Sir Alan Duncan,15 Temmuz sonrasýnda yaþanýlan Türkiye-Batý gerginliðinde farklý konuma sahip bir politikacý... Birleþik Krallýðýn, Dýþiliþkiler ve Ýngiliz Uluslar Topluluðu iliþkilerinden sorumlu devlet bakaný, fiili olarak Ýngiltere Dýþiþleri Bakaný Boris Johnson’un sað kolu...
Duncan,15 Temmuz ihaneti karþýsýnda Batýlý baþkentlerden demokrasimize sahip çýkmalarýný beklediðimiz o günlerde uçaða atladýðý gibi soluðu Ankara’da alan ilk Batýlý bakan... O günden bu yana ayaðýný Türkiye’den hiç eksik etmedi, son olarak beþinci kez geldi...
Onu, 30 Ocak 2017 günü, Türkiye’deki geliþmelerle ilgili rapor hazýrlayan Avam Kamarasý Komisyonu’nda yaptýðý cesur çýkýþtan tanýyoruz, Duncan, 15 Temmuz’un bir FETÖ saldýrýsý olduðunu, Türkiye’nin yaþamakta olduðu siyasi travmayý çözmeye çalýþtýklarýný söylemiþti.
Türkiye, 15 Temmuz sonrasý Almanya’nýn ilgisi için Þubat 2017’deki Merkel ziyaretine kadar bekleyecekti. Bu duruma ilk özeleþtiri de Türkiye-Almanya iliþkilerinde “kriz noktasý” olmayý sürdüren Dýþiþleri Bakaný Sigmar Gabriel’den 30 Haziran 2017’de þu sözlerle geldi: Almanlar olarak biz, darbeyi reddettiðimizi ve Türk hükümeti ve halkýyla dayanýþma içinde olduðumuzu daha fazla vurgulayabilirdik. Bunu açýkça söylüyorum. Ama biz (darbe sonrasý) hemen oraya gidebilirdik. Bence bir yanlýþ yaptýðýmýza inanýyorum.
Çok geç bir özeleþtiri... Ayrýca, bu açýklamanýn içinde, Alman istihbarat þefinin “15 temmuz’da FETÖ varlýðýna ikna olmadýk” sözleri, Alman medyasýnýn darbeyi atlatmamýzdan yalnýz 3 gün sonra baþlattýðý (Kýlýçdaroðlu buna sonradan 20 Temmuz darbesi dedi) “darbe püskürtüldü ama diktatörlük kuruldu” yayýnlarý, darbeci kaçaklarýn korumaya alýnmasý, 16 Nisan referandumu öncesinde açýkça “hayýr cephesine” destek verilmesi, AK Parti ve MHP’nin Avrupa’daki siyasi çalýþmalarýna getirilen yasaklar, Kandil’in konuþturulduðu Almanya’nýn iletiþim hatlarýnýn Erdoðan’a kapatýlmasý gibi “vahim saldýrýlar” yok!..
Oysa ayný dönemde, 16 Nisan referandumun yaklaþýk üç hafta önce, York Dükü Prens Andew baþkanlýðýndaki Birleþik Krallýk heyeti ile Türkiye, “Türkiye-Britanya Tatlýdil Forumu”nda buluþup, Brexit sonrasý Türk-Ýngiliz iliþkilerinin yeni rotasýný çiziyordu...
Bir Avrupa iç savaþý...
Almanya’nýn bu ölçüde “hasmane tutumuna” bir neden arayanlarýn atladýðý ana nokta, Avrupa’nýn iki büyük gücünün yaþamýn her alanýnda yükselttikleri rekabet ortamýdýr. Ýngiltere, artýk, bir “Alman imparatorluðu” görüntüsü veren AB’den ayrýlma kararýný bu nedenle aldý. 21’nci yüzyýlýn ilerleyen yýllarýnda manevra alanýný yükseltmek, ikili ittifaklar zinciri ile küresel gücünü pekiþtirmenin stratejisini uyguluyor.
...Ve anladýðýmýz kadarýyla, Türkiye, Birleþik Krallýðýn Brexit sonrasý dünyasýnda temel taþlardan birini oluþturuyor.AB’ye alýnmayacaðý hatta Gümrük Birliði mevzuatýnýn bile gözden geçirilmeyeceði yüzüne karþý söylenen Türkiye’nin Londra’dan gelen güçlü sinyallere sessiz kalmadýðý, iki ülke iliþkisinin istikrarlý geliþtiði de gözden kaçmýyor, Almanya’nýn esas telaþý bu...
Mihver oyununun ortaðý olamayýz...
Avrupa’da Birinci Dünya Savaþý yýllarýný aratmayan “mihver oyunlarý” yükselirken, bunun ortaðý deðil, yararlananý olmak zorundayýz. Ortaðý olduðumuz anda baþýmýza neler gelebileceðini 1918’de gördük. Mevlüt Çavuþoðlu ve Ömer Çelik’in “iyi polis-kötü polis hattýnda” sürdürdükleri diplomasiyi bu nedenle takdirle izliyorum.
Almanya’nýn ayaklarý suya erecek, Ýngiltere’nin Türkiye’ye karþý istikrarla sürdürdüðü politikanýn çizgisine hýzla gelecektir, þu anda belli ki, her cephede bir “panik atak” yaþýyorlar...
Türkiye’den askerlerini Ürdün’e taþýyacak ölçüde sert bir direniþle karþýlaþtýlar, bunun bir “hazým süresi” var...
Böyle giderlerse, Balkanlar-Kafkasya-Ortadoðu üçgeninde varlýklarýnýn kalmayacaðýný, elbette görecekler...
Önce, bilmeleri gereken, Türkiye’nin bir “mihver ülkesi” olmadýðý, kendi ulusal çýkarlarý doðrultusunda günü geldiðinde herkesle çalýþabileceðidir, geçti o günler.Ne ABD’ye kýzýp Rusya’nýn yanýna yerleþiriz, ne Almanya’ya kýzýp Ýngiltere ile flörtü evliliðe dönüþtürürüz...
Durum açýk: Herkes “delikanlý gibi” gelsin, bizimle açýkça derdini konuþsun, ne yapabiliyorsak ona bakalým.
Ama... Þantaj, tehdit, parmak sallama, ambargocu kafasý... Öyle gelmeyin, kaybedersiniz...
(Son söz muhalefete ve medyasýna: Dikkatli olun, Berlin’e teslimiyetle ancak, Ýttihatçýlar’ýn anaforuna kapýlýrsýnýz. Kendinizi Avrupa’daki güçler mücadelesinde kullandýrtmayýn.)