Üniversitelerimiz çam devire dursun...

"Türk tarifim şudur: Kâfirle çatışmayı göze alan Müslümana Türk denir."

Batı'da uzun yıllar devam eden İslamafobia aslında Türk ve İslam algısıdır. Bunun çok eskilere dayanan sebepleri vardır.

Endülüs'ün medeniyet başarıları, Haçlı işgalinden sonra Kudüs'ün yeniden fethi, İstanbul'un fethedilmesi ve ardından Türklerin Avrupa kapılarına dayanmaları, Akdeniz'deki mücadele ve üstünlükleri, Anadolu'da egemen güç olmaları Batı'da Türklerin algısını İslam'la özdeşleştirmiştir.

Muhtemelen İsmet Özel yukarıdaki tumturaklı Türk tarifini bu yüzden söylemiştir.

İslam'ın yayılmasındaki en belirgin etkinin Türklerin Müslüman olması kabul edilir ve Batı için İslam ve Türk "öteki" olarak bir tehdit unsurudur.

Müslüman ve Türk sözcüklerini eşanlamlı olarak kabul ederler. Onun için bugün halen Batı'da Türk dendi mi akla Müslüman, dolayısıyla da İslam gelir.

Böylelikle Batı'nın kabul ettiği en negatif tanımlama "Türkler ve İslam" olmuştur.

Bugünkü Avrupa Birliği Hristiyan dünyasının "ortak düşmana" karşı birleşmelerinin neticesidir.

Bu giriş, bu günlerde üniversitelerimizde yaşanan üzücü ve kahredici bir durumun nelere mal olduğunun izahı niteliğindedir.

Batı üniversiteleri bugün Filistin'de yaşanan insanlık dramına karşı insanlık adına büyük bir duruş sergilerken, bizim üniversitelerimiz eğlence peşinde koşarak, bir çam ağacı için gösterdikleri hassasiyeti Gazze'de katledilen çocuklardan esirgiyorlar.

Bazı üniversitelerin eğitim ve araştırma odaklarından saparak, eğlence ve sosyal etkinliklere ağırlık vermeleri karşısında artık ciddi endişe duymalıyız. Bu eğilim, üniversitelerin asıl işlevini ve topluma katkısını sorgulamamıza neden olmalıdır.

Üniversiteler, entelektüel, kültürel, milli ve manevi değerler ve mesleki gelişimlerinin merkezidir. Üniversiteler, öğrencilerin düşünme, araştırma ve analitik düşünme becerilerini geliştirmek için var olan ortamlardır.

Eğlence merkezli eğitim anlayışı; akademik disiplin ve ciddiyeti zayıflatır, kültürel ve inanç değerlerine, öğrencilerin eğitimine zarar verir, yetişmelerine engel olur.

Bu durum, gençlerin iş dünyasına hazırlanmalarına ve toplumun bütüncül çıkarlarına hizmet etmelerine de engel olur, oluyor.

Sonra eleştiriler başlıyor, parodilere şaka malzemesi çıkıyor: "Diplomalı işsizler!"

Üniversitelerimiz ilmin ve fennin merkezi olması gerekirken eğlencenin merkezi haline dönüştürülmeye çalışılıyor.

Pek tabi her sene hayıflandığımız dünyanın en iyi beş yüz hatta ilk bin üniversitesi arasına dahi giremiyoruz.

Ülkemizin gelişmesi için kaliteli insan kaynağı olması gereken üniversitelerimiz maalesef hep başka sebeplerle gündeme geliyor.

Son olarak Harvard ve Oxford gibi dünyanın başta gelen üniversiteleri Filistin'de yaşanan insanlık dramı karşısında topyekûn tepki verirken, bizim üniversitelerimiz ise, üstelik bize ait olmayan Batı'nın kültürü "yılbaşı çamı" konusuyla uğraşıyorlar.

Bir toplumun din, gelenek ve kültüründen kopmasının acı bir örneğini yaşıyoruz.

Bir toplum özünden, manevi ve kültürel bağlarından ancak bu kadar uzaklaşabilir.

Orta Çağ'da korkunun tezahürü olarak dile getirilen "Türkler geliyor!" ifadesini kullanan Batı, bugün Gazze'de binlerce çocuk katledilirken Hristiyan eğlencesini sertaç eden üniversite gençliğimizi gördüğünde ne der acaba?

Batılı bilim insanlarının, "Tarihten Türkler çıkarılırsa ortada tarih diye bir şey kalmaz." sözlerinin halen muhatabı mıyız acaba?

Bir zamanlar Müslüman kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılan Türk kelimesi işlevini yitirmeye yüz tutmuş durumda.

Türk ve Müslüman kelimesi geçmişte olduğu gibi iç içe olmaktan çıktı. Terör devleti İsrail'in Gazze'de yaptığı katliama karşın toplumumuzda var olan reaksiyonlar bu durumun tipik örnekleri.

Batı'da çoluk çocuk, yaşlı kadın herkesin elinde Filistin bayrağı insanlık adına taşınırken biz de kendisine uzatılan Filistin bayrağını almayarak yere atan kadının, "Ben Kemalist'im, almam o bayrağı!" diyebilmesi ne kadar üzücü değil mi?

Artık dünyaya nizam veren bir millet olmaktan çıkıp çam ağacı peşinde koşan bir millete dönüştük!

Sanırım bir zamanlar bizden ölesiye korkanlar şimdi bizi gülesiye seyrediyorlar.