USA emperyalizmi, tavşana, ‘Kaç!; köpeğe, ‘Tut..' diyen bir siyaset izliyor

Pazar günlerini, okuyucuların görüş ve tenkitleri etrafındaki hasbihale tahsis ettiğimiz sohbetlerden bir diğerine daha muhterem okuyucularımızı selamlayarak başlıyoruz.

Bu sohbette daha çok, Amerika'dan okuyucumuz Necati Hoca'nın verdiği bilgiler üzerinde duralım ve sonraya vakit kalırsa, diğer okuyucu görüşlerine geçelim.. Necati hoca, önce, Pensilvanya'da ölen F. G.'yle ilgili olarak, yakınlarının internet sitesinden yapılan açıklamada, 'Hocamız 20 Ekim 2024'de, ruhunun ufkuna yürümüştür..' deniliyordu. ' Siz hiç, bir Müslüman öldüğü zaman, 'Ruhunun ufkuna yürüdü..' denildiğini duydunuz mu? Bu bir üslup tercihi olarak değerlendirilemez.. Çünkü, Bahailer'in kutsal kitap saydıkları kitapta ve bazı İncil şerhlerinde ölüm için, 'horizon of the soul' (ruhun ufku) veya 'horizon of his soul' (ruhunun ufku) ifadesine rastlarsınız.. Yani, bir Müslümanın, başkalarının kutsal bildikleri metinlerinden böyle bir ibare alması bir şey anlatmıyor mu?

Evet, Necati Hoca'nın belirttiği konu sadece bundan ibaret değil, o konuda.. Müteveffa kişi, 'Haçlıların Müslümanlara ahlâkî bakımdan zarar vermedikleri gibi güzellemeleriyle de maruftu..

Keza, o kişinin tabutunun üzerindeki örtüde, Hristiyan kültürüne ait daha başka deyimler ve semboller de vardı..

Geçelim..

Ancak, Necati Hoca'nın 2 gün önce gönderdiği ve Müslüman dünyasını çok daha derinden ilgilendiren bir açıklama, USA Dışişleri Bakanı Antony Blinken'a ait idi..

Necati Hoca, mesajında Amerikan medyasında yer alan bir açıklamayı göndermişti. Bu açıklama, Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken'a ait idi.. Necati Hoca, o açıklamanın İngilizce aslını da göndermişti, tercümesiyle birlikte.. Aksa Tufanı'nın hemen arkasından İsrail'in yardımına koşarken, 'Ben buraya sadece Amerikan Dışişleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak da geliyorum..' diyen Blinken, evet, 2 gün önce de şöyle diyordu: ' We failed to convince Netanyahu. At any moment, events could occur in the Middle East that haven't happened in a hundred years..' (Netanyahu'yu ikna edemedik. Pek yakında, Orta Doğu'da, yüzlerce yıldır olmayan olacak..) diyordu.. Yani, tam bir tedhiş ve terör havası estirmekten medet umuyor ve 'Netanyahu'yu ikna edemediklerini' söylüyordu.. Aslında USA emperyalizminin yaptığı, 'tavşana, (Kaç!), köpeğe, (Tut!)' demekten başka bir şey değildi. Çünkü, alınan bütün kararlar Pentagon'da hazırlanıyordu. Kuduz köpek, evet her tarafa saldırtılacak, ama, Orta Doğu'nun Müslüman halklarının, -tıpkı Afganistan'da da yaşadıkları/ denedikleri ve 15 yıl sonra kaçmak zorunda kaldıkları üzere-, 'tavşan' yürekli olmadıklarını bir daha göreceklerdir, inşallah..

Bu açıklamadan 8-10 saat kadar önce de bir hafta sonra yapılacak Amerikan Başkanlık seçimlerinin adaylarından eski başkan Trump'ın Siyonist İsrail rejiminin bir 'kuduz kelp' gibi her tarafa saldıran lideri Netanyahu'yla bir telefon görüşmesi yaptığı ve savaşa devam etmesi isteğinde bulunduğu bildiriliyordu.. Öteki aday Kamala Harris'in de İsrail konusunda Trump'tan farklı düşünmediği açık beyanlarından anlaşılıyor. Esasen, Amerika'da, hangi parti ve Başkan iktidara gelirse gelsin, İsrail konusunda Amerika'nın genel siyasetinden ayrı düşünülemeyeceği gayet net bir gerçektir.

