Uzun Hikaye

Türk edebiyatýnda hikmetin, adalet duygusunun, gerçek tabiat sevgisinin ve sahih Anadolu ruhunun temsilcisi Mustafa Kutlu’nun ayný adlý hikayesinden biraz serbest bir uyarlama olan Uzun Hikaye, Osman Sýnav’ýn elinden seyirciyle buluþtu. En baþtan sinemaskop görüntü eþliðinde kara trenin beyazperdeyi doldurmasýyla senaryonun ipuçlarýný veren eser, ta ilk karelerden gerçek bir sinema duygusuyla seyirciyi baþbaþa býrakýyor. Bir hayat coþkusu ve neþ’esiyle sizi sarmalayan film, arada hayatýn acý tecrübeleriyle yüreðimizi sýzlatýyor. Evli bir çift ve küçük erkek çocuklarýyla çekirdek bir ailenin hayat mücadelesine tanýk olduðumuz çalýþmada hikayemiz, beraberliklerinin eskimiþ bir vagonun içinde cývýl cývýl yaþanan bir yuvaya dönüþmesiyle devam eder. Eserin baþlýðý, hem birebir Mustafa Kutlu’nun yazýþ tarzý olan uzun hikayeye hem de hayatta yaþanmýþlýklar hakkýnda bir bilgi sorulduðunda onun tafsilatýnýn biraz fazla olduðuna, bir de galiba hayatta yaþadýklarýmýzýn bir kurgudan ibaret olduðuna tekabül eder.

***

Haksýzlýklara karþý koyduðu için oradan oraya sürüklenen geniþ yürekli Ali’nin merkezde olduðu filmde, adaletsizliklere tahammülü olmayan bu genç adamýn gittiði her yerde baþýnýn derde girdiðini görürüz. Aslýnda her hikayede olduðu gibi, hayatýn bir noktasýndan girdiðimiz yaþantýlarda çok deðiþik veçhelere tanýk oluruz. Burada da bir yandan Ali’nin içine sýðmadýðý haksýzlýklara göðüs geren tavrýný gözlerken, diðer yandan kendi ailesine dönük olarak sýmsýcak ilgisini görürüz. Senaryