‘BÝR GÜN ÝNSANOÐLU GEZEGENLERE GÝDECEK!’
Atatürk’ün 1936’da Eskiþehir’i ziyaretinde söylediði kayýtlara geçen uzay bilimlerinde yaþanacak geliþmelere dair öngörülü ifadeler, Sabiha Gökçen’in anýlarýnda yapýlmýþ ilavelerden ibaret...
Þimdiye kadar duymamýþ olabilirsiniz diye, Atatürk’ün gizli kalmýþ bir öngörüsünü sizlerle paylaþmak istedim. Benim de haberim yoktu bundan… Ama ne demiþler; bilmemek deðil, öðrenmemek ayýp!
Bu bilgiyi Emre Kongar’dan aldým. O da bunu Cumhuriyet gazetesinde 6 Aralýk 2012 tarihinde yazmýþ… Özetle; Eskiþehir’e gitmiþ ve orada Eskiþehir’de büyükþehir belediyesinin hazýrlamýþ olduðu Eskiþehir bilim parkýnda Sabancý uzay evini gezerken Atatürk’ün bu sözleriyle karþýlaþýnca, o da benim gibi þaþýrmýþ… Pek de inanamamýþ… Neden mi; okuyalým da, öðrenelim…
‘Gezegenlere gidecek’
Kýsacasý, Atatürk, 1936 yýlýnda Eskiþehir’i ziyaret ettiðinde, “Bir gün insanoðlu, tayyaresiz de göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek; belki aydan bile haber yollayacaktýr. Bu mucizenin tahakkuku için 2000 yýlýný beklemeye gerek kalmayacaktýr. Geliþen teknoloji, bize daha þimdiden bunu müjdeliyor.” demiþ… Sonra da devam etmiþ: “Bize düþen görevse Batý’dan bu konuda fazla geri kalmamayý temindir.”
Gerçekten de inanýlmaz…
Ýnanýlmaz; çünkü NASA bile ancak 1 Ekim 1958 tarihinde kurulacaktýr!
Kongar da, benim gibi kuþkuya düþtüðünden, bu sözlerin kaynaðýnýn ne olduðunu merak etmiþ ve sormuþ… . Kendisine verilen bilgiye göre; bu sözler, Stuart Kline’nýn Türkçe’ye de tercüme edilmiþ olan “Türk Havacýlýðýnýn Kronolojisi” adlý kitaptan alýnmýþ. Bu kitapta yer alan bu satýrlar; ayrýca hali hazýrda Türk Hava Kuvvetleri’nin resmî internet sitesinde de bulunmaktadýr. Nitekim hâlâ oradalar!
Kaynaktaki farklýlýk
Ancak bu sözlerin yer aldýðý belirtilen kaynak, yani Kline’nýn kitabý, doðru kaynak deðildir. Çünkü, bu sözlerin yer aldýðý asýl kaynak, Sabiha Gökçen’in anýlarýdýr. Gökçen, ilk kez 1982 yýlýnda yayýnlanan “Atatürk’ün Ýzinde Bir Ömür Böyle Geçti” adlý anýlarýnda; Atatürk’ün bu sözleri aktardýðýný yazmaktadýr (sayfa: 64). Sözlerin gerçek kaynaðý; Gökçen’in anýlarýdýr. Nitekim günümüzde Türk Hava Kuvvetleri’nin sitesinde de yer alan sözlerin kaynaðý olarak, Gökçen’e atýfta bulunulmaktadýr. Hiç kuþkusuz sözlerin kaynaðý bu kitaptýr.