*

Ve... Dün sabah dünya, Amerikan emperyalizminin programı çerçevesinde, Siyonist İsrail rejiminin, İran'ın nükleer merkezler ve petrol tesisleri dışında, başkent Tahran ile (Irak sınırındaki) Huzistan ve İlâm eyaletinin ve kuzeydoğudaki Meşhed şehrinin elektrik santrallerini ve askeri merkez veya noktalarını vurduğu haberiyle sarsıldı.. Bu saldırıya 100 kadar savaş uçağının katıldığı açıklandı. İran, önemli bir hasarın olmadığını ve 2 askerinin 'şehit' olduğunu bildirdi.

Bu saldırıların çok ağır sonuçları bile olsa, ya yayın yasağıyla veya o saldırıların önemsiz olduğu şeklindeki haberlerle geçiştirildiğini, İsrail rejiminin benzer saldırılara uğradıktan sonraki haberlerinde de gördük, görüyoruz.. Resmen ilan edilmemiş olsa bile, fiili savaş durumlarında propaganda savaşının psikolojik etkisinden istifade edilmek istendiği açık..

Aynı saatlerde, Siyonist İsrail rejiminin, Suriye'nin Şam ve Humus civarındaki noktaları vurduğu da açıklandı. Lübnan'daki ağır bombardımanlar zaten devam ediyor ve Beyrut'un 45-50 katlı 'gökdelen'leri, Amerika'nın İsrail'e verdiği 'MK-84' denilen ve her birisi 907 kg. patlayıcı taşıyan bombalarla vurulup, o koskoca binaların 3-5 saniye içinde nasıl yerle bir edildiğinin görüntüleri bütün dünyaya servis ediliyor ve böylece, Siyonist İsrail rejiminin gücünün karşı konulamazlığı konusunda, başkalarına, özellikle bölge ülkelerine 'gözdağı' verilmek isteniyor.. Evvelki gün, İstanbul-Levent'e gitmiştim.. Orada etrafta yükselen 70-80 katlı dev 'gökdelen'lerin akıbetinin de bir savaşta öyle olabileceği aklıma geliverdi, ister-istemez.. (Geçen sene, Yunanistan'ın eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, 'Türkiye gücüne o kadar güvenmesin, Boğaz üzerindeki köprülerinin birer füzelik işi vardır.' demişti.)

Evet, günümüz dünyasının savaşları böyle.. (Nitekim, Gazze'de bugün kesin barış sağlansa, Gazze'nin eski haline döndürülebilmesi için bile 100 yıl yetmez..' şeklinde hesaplar yapılıyormuş..)

*

Siyonist İsrail rejiminin, İran'a saldıracağı haftalardır bekleniyordu.. İsrail rejiminin Savunma Bakanı Gallant, 'İran'a, tahmin edemeyecekleri ve ne olduğunu da anlayamayacakları bir ders vereceğiz..' diyordu.. Ayrıca, evvelki gün , dünya medya organlarında yer alan bir habere göre, İran'daki İslam Cumhuriyeti rejimine karşı yıllarca silahlı mücadele veren Amerikancı Marksist bir örgüt olan 'Mücahidin-i Halk' isimli grubun, ülke içinden elde ettiği haberlere göre füzelerini, İran'ın hangi mıntıkasındaki hangi noktalarda sakladığına dair konumları bildirmişlerdi.. Netanyahu da, geçen hafta, 'İran halkına hitaben yaptığı konuşmada, İran halkının düşmanı olmadıkları ve onları kurtaracakları' gibi komik laflar ediyordu..

