Eser KARAKAŞ
Eser KARAKAŞ
ekarakas@stargazete.com
Tüm Yazıları

Üniversitelerde neden milli savunma enstitüleri yok?

Askeri vesayetin bitip, bitmediği tartışılıyor ama bu konunun eği-tim meselesiyle ilişkisi nedense adeta hiç konuşulmuyor.

Eğitim-askeri vesayet ilişkisinin kanımca üç boyutu var; birinci boyutu sivil (!) dediğimiz okulların müfredatında egemen askeri zihniyet,ikinci boyut askeri mekteplerin, harp okullarının, harp akademilerinin programları.

Bendeniz bugünkü yazımda bu iki konuyu değil sadece üçüncü eğitim-askeri vesayet boyutunu ele almak istiyorum.

Ve yine kanımca bu üçüncü boyuta ilişkin sorunlar çözülmeden askeri vesayetin geri dönüşsüz bir biçimde tarihin çöplüğüne gitmesi da mümkün değil.

Bu son konuya başlığa taşıdığım soruyu bir kez daha yazarak girebilirim: “Üniversitelerde neden milli savunma enstitüleri yok?”

Üniversitelerin dışında da milli savunma kamu hizmetinin araştırılmasına yönelik araştırma merkezleri, enstitüler, düşünce kuruluşları, vakıflar yok.

Konuya teğet geçen tek-tük düşünce kuruluşları yok değil ama zaten buralarda da egemen zihniyet TSK’nın içindeki en vesayetçi zihniyetten de daha askeri vesayetçi olduğu için bu sözde STK’ların “S”sini yani sivilliklerini ciddiye almak pek mümkün değil.

Askeri konularda askerlerle siviller arasında, sivil diye adlandırdığım bu son kategoriye siyasetçiler, TBMM’nin Milli Savunma Komisyonu’nda görev yapan milletvekilleri de maalesef giriyorlar, çok büyük bir bilgi asimetrisi mevcut.

Başka bir ifadeyle, bizim siviller askeri konularda, askeri teknolojiler, askeri stratejiler konularında bilgi düzeylerinin çok şahane olmadığını düşündüğüm, gördüğüm bizim generallere oranla bile çok bilgisizler.

Askeri bilgi tekeli tartışmasız askerin elinde, kontrolünde.

Askerin askeri konularda, savunma konularında, askeri stratejiler konusunda bu bilgi tekeli devam ettiği sürece, çok net söylüyorum, askeri vesayetin sonlanması mümkün değildir.

Bu meselenin çözümü de sivil kurumların, ama gerçek sivil kurumların askeri konumlarda çalışmaya başlamasına, üniversitelerde bölümler kurulmasına, bu alanlarda master, doktoralar üretilmesine, sivil araştırma merkezleri açılmasına ve buralarda askeri konulara hakim, anti militarist değil ama anti vesayetçi gerçek siviller yetişmesine bağlı.

Bu konulara siviller el atmadığı sürece, Genelkurmay bugünkü gibi, kimseye bağlı olmadan havada da dursa, Başbakan’a da bağlansa, Milli Savunma Bakanı’na da bağlansa bilgi asimetrisi yani vesayet devam edecek demektir.

Siviller bugünden bu konulara yönelik öğretime başlamak zorundalar.

Başka türlü, Başbakan’ın ya da Milli Savunma Bakanı’nın önüne getirilecek karmaşık bir askeri ihalenin, büyük askeri alımların altından hiçbir sivil, bilgi eksikliği, eksiklik az bile, yokluğu nedeniyle kalkamaz.

Kimseye bir eleştiri ya da suçlama getirme durumunda değilim, bilgi eksikliğin, asimetrinin varlığı sadece askeri konularda değil her alanda, yolsuzluk ihtimalinin de birinci nedenidir, bunu da unutmayalım.

Türkiye’de sivillerin askeri konularda, askerler kadar bilgi sahibi olmasını sağlayacak kurumların ihdas edilmesi ülkenin önemli bir önceliğidir.

Generaller kadar askeri konulara hakim bir gerçek sivil Milli Savunma Bakanı göreve gelmeden milli savunma kamu hizmetinin ülkemizde etkin üretimi yani milli savurma kamu hizmetine tahsis edilen kamu kaynaklarının çarçur olmasının önlenmesi gerçekleşemeyecektir.

Askeri anlıyorum, onlar, kendi bahçelerinde başkalarının dolaşma- sını istemiyorlar.

Peki, siviller neden bu alana girmiyor, esas soru bu galiba.