Uyuşturucu bağımlılığı sadece polisiye bir sorunu mu?

Geçen gün 27 yaşındaki genç polis Şeyda Yılmaz uyuşturucu bağımlısı bir genç tarafından vurularak öldürüldü. Acısı tüm ülkeyi yaktı. Daha dünya evine yeni girmiş, pırıl pırıl genç bir hanım, eşinin, anne-babasının göz nuru, hayata veda etti, boğazlar düğüm düğüm, tanımadığımız halde hepimiz de tanıyormuşuz gibi sarsıldık bu ölümle... Kendisine Allahtan rahmet, kederli ailesine baş sağlığı dilerim...

Katil bir suç makinasıydı ve buna rağmen elini kolunu sallayarak serseri mayın gibi çarpıp patlayacağı hedefi arıyordu adeta. Annesinin feryadı ise çok düşündürücüydü, defaatle çocuğunun bağımlı olduğunu emniyet güçlerine haber ettiği halde sonuç alamamıştı. Hatta oğlu, o gün annesini de yaralamıştı. 'Keşke o genç polisin yerine beni vursaydı' diyordu oğlu için... Ailesinin bir ferdi bağımlıysa şayet o ailenin derdi bitmiyor gözyaşı kurumuyor asla, gözü dönünce öz anne-babasını bile feci şekilde katledebiliyor bunlar...

Bu olay çok ciddi ve çok da gün yüzüne çıkmayan toplumsal bir sorunun altını çizdi aslında: Bağımlılık Sorunu. Bağımlılıkla mücadele konusunda yeterince şuurlu muyuz? Sorunun büyüklüğünün farkında mıyız? Konu sadece karakolları, polisi mi ilgilendiriyor? Mücadele ile ilgili bütüncül bir politikamız var mı? Gençleri meşgul edecek kültürel, sanatsal faaliyetler hakkında zihin yoruyor muyuz? Uyuşturucu ile mücadele konusunda alternatif tedaviler var mı?

Benzer temel eksenli soruları araştırmacı aktivist Osman Atalay şu şekilde kategorize etmiş:

1-Bağımlıkla mücadelede önleyici tedbirlerin ana merkezi Milli Eğitim, Aile ve Sosyal Politikalar, Gençlik ve Spor ve Sağlık Bakanlığının çok disiplinli şekilde yürüttükleri bütüncül politikaları nelerdir?

2- Türkiye'de yılda kaç gencimiz, kendi rızası ile maddeden kurtulmak için hastanede ayakta ya da yatarak tedavi görmüş?

3- Tedavi sonrası, bu bağımlıların kontrolü nedir, maddeye geri dönenlerin sayısı, iş istihdam sorunu nedir?

4- Uyuşturucu, uyarıcı madde kullanan insan sayımız nedir? Bağımlılık haritamız var mı?

Devam ediyor: '85 milyon Türkiye, nüfusunun %72'sinin 35 yaş altında olması ve halkımızın %92'sinin kent ve ilçelerde yaşıyor olmaları dezavantajlı bir durumdur. Genel olarak tüm dünyada şehirlerin uyuşturucu madde ve suç kavramını örtülü bir şekilde içinde barındırdığı bir gerçektir.

Türkiye'de 5 bağımlılık illeti olan tütün, alkol, kumar, teknoloji ve uyuşturucu sorununu tek çatı altında irdeleyerek mücadele etmek zorundayız...'

Bakanlıklarımızın, karar mercilerinin, sivil toplumun ve gerçek dertlerin arasından yükselen bu sese kulak vermesi gerekmiyor mu?

Bağımlılıklarla mücadele konusunda somut anlamda görülen tek kurumumuzun ne yazık ki güvenlik teşkilatı ve personeli olması aslında bu iş için ne kadar da hazırlıksız olduğumuzu yüzümüze vuruyor adeta. Lakin güvenlik güçlerinin narkotik ile mücadelesi tek başına asla yeterli olmayacaktır, olsaydı, vakalarda azalma söz konusu olurdu.

Ülkemizin küresel uyuşturucu trafiğinde bir geçiş pozisyonu durumuna sürüklenmesi meselesi de önemli bir sorun... Atalay'ın hepimizi uyandıracak ifadelerine göre, son 20 yılda küresel uyuşturucu çetelerinin hedef ülkelerinden birisidir Türkiye. Ülkemiz uluslararası bazı raporlarda ne yazık ki artık, çok çeşitli uyuşturucu ve uyarıcı maddenin imal edildiği bir ülke pozisyonunda değerlendirilmektedir. Suriye, Irak, İran, Afganistan ve Avrupa üzerinde kara ve deniz yolu ile hâla sürekli çeşitli madde sevkiyatının transit köprüsü konumundayız. Bu elbette zorlu ve diplomatik bir mevzu...

İşin bir başka yönü nüfus yapımızla ilgili. Ülkemizde genç işsiz 15-18 yaş gurubu, farklı suç örgütlerince mobil satıcı, torbacı konumuna özendirilmektedir. Ne yazık ki cezaevinde binlerce gencimiz bu suçtan yatmaktadır.

Atalay; uyuşturucu ile mücadelenin, devlet kurumlarınca birbirinden kopuk bağımsız bir şekilde yürütülmesinin kesinlikle başarılı olacağını düşünmüyor. Sizin gördüğünüz işin polisiye kısmı ama bununla bitmiyor bu derin yara diyor.

Türkiye, artık 5 bağımlılık illeti olan tütün, alkol, kumar, teknoloji ve uyuşturucu sorununu tek çatı altında irdelemek zorundadır.

Bakanlıklarımızın bünyelerinde "Bağımlılıklarla Mücadele Müdürlüğü" gerekli ve kaçınılmaz bir hal almıştır artık...