7 Haziran seçimleri geride kaldý. Sonuçlar kimileri için sürpriz, kimileri için beklenen gibi görünse de, muhtemelen sandýklar açýlmadan önce böyle bir dönem yaþayacaðýmýzý tahmin edenlerin sayýsý çok azdýr.
Doðru tahminde bulunanlar arasýnda yer almýyorum. Çünkü seçimlerden büyük bir farkla olmasa bile AK Parti’nin tek baþýna iktidar çýkacaðýný, HDP’nin ise baraj sýnýrýnda kalacaðýný düþünenlerdendim.
Þimdi ne olacak? Bu soru herhalde þu anki gündemin en önemli baþlýðý. 7 Haziran gecesi itibarýyla hiçbir þey eskisi gibi olmayacak. Buradan ne büyük yenilgiler, ne de büyük zaferler çýkarmanýn kimseye yararý yok. Seçimlerde yenildiði ifade edilen AK Parti, yüzde 41 gibi büyük bir oya sahip. Öte yandan kendisine en yakýn rakibinden 16 puan daha önde ve neredeyse onun iki katý milletvekili var.
Ancak tüm bunlar AK Parti’nin tek baþýna hükümet kuramayacaðý gerçeðini deðiþtirmiyor. Kim hükümet kurarsa kursun, bir baþka parti ya da partilerin desteðine ihtiyacý var. Bunun anlamý þu: Türkiye’yi yönetmek için siyasi partilerin aralarýnda bir þekilde uzlaþmasý gerekiyor.
Meydanlardaki sert üslup ve son iki yýlýn siyasi ayrýþmasý buna ne kadar izin verecek? Kuþkusuz oturup konuþmak sanýldýðý kadar kolay olmayacak. Zaman zaman partilerin hafýzasý devreye girecek ve tatsýz hatýrlatmalar yaþanacak. Ancak siyasetin eninde sonunda bir uzlaþma sanatý olduðunu hatýrlarsak; buna bir de tüm siyasi partilerin eðer ellerinde fýrsat varsa bir þekilde iktidar ya da iktidar ortaðý olacaklarýný eklersek, her þey farklý olabilir.
Nitekim ilk günün sessizliðinin ardýndan, herkes daha sakin davranmaya, pazarlýkla ilgili düþüncelerini paylaþmaya baþladý. Adý üzerinde pazarlýk. Yani masaya oturanlar istediklerinin bir bölümünü alacak, bir bölümünden vazgeçecek. Uzlaþma olmazsa bir baþka uzlaþma zemini ortaya çýkacak.
Bunlar bir anlamda iþin teorik tarafý. Pratikte kim kime ne diyecek, kim kimden ne isteyecek sorusu için biraz erken aslýnda. Altýný çizerek yazalým. En uzlaþmaz gibi görünen siyasi aktör, aslýnda uzlaþmaya en yakýn olandýr bazen. En kolay gibi görünen uzlaþma bazen imkansýz hale gelebilir.
Bu uzlaþmalarýn bir þekilde Türkiye’yi yönetecek hükümete dönüþmemesi durumunda erken seçim bir baþka çözüm. Ancak mevcut siyasi tabloda bunun çok yakýn bir ihtimal olduðunu düþünmüyorum. Bu tahminim, milletvekillerinin özlük haklarý gibi unsurlara dayanmýyor. Asýl öngörüm, Türkiye’de böyle bir tablonun ortaya çýkmasýnda etkin olan güçlerin, en az iki yýl devam edecek bir hükümet senaryosunu çalýþtýklarý yönünde.
Daha çok konuþacaðýz. Önümüzde kritik günler var. Söylediðim gibi birilerinin zafer çýðlýklarý atmasýna da, her þeyin bir anda eskisi gibi olacaðý beklentisine de uzak durmak gerekiyor. AK Parti, sahip olduðu avantajlarý doðru deðerlendirirse, yakýn gelecekte yine ana aktör olmaya devam edebilir. Ancak bunun için oturup sakince her þeyi, ama her þeyi gözden geçirmek ve konuþmak zorunda.
Sürecin belki de en þaþýrtýcý ve sürpriz aktörü olan HDP’nin, seçim sonrasýnda verdiði mesajlar ve gösterdiði sükunet ne kadar sahici ve kuþatýcý olacak? Bunun cevabý da bilinmezler arasýnda. Çünkü yakýn tarihte kritik anlarda bu duruþa dair ipuçlarý vermediler. Þimdi nasýl bir katkýyla siyasetin yeni mimarisinde yer alacaklar? Herhalde herkesin en fazla merak ettiði sorularýn baþýnda bu da yer alýyor.