Gökçen’in aktarýmý
Þimdi bir de bütün bu öykünün aslýný oluþturan Gökçe’nin anýlarýnda ne yazdýðýna bir bakalým… Þöyle diyor Gökçen: “Bundan sonra insanlýðýn hizmetine girecek en büyük geliþmeler, havacýlýk alanýnda olacaktýr ona göre... Hatta gün gelecek insanoðlu uzaya gidecek, baþka dünyalara gidecek, ayý ve benzeri gezegenleri bile fethedecekti. Ýþte bu çaðdaþ savaþlar da, göklerde üstün olan uluslar tarafýndan kazanýlacaktý. Gerçi çok pahalý bir teknikti, havacýlýk tekniði… Ama uygar ve çaðdaþ Türkiye'nin bu aþamayý yapmasý þarttý, gelecek yönünden...” Evet; hepsi bu kadar…
Peki, madem Türk Hava Kuvvetleri’nin internet sitesinde de yer alan sözler için Gökçen’in anýlarýna atýfta bulunulmaktadýr; o halde nasýl olur da; Atatürk’e ait olduðu belirtilen þu sözlere yer verilmiþ olabilir acaba? “Kanatlý bir gençlik memleketin geleceði bakýmýndan en büyük güvencedir. Bir gün Batýlý ayaklar, Ay’da ayaklarýnýn izlerini býrakacaklarsa, bunlarýn arasýnda bir de Türk’ün bulunmasý için þimdiden çalýþmalara giriþmek, aþamalar kaydetmek gerekir.”
Týrnak içinde yazýldýðýna göre, bu sözlerin Atatürk’e ait olduðuna inanmamýz gerekiyor! Çünkü, hemen ardýndan bu sözlerin Atatürk’e ait olduðu þöyle açýklanýyor: “Veciz ifadesi de, Atatürk’ün gelecekte yapacaðý aþama ile ilgili öngörüsünü ortaya koymaktadýr.” En iyisi ben de bir ‘öngörüde’ bulunayým: Eðer Gökçen’in ömrü daha uzun olsa ve anýlarýný da daha sonra kaleme alsaydý; muhakkak ki, Mars’ýn keþfinden de söz edildiðini bize aktaracaktý!
Kulaktan kulaða
Biraz suyunun suyu gibi oldu; biliyorum. Görüldüðü gibi, Kongar, kuþkulanmakta haklýdýr. Eðer bu sözlerin gerçek kaynaðý Gökçen ise; ki öyle olduðu muhakkaktýr, bu durumda Eskiþehir’de rastladýðýmýz ve Eskiþehir’de söylenildiðine tanýk olunduðu belirtilen sözler, gerçekte Eskiþehir’de ifade edilmemiþtir. Hatta 1936 yýlýnda da ifade edilmemiþtir. Gökçen’in aktarýmýnda bu yönde hiçbir bilgi bulunmamaktadýr.
Kline’nýn kitabýnda da yer alan bilgiler için ise, doðrudan Ülger’e atýfta bulunulmaktadýr. Eðer Ülger’in anlatýmý yanlýþsa, Kline’ýn yazdýklarý ona dayandýðýndan, onun da yazdýklarýný ciddîye alma imkâný yoktur. Ülger’in aktarýmýnýn ve ‘belge’sinin de doðru olmadýðýný artýk biliyoruz.
Ama önemli bir notum daha var: Kline, kitabýna aldýðý bu alýntýlar için yalnýzca Ülger’i referans göstermekle kalmamakta; fakat Kongar’ýn yazdýðýna göre, ayný zamanda bunun kaynaðý olarak; Cumhuriyet gazetesi ile Anýtkabir müzesini de göstermektedir. Bu son iki kaynaðýn tamamen hayal ürünü olduðunu söylemeye bilmem ki gerek var mý artýk?
Kuyuya düþen taþ
Pek çok kez olduðu gibi, esas kaynaðýn artýk ortadan tamamen kaybolduðu bir sürecin izini sürdük. Aslýnda ‘olay’ basit: Gökçe’nin yazdýklarýyla bile tatmin olmamýþ biri(leri)… Ýþi daha da köpürtmek lâzým geldiðine inanmýþ olmalý(lar) ki, Gökçe’nin yazmadýklarýný da aktarmak ve bütün bunlarý ona, bu vesileyle Atatürk’e de söyletmek ihtiyacýný duymuþ(lar). Velhasýl kaynak tahrif edilmiþtir diyemem. Böyle demek çok basit ve kolay olurdu. Burada yapýlan, tahrifatýn çok ötesinde artýk. Benim hep dediðim gibi, ‘uyduruk tarihçilik’ devreye çoktan girmiþ bile. Sadece internette bazý sitelerde kalsa, yine iyi. Türk Hava Kuvvetleri’nin internet sitesine kadar gelebilmiþ; Eskiþehir’deki ‘bilim’ merkezine dek sokulabilmiþ… Bakalým, bu ‘taþ’ý kim, ne zaman yerinden kaldýrýr, bilinmez.
