Umutlanmak için başka sebepler de var

Bilgiye ulaşımın kolay, bilginin değerlendirilip kullanılmasının hayati değere ulaştığı günümüzde en fazla zorlanan alanın eğitim olması kaçınılmaz; çocuklar ve gençlerin klasik yöntemlerle meşgul edilmeleri ülke için büyük kayıplara dönüşebilir...

Özellikle de hızla gelişen yeni durumlara ayak uydurabilen bunca ülke varken...

Dün bazı gazetelerde ‘sevinçli’ başlıklarla duyurulan bir haber alarm zilleri çaldırmalı: Bir lisenin öğrencilerinin büyük çoğunluğu değişik Amerikan üniversitelerinden burslu davet almışlar; hepsi önümüzdeki yıldan itibaren ABD’de okuyacakmış...

Yerlerinde kim olsa onlar gibi davranırdı.

Alarm zilleri neden çalıyor o zaman?

Türkiye’de son on yıl içerisinde yüksek öğretim kurumlarının sayısı hayli arttı. Üniversitesi bulunmayan ilimiz kalmadı; pek çoğunda birden fazla, büyük illerdeyse düzinelerce üniversite var. Bunların bir bölümü hamiyetli vatandaşların oluşturdukları vakıf üniversiteleri... Bazı devlet üniversiteleriyle bazı vakıf üniversitelerinin eğitim düzeyi bayağı yüksek; ancak imkân bulanın kapağı yurtdışına atmasının da gösterdiği gibi, kabiliyetli gençlerimizi çekecek kadar değil...

Haliç Üniversitesi‘Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı’ tarafından kurulmuş iddialı bir eğitim kurumu. İddiası yeni göreve gelen mütevelli heyetiyle daha artmışa benziyor. Bir yandan zaten varolan bölümlerinde sizlerin de iyi tanıdığı İskender Pala, Ahmet Özhan, Prof. Osman Özsoy, Vedat Başaran gibi isimlerle öğretim kadrosunu takviye ederken, bir yandan da geleceğin ilgi alanlarını hesaba katarak belirledikleri yeni bölümler açmanın planlarıyla meşguller...

Geçen gün bir grup gazeteciyi üniversitenin ana binasında ağırladı Haliç Üniversitesi mütevelli heyeti başkanı avukat Mansur Topçuoğlu; konuklarına ‘yeni Türjkiye’nin 2023 vizyonuna uygun projelerini aktardı. Üniversitenin rektörü Prof. Sait Sevgener de gençleri yarının ihtiyaçlarına uygun yetiştirme derdinde olan deneyimli bir eğitimci...

Kâr amacı gütmeyen bir anlayışla yönetilen bir yüksek öğretim kurumunun kalıpları zorlayan arayışlar içerisine girmesi ve bunun için ülkeyi yönetenlerin vizyonuna paralel bir dizi yeni eğitim programını hayata geçirme çabası sergilemesi umut verici.

Son bir ay içerisinde çeşitli illerimizde devlet üniversitelerine uğrama fırsatım oldu; ilk elden gözlemimi sizlerle paylaşabilirim: Onbinlerce gencimiz gayretli yöneticiler ve ehil kadrolar eliyle yoğruluyor; itinayla...

Uygarlığımızın ayak sesleri Anadolu üniversiteleri vasıtasıyla her yerden duyulur hale geliyor... İstanbul’da da, devlet üniversiteleri yanında seçkin vakıf üniversiteleri de yeniliklere açık nesiller yetiştirme derdinde...  

 

Vakıf tarafından yönlendirilen bir eğitim kurumu olmasına rağmen Haliç Üniversitesi’nin kalıpları kırma kararlılığı gerçekten etkileyici. Gençlerin, ellerindeki üniversite diplomasıyla ‘ne iş olursa yaparım ordusu’ saflarına katılması ve çaldıkları kapılardan geri döndürülmesi yerine, temel bilgilerle donatıldıktan sonra geleceğin ihtiyaçlarına göre açılmış bölümlerde aldıkları eğitimle derhal iş ve çalışma hayatına girmeleri... Hedefi bu Haliç Üniversitesi’nin...

Etkileyici değil mi sizce de?

Gençlerimiz dünyanın ünlü eğitim kurumlarından gelen davetlere kulak vermek yerine kendi üniversitelerimizi tercih edene kadar daha yapılacak çok şey var...