‘Üniter Baþkanlýk’

15 Temmuz’un sýcaklýðý ve FETÖ ve PKK terörü ile mücadelenin harareti Baþkanlýk Sistemi tartýþmalarýnýn ötelendiði izlenimi verse de aslýnda Türkiye sistem krizini çözemediði müddetçe bu tartýþma tedavülden kalkmayacak. Kalkamaz zira tartýþmanýn en önemli boyutunu mevcut sistemin anayasal çerçevesinin bulunmamasý oluþturuyor. Yani fiilen yarý baþkanlýk sistemiyle yönetiliyoruz fakat baþkanlýðý düzenleyen anayasa maddeleri mevcut deðil.

Bu sefer tartýþmayý baþlatan MHP Genel Baþkaný Devlet Bahçeli oldu. Bahçeli’nin konuyu açmýþ olmasýný kafadan Baþkanlýk sistemine destek olarak okuyan Selin Sayek Böke gibi CHP’liler tartýþmaya aðýr ithamlarla girdiler. Kullanýlan kavramlara bakýldýðýnda baþkanlýðýn da parlamenterizm gibi demokratik bir sistem olduðunu dahi kavrayamadýklarýný görüyoruz. Baþkanlýk sistemine karþýtlýk ve Erdoðanfobi’yi, siyasetlerinin olmazsa olmazý haline getirdikten sonra artýk bu seviyeye de mahkum da oldular. CHP maalesef demokratik siyaset için gerekli iklim olan ‘iyimserlik’ten giderek uzaklaþýyor ve kendini HDP ve PKK’yý himaye görevine mahkum ediyor.

Bu zaten bir siyasi parti için yeterince kötü bir imaj. Fakat bunu dert etmiþ gibi bir halleri de yok. Selin Sayek Böke’nin ön plana çýkartýlmasý bile “CHP ve yerlilik” arasýndaki makasýn giderek açýldýðýnýn göstergesi sayýlabilir.

FETÖ ve baþkanlýk sistemi

Baþkanlýk sistemi ile ilgili yaklaþým da aslýnda ayný tavrýn bir baþka cüzü. Türkiye’nin baþkanlýk sistemine geçme ihtimali ABD’nin Türkiye’deki konsoloslarýný bile tasalandýrdýðýna göre bu meseleye biraz daha geniþ açýdan bakmak gerek. Türkiye, hem güvenlik hem siyasi-sosyolojik açýdan yýpratýlmaya çalýþýldýðý son dört senedir idari ve siyasi yapýlanmasýný yenileme tartýþmasýný bir kenara býrakmadý. Güvenlik politikalarýnýn en ön planda olduðu anda bile demokratikleþme vizyonunu kaybetmemiþ olmasý nasýl ki AK Parti’nin iktidar ömrünü uzatan ana etmen oldu, ayný þekilde Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn baþkanlýk sistemindeki ýsrarý da Türkiye’nin bölgesel ve küresel meydan okumasýna eþlik eden siyasi motivasyon ve güç kaynaðý oldu. Erdoðan, baþkanlýk sitemi üzerinden kendisine yapýlan saldýrýlarý, demokratik ve ekonomik açýdan Türkiye’nin sýnýf atlatmasýna karþý çýkýþ olarak okudu. Fetullahçý Örgüt’ün devletin en mahrem yerlerine kadar sýzdýðý gerçeðiyle yüzleþilmeye baþlandýðý andan itibaren Erdoðan, baþkanlýk sitemine geçiþ konusunda daha da kararlý bir tavýr sergiledi.

15 Temmuz’u yaþamýþ bir ülke olarak bugün bunun çok daha net ayýrdýndayýz. Yenilenme ihtiyacý artýk çok daha netleþmiþtir. Bir zamanlar “terör var bunu konuþacak zaman mý?” diyenler gibi, þimdi de “Devlet 15 Temmuz’un yaralarýný sarmaya, FETÖ’yü temizleme çalýþýyor, þimdi bunun zamaný mý?” diyenler olabilir.

Evet, zamanýdýr. Son yýllarda baþýmýza gelen her þey, aslýnda devletin malul olduðu yapýsal sorunlardan da kaynaklanmaktadýr. 

Sessiz çoðunluk ne der?

15 Temmuz’un toplumun genelinde yarattýðý ruh hali bir yönüyle fýrsat. Ama þunu da bilmeliyiz, bugüne kadar “sessiz çoðunluk” dediðimiz o devasa kitle artýk sokaktaki gücünün farkýnda. Siyaset bu dinamizmi hesaba katmak en demokratik modeli halka sunmak durumunda.  

Baþkanlýk sistemini, acaba bir orta yol bulunabilir mi diye dile getirilen ara çözümlerle deðil denge-denetleme mekanizmalarý geliþkin üniter bir modelle formüle etmeliyiz. Türk tipi de diyebiliriz ama geliþtireceðimiz baþkanlýk modelinin adýný “üniter baþkanlýk” koymalýyýz. Böylece baþka ülkeler için de örnek alýnabilir bir model meydana getirmiþ oluruz. Böylece 15 Temmuz’da bu ülkeyi yeniden vatan yapan o sessiz çoðunluðun baþkanlýk sistemiyle ilgili soru iþaretlerini de gidermiþ oluruz.

Bu sebeple bir daha ifade etmek isterim, kamuoyuna sunulacak olan modelin adý “Üniter Baþkanlýk” olmalýdýr.