BELGE MÝ ÝSTÝYORSUN? ANILARIMI VERSEM!
Ben maalesef Ülger’in adý geçen dergide yayýnladýðý bu ‘tarihsel belge’yi göremedim. Fakat bu öykü; Gökçen’in anýlarýnda yer alan þifahî anlatýmýn ‘belge’ye tahvil edilmesi sürecini çok net olarak göstermesi bakýmýndan hayli anlamlýdýr. Demek ki; sadece bir anýda yer alan bir aktarýmýn bile ‘belge’sine ihtiyaç duyulmaktadýr ve bu durum, son zamanlarda artýk sýklaþmaya baþlamýþtýr!
Tarih alanýndaki tartýþmalarda; ‘ey tarihçi; belgen kadar konuþ!’ ya da ‘belgeni göreyim’ tarzý basitlikler ortaya çýktýðýndan beri; ayný anda ‘belge üretimi’nde de hamle yapýldýðýna þahit oluyoruz.
ATATÜRK’ÜN TÜRKÇESÝ BÖYLE BERBAT DEÐÝL!
Kongar’ýn bu yazýsý üzerine kendisine itirazlar da gelmiþti. Bunlardan biri de, zamanýnda Kaynak Yayýnlarýndan çýkan “Atatürk’ün Bütün Eserleri” dizisinin redaktörü Kurtuluþ Güran’dý. Þöyle diyordu: “Hemen belirtmeliyim ki, köþenizde aktardýðýnýz metin, Atatürk’e atfolunan uydurma yazýlardan biridir. Atatürk’e ait olmadýðý ilk bakýþta anlaþýlan ‘M. K. Atatürk 936 Eskiþehir Tayyare Alayý’ imzalý el yazýsý sözde belge, ilk olarak Eriþ Ülger tarafýndan yayýmlandý. (Bütün Dünya dergisi, Kasým 2002, s.33) Birincisi; el yazýsýnýn Atatürk’ün el yazýsý olmadýðý, uzmanlýðý gerektirmeyecek kadar bellidir. Ýkincisi; Atatürk 1936 ve sonrasýnda imzasýný ‘K. Atatürk’ ya da ‘Kamâl Atatürk’ olarak atmaktadýr. Söz konusu yazýda ise, imza ‘M. K. Atatürk’ þeklindedir. Üçüncüsü; Atatürk, Türkçe’yi ve Osmanlýca’yý son derece hâkimane kullanan biridir. Söz konusu yazý ise, ifade bozukluðu ve yazým hatalarýyla doludur.
Gerçek olansa þudur: Atatürk, 9 Haziran 1936 günü saat 10’da Eskiþehir’e gelmiþ; hava kýt’alarýný ve tesislerini teftiþ etmiþ, havacýlarý tebrik ettikten sonra kumandanlýk defterine þunu yazmýþtýr: ‘9.6.1936; çok sevindim, gördüklerimden’ ‘K. Atatürk’… Reisicumhur Atatürk, istasyona dönerek, Ankara’ya hareket etmiþtir. (Bkz. Atatürk’ün Bütün Eserleri, cilt: 28, s. 207)
Bu haber, 10 Haziran 1936 tarihli Ulus, Cumhuriyet, Kurun, Son Posta, Tan ve Akþam gazetelerinde yer almaktadýr. Ancak yazýnýzda aktardýðýnýz yazý ya da konuþmanýn hiçbir yerde bahsi geçmemektedir. Atatürk’ün en ufak bir cümlesine yer veren gazetelerin, [onun] gelecekten haber veren(!) sözlerini duymamýþ olmasý düþünülemez. 30 cilt olarak tamamladýðýmýz Atatürk’ün Bütün Eserleri’ni hazýrlarken önümüze gelen bunun gibi birçok uyduruk belgeyi cilde koymadýk. Bu da onlardan biri…”