Üzerimize saldı yine yıkım ekiplerini!

Olup bitenlerin nedenini anlamak için tarihi iyi okuyalım.

Dün olanları bilelim ki, bugün olanların nedenini iyi anlayalım.

Dün Türkiye ABD’den birazcık uzaklaştığında, Sovyet Rusya’ya birazcık yakınlaştığında hep ABD’nin hışmına uğradı.

Nitekim Başbakan Adnan Menderes, ABD’den azıcık bağımsız hareket etmeye, Sovyet Rusya’yla azıcık yakınlaşmaya kalkıştı.

ABD Türkiye’nin sanayileşmesini istemediği için, Adnan Menderes bu konuda Sovyet Rusya’yla işbirliği yapmaya kalkıştı.

Böyle yapınca da ABD’nin hışmına uğradı.

Adnan Menderes Hükümeti, ABD işbirlikçisi darbecilerce yıkıldı.

ABD “Ya benimsin ya kara toprağın” dercesine Adnan Menderes’i astırdı.

Peki Adnan Menderes Hükümeti’ni yıkan darbecilerin sözcüsünün ilk açıklamasının ilk cümlesi neydi?

O cümle “NATO’ya bağlıyız” şeklindeydi.

NATO demek ABD demekti.

Adnan Menderes’in yerine gelen Süleyman Demirel de bir ara ABD’den bağımsız hareket etmeye kalkıştı.

Sovyet Rusya’yla yakınlaşmaya kalkıştı.

Sovyet Rusya’yla yaptığı işbirliği sonucunda Ruslar’a İskenderun Demir Çelik Fabrikası, Seydişehir Alüminyum Fabrikası, İzmir Aliağa Petrol Rafinerisi gibi birçok tesis kurdurdu.

Bunun üzerine ABD kudurdu.

Süleyman Demirel Hükümeti’nin de sonu ABD işbirlikçisi darbeciler tarafından yıkılmak oldu.

Evet, ne zaman ki Türkiye ABD’den birazcık bağımsız hareket etmeye, Rusya’yla azıcık yakınlaşmaya kalkışmıştır; işte o zaman ABD’nin yıkım ekipleri işbaşı yapmıştır!   

Bugün de ABD’nin yıkım ekipleri işbaşındadır!

Çünkü bugün Türkiye Rusya’yla yakınlaştığı gibi Çin’le de yakınlaşıyor.

Rusya’yla Çin’in başını çektiği Şangay İşbirliği Örgütü’yle flört ediyor.

2017’de Şangay Enerji Kulübü’nün başkanlığını yapmaya hazırlanıyor.

Rus doğalgazının Türkiye üzerinden taşınmasını sağlayacak Türk Akımı projesini imzalıyor.

Bir ara Çin’den uzun menzilli füze almaya kalkışıyor.

Ve de Suriye’deki iç savaşın bitirilmesi konusunda Rusya’yla ortak hareket ediyor.

Elbette ABD bunlara tepkisiz kalmayacaktı.

Yıkım ekiplerini Türkiye’nin üzerine salacaktı.

İşte Rusya’nın Büyükelçisi’nin Ankara’da öldürülmesini de ABD’nin yıkım ekiplerinin bir elemanı gerçekleştirmiştir.

FETÖ’sü, PKK’sı, DEAŞ’ı, bunların hepsi ABD’nin Türkiye’nin üzerine saldığı yıkım ekipleridir!

Bunlardan Türkiye’yle Rusya’nın arasını açmak için gerçekleştirdikleri suikast gibi, örneğin Türkiye’yle Çin’in arasını açmak için bir başka suikast de beklenir.

Çok sayıda can alan Beşiktaş’ta, Kayseri’de patlattıkları bombalar gibi, daha başka bombalar da patlatmaları beklenir.

Bütün bunlar yeni bir darbe, yeni bir işgal girişimi zemini oluşturmak içindir.

Nitekim Hava Kuvvetleri eski Başsavcısı ve Balyoz Davası sanığı Albay Zeki Üçok, “Bu kaos ortamı, bu gidişat önlenemezse Amerikancı darbe gelecek” demektedir. 

Gelecek Amerikancı darbeye, işgal girişimine AK Parti iktidarının tek başına karşı koyması mümkün değildir.

Buna ancak iktidarıyla muhalefetiyle el ele verilerek karşı konulabilir.

Durum bu kadar ciddidir.

Bunun için de iktidar dediğim dedikçi tutumdan, ana muhalefet de iktidarın her yaptığına yanlış deyip karşı çıkma huyundan vazgeçmelidir.

Bundan vazgeçmemek, iktidarıyla, muhalefetiyle içinde olduğumuz gemiyi elbirliğiyle batırmak demektir!