik biçimlerde kendini gösteriyor. Yine de, aranýrsa her dönemde hiç deðiþmeyen özellikler bulunabilir.
Ýktidar sahiplerinin hatalarý olmadan olmuyor sözgelimi... Ýttifaklar daðýlmadan da... Devlete ait kurumlarýn siyaseten taraflara bölünmesi de þart... Yakýnlarýn en uzaða savrulmasý da... Siyasi rakiplerin durumdan vazife çýkartarak olaðanüstülüðü zirveye týrmandýrmasý da...
Medyanýn rolünü de, iç ve dýþ kamuoylarýný meydana gelecekleri daha kolay kabule hazýrlama amaçlý yayýnlarý da unutamayýz.
Her kargaþa öncesinde, dýþ politik önceliklerde köklü deðiþikliklere gidildiði veya gidilebileceði görüntüsü de mutlaka var olmuþtur...
Bugün durum nasýl, siyasi belleðinizi kullanarak kendi sonucunuzu sizler de çýkartabilirsiniz.
Paranoya gereksiz. Toz duman hep ayný biçimde ortadan kalkmýyor; karýþýklýða tavýrlarýyla sebep olanlarýn beklentileri çoðu kez yerine gelmiyor. Burasý rasyonelliðin egemen olduðu bir ülke deðil zaten; ‘istikrar’ yerine ‘kargaþa’ bu durumdan en fazla darbe alacaklar tarafýndan neden seçilsin yoksa?
Merak etmeyin, her sorunun çözümü mutlaka bulunur; eski dönemlere ait deneyimlerden ders almayý bilelim yeter ki...