Maç seyrediyorsunuz. Stoper faul yapýyor. Forvet, düþmüyor ama, duraksýyor. Top aralarda. Stoperinse gözü hakemde, kollarý havada. Anlamý: ‘Ben yapmadým.’
Veya top, ‘sahayý sýnýrlayan çizgi’nin çok yakýnlarýnda. Ýki oyuncu, ‘topa sahip olmak’ için mücadele ediyor.
Derken, top dýþarý çýkýyor. Ayaðý topa en son deðen oyuncu ellerini kaldýrýyor. Anlamý, yine ‘ben yapmadým.’
‘Paralel operasyon’da da, buna benzer bir ‘uyanýklýk’ var.
Herkesin eli havada: ‘Biz yapmadýk.’
Siz yapmadýysanýz harika! Bundan daha güzel bir bilgi olamaz. Mevzuyu kapatalým. Birbirimize mutluluklar dileyelim.
Mutluluklar diledikten sonra, bir deney yapalým.
Kim yapýyorsa, onlardan birini alalým, baþýndan aþaðý bir maþrapa su dökelim. (Bir kova diyemedim, havalar soðuk.)
Döktük.
Niye sen ýslanýyorsun?
Belki çocuksu bir davranýþ þeklidir.
Hani, bir kabahat iþler çocuk. Ama zaman kaçýnýr kabahati kabul etmekten.
‘Ne oldu kýzým?’ Veya oðlum?
‘Bardak kýrýldý.’
‘Kim kýrdý kýzým?’
‘Kendisi kýrýldý.’
Hoþ bir þey. Hatta sevimli.
Oysa bugünlerde yaþadýklarýmýz, sevimsiz þeyler.
Aðýr bir taarruz var. Yýkýcý. Cana kast eden, ölçüsüz ve ilkesiz. Belli ki bir misyon.
‘Kim saldýrdý?’
Cevap?
‘Benimle alakasý yok, kendisi saldýrýldý.’
- Tamam o zaman, ben saldýraný bulayým, kulaðýný çekeyim.
- Yoook, çekme. Sen saldýranýn kulaðýný çekince benim kulaðým acýyor.
- Saldýran böyle olsun mu?
- Yook, olmasýn!
- Ne olsun peki?
- Hiç biþey olmasýn, ben saldýrayým sen kaç. Öyle devam edelim.
- Yani?
Yani ben herkesi fiþleyeyim. Sülalesine kadar fiþleyeyim, sen saf saf bak.
Ben milleti armut gibi toplayayým, sen armut aðacý gibi seyret.
Ýhalelerin tevziatýný ben yapayým. Kazayla ihale baþkasýna kaçarsa ihaleye fesattan içeri atayým. Ya da ihaleden önce rakip müteahhitlere bir operasyon. Hadi hepsi hapise. Ýhaleyi bizim kardeþimiz alsýn.
Teberrularý ben toplayayým. Yanlýþlýkla vatandaþ baþkasýna teberruda bulunursa ona hýrsýz diyelim. Hatta savcýlar kitabýna uydursun, el-Kaideci diyelim.
Ben sýnavlarda, yaptýðým fiþlemeye göre puan vereyim, Allah’ýn beðendiðim kullarý sýnavý geçsin beðenmediðim kullarý gitsin iþ arasýn...
Polis kuralarýnda milletin çocuklarýný Ýzmir torbasýna sokayým, sen mutluymuþsun gibi sýrýt.
Ben, milletin telefonunu türlü türlü hilelerle dinleyeyim, kitabýna uydurup olmayan suçlarla emniyetçilerin ayaðýný kaydýrayým, sen kulaðýnýn üstüne yat.
Allahu Te’ala da, benim yaptýðým türlü türlü üçkaðýtlarý defterime ‘sevap’ olarak yazsýn, ruz-i mahþerde o üçkaðýt beni o büyük günün meþakkatinden kurtarsýn. (Tövbeler olsun!)
Tabii, ‘ahiret’ senin televizyon kanalýndý, istediðini affet, istediðini cezalandýr!
(Ebussuud Efendi’nin bir cümlesini hatýrlýyorum. ‘Anýn öyle olmadýðýn, anda varýcak göre.’ Yani, ‘onun öyle olmadýðýný oraya varýnca görür.’)
Sevimsiz þeyler ve hiç komik deðil.
Çocuða yakýþabilir. Futbolcuya da ‘oyun’ dersin, çok görmezsin.
‘Ýnsan’a yakýþmaz.
‘Cemaat’e hiç yakýþmaz.
Cemaat baþka bir þeydir. Bu fiiller cemaat fiili deðildir.