İran'ın 1 Ekim'de İsrail'e fırlattığı sesten hızlı/ 'süpersonik' de değil, radarlarca bile görülemediği için 'hypersonik' diye anılan ve saniyedeki hızı 700 metreyi aşan ve engellenemeyen 2500 km. menzilli 'Fettâh' füzelerinden 186 adediyle vurulmasına bir tepki olduğu açıklandı, Amerika tarafından.. Hatırlanacağı üzere, o füzelerin İsrail'de hiç bir ciddi hasar yapmadığı iddia olunmuştu. Ama, geçen hafta, Amerikan medyasında verilen küçük bir haberde, İran füzelerinden sonra İsrail vatandaşlarından binlercesinin evlerinin yıkılmasından dolayı İsrail rejiminden hasar yardımı istediği ve buna göre binden fazla evin yıkılmış olabileceği belirtiliyordu..

Şimdi, İran da 'fazla bir hasar olmadı' diyor..

Dahası, İran, İsrail'in uzun menzilli füzeler değil, İran sınırlarına yakın noktalardan, Irak hava sahasındaki, işgali altındaki Irak'taki Amerikan üslerinden kalkan uçaklardan- atılan füzeler attığını; İran hava sahası içine giremediklerini de açıklıyordu. Ama, kuzeydoğudaki, en uzak noktadaki Meşhed şehri bile vurulduğuna göre, oraya atılan füzeler büyük ihtimalle, Hint Okyanusu'ndaki Amerikan üslerinden veya savaş gemilerinden fırlatılmış ola gerek..

Bu karşılıklı saldırıların sonunun nereye varacağını kestirmek zor elbette.. Hele de 5 Kasım'da yapılacak Amerikan Başkanlık Seçimleri öncesinde, bir kapışma olabilir mi, tahmin etmek zor.. Ancak bilinen şu ki, hiçbir Amerikan Başkanı, vazifeden ayrılırken, kendinden sonraki Başkan'a zaferle sonuçlanmamış bir savaş hali bırakmak istemiyor..

Özellikle Orta Doğu Müslüman coğrafyaları üzerine yeni kanlı oyunlar ve kanla çizilecek yeni sınır oynamalarının yapılacağı emperyal odaklarca yıllardır ısrarla söylenirken, Müslüman halkların, içinde bulundukları olumsuzluklara rağmen birlik olmaktan başka bir yol ve çarelerinin olmadığı ortadadır.. Bunu, Türkiye'de hem Tayyip Bey, hem de Devlet Bey ısrarla söylediği gibi; Müslüman coğrafyalarındaki diğer rejimlerin ve halkların da anlamaya başladığı söylenebilir belki.. Nitekim, daha geçen seneye kadar birbirlerini en ağır İslami terimlerle 'tekfir' derecesinde suçlayan Suudi rejimi bile, İran'a yapılan saldırıya itirazlarını resmen bildirdi ortaya koydu, dün.. Esasen, emperyalist saldırıların tehlikesi giderek büyürken, hâlâ iç ihtilafları konuşmak, iç cepheyi zayıflatmaktan başka bir konuya hizmet etmeyecektir..

Amerikan Hükümeti, bu saldırılardan önce, İsrail'in kendilerini bilgilendirdiğini açıkladı, sanki her şeyini planlamakta, milyarlarca dolarını ve en gelişmiş silahlarını ve hangi siyasi manevraların nasıl yapılacağını ve dünya çapındaki propaganda desteğini sağlamakta, kendisinin vazgeçilmez bir parçası ve Müslüman coğrafyalarının kalbi mesabesindeki Ortadoğu'ya sapladıkları bir zehirli hançer durumundaki İsrail rejimini 51'nci devleti olarak görmüyormuş ve Müslüman halklar da bunu anlamayan bir körlükle malûl imiş gibi..

*

Evet, bu haftaki Okuyucu Hasbihali, bir okuyucumuzun değindiği iki konu etrafında tamamlandı.. Viyana'dan Bekir T. kardeşimizin ilginç mesajına ve diğer okuyucu değerlendirmelerine de inşallah, gelecek hafta..

*