Ferudun Niğdelioğlu
Ferudun Niğdelioğlu
Tüm Yazıları

Umutlar yine başka bahara mı?

Tatil dönüşü futbol dünyamıza genel bir bakış yaparak ilk yazımı yazıyorum. Ligin ikinci haftasında oynanan Göztepe-Fenerbahçe maçında yaşanan saha içi ve saha dışı olaylar, ligin kalan bölümü için güzel futbol adına beklentilerimi yitirmeme sebep oldu. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç'a yapılan hain saldırıyı kınıyor, sorumlularının tespit edilerek yargı önünde kendilerinden hesap sorulmasını bekliyorum.

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'a naçizane bir tavsiyem sahaya birlikte girdiği ekibini bir gözden geçirsin. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı sahaya girdimi tüm sonuçları öngörmelidir. Bu öngörü ile sahaya birlikte girdikleri ile arasında ölümüne bir bağ olmalıdır. Ali Koç, tarihte sahaya ilk giren böyle bir olaya müdahale eden ilk Fenerbahçe Başkanı değildir. Tarihte pek çok kez bu tip olaylara şahitlik ettik. Ancak bizim şahitlik ettiğimiz olayların hiçbiri bu şekilde sonlanmadı. Ali Koç, kendisine yapılan kalleş saldırı ile yere düşürüldü. Yapılan saldırı ile yere düşen Ali Koç olmakla birlikte esasen yere düşen Fenerbahçe Başkanlık makamıdır. Niye başkanın etrafında ona kol kanat gerecek, kendisini başkanına siper edecek, onun şahsında Fenerbahçe başkanlık makamını yere düşürmeyecek tek bir yönetici dahi yoktu Başkan Ali Koç'un yanında. Ali Koç bunu sorgulamalı.

YOL ARKADAŞLARI NEREDE?

Aziz Yıldırım dönemine bir bakın bir de Ali Koç dönemine. Aziz Yıldırım'ın yöneticileri bugün de onun yanında. Hepsi onun ölümüne dava arkadaşları. İyi günde kötü günde hep Aziz Başkanın yanındalar. Bir de Ali Koç'un yönetim kuruluna bakın. Onun dava arkadaşım diyebileceği kim var yanında. As Başkan Acun Ilıcalı'ya bir kanalda soruluyor. Neden olay anında başkanın yanında değildin diye. Cevap veriyor. Başkan beni çağırmadı. Başkan niye çağırsın seni. Sen başkanın yoldaşı, dava arkadaşı isen çağırmadan yanında olursun. İşin özeti, tamamen Ali Koç'un sırtında giden bir Fenerbahçe. Yanında bir tane yol arkadaşı, dava arkadaşı yok. Görüntü maalesef böyle.

99 puanla şampiyonluğu kıl payı kaçıran Fenerbahçe'nin, sezon başında transfer planı, iki üç nokta transfer yapma üzerine kurulmuştu. Başkan Ali Koç ve yöneticiler, eldeki takımın, tarihin en iyi kadrolarından biri olduğunu, iki en fazla üç transfer ile kadronun yeni sezonda uzak ara şampiyonluğun en güçlü adayı olduğunu ifade ediyorlardı. Saha sonuçları ve takımın güçlü oyunu da bu düşüncenin doğruluğunu tüm futbolseverlere kabul ettirmişti. Mourinho'nun gelişi ardından da bu planın aynen tatbik edileceği söyleniyordu. Acun ılıcalı'nın futbol şubesinin başına geçmesinden sonra, gelinen noktada Levent Mercan ile başlayan transfer süreci, En Nesyri, Maximin, Çağlar Söğüncü, Kruniç, Oğuz Aydın, Cenk Tosun ile devam etti. Şuana kadar toplam 7 transfer yapıldı. Daha da bitmedi transfer. Hala en az iki futbolcunun transferi düşünülüyor. Acun Ilıcalı'ya yakın, yedi gün yirmi dört saat onunla olan gazeteciler, başkan dahi duymadan o gazetecilerin ağzından duyuyor transfer edilecek isimleri. Sonrasında başlayan muazzam bir sosyal medya baskısı ve yapılmak zorunda kalınan yeni bir transfer.

YOK BİRBİRLERİNDEN FARKLARI

Bu arada bonservisine 1.5 milyon Euro ödenen Crespo, 4.680 milyon Euro ödenen Joao Pedro tek Euro bonservis elde edilemeden, karşılıklı olarak anlaşmaları fesih edilerek takımdan ayrıldılar. Transfermarkt verilerine göre kulübün transfer bütçesi bugün itibariyle -47.060.000 Euro. Buna Mourinho'nun kendisine ödenen peşinatı dahil değil. Yine menajerlik ücretleri ve vergiler de bu bilançoya yansıtılmış değil.

Ödenen bonservis bedellerinin taksitler halinde ve yıllar içinde ödeneceği söylense de taksitlerin banka teminat mektubu ile güvence altına alındığı ve bunun için de banka kredisi kullanıldığı unutulmamalı. Bu tabloyu neden mi veriyorum? Sezon başladı. Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nden, oynanan iki turun ardından elendi. Sezona 1-0 kazanılan Adana Demirspor ve ardından 2-2 beraberlikle biten Göztepe maçları ile başlandı. Oynanan futbol geçen senenin çok gerisinde. Geçen sene sahanın her noktasında pres yapan, rakibi adeta boğan, her maç sayısız gol pozisyonuna giren güçlü futbolundan eser yok ortada. Değerli dostlar bana kızabilirsiniz ama tablo bu. Son 7 sezon hep aynı. Her sezon gelen en az 10 futbolcu. Giden en az 10 futbolcu. Her sezon kurulan yeni kadrolar.

Galatasaray da Fenerbahçe'den farklı değil. Galatasaray'da da 20 milyon Euro'ya Sara, 9 milyona Jelert transfer ediliyor. Oynanan futbol geçen senenin gerisinde ve hala transfer edilmesi planlanan futbolcular var. Şampiyonlar Ligi play off maçında alınan 3-2'lik Young Boys yenilgisi. Neresinden bakarsanız bakın Türk futbolunun hali bu. Transfer obezi olmuş kulüpler. Transfer afyonu ile uyuşturulan camialar. Hesap soranın olmadığı, milyon milyon Euroların havalarda uçuştuğu kulüpler. Sonrasında enkaz edebiyatı yapan başkan ve yöneticiler. Sanki bu enkazın oluşmasında kendilerinin hiç payı yokmuş gibi. Arkadaşlar kulüplerimiz batmış, batıyor. Türk Futbolu batmış batıyor.

Beşiktaş da bir başka transfer obezi kulübümüz. Başkan Hasan Arat devraldığı enkaz kadroyu ayağa kaldırmak için yeni transferler yapıyor. Beşiktaş nispeten daha düşük bonservis bedelleri ödüyor. Ancak yüksek maaşlı futbolcular transfer ediliyor. Beşiktaş elindeki enkazı tasfiye edebilmek için de yüksek bir maliyete katlanıyor. Geçen sezon liderin 46 puan gerisinde kaldığı ve sezona güçlü bir futbolla başladığı için Beşiktaş'ın transfer harcamaları Fenerbahçe ve Galatasaray kadar göze batmıyor. Ancak orada da işler aynı şekilde. Beşiktaş da ezeli rakipleri gibi hızla teknik iflasa gidiyor.

Değerli okurlarım 6 kulübümüzün transfer yasağı var. Şampiyon olmuş diğer takımımız Trabzonspor'da benzer bir tablo var. O da her sezon olduğu gibi bu sezon da yeni bir takım kuruyor. Diyebilirsiniz ki çare nedir. Çare belli. Türk Futboluna en acilinden acı bir reçete yazılması gerekiyor. Kim mi yazacak bu reçeteyi? Şüphesiz Türkiye Futbol Federasyonu. Böyle bir ihtimal var mı? Bana göre mümkün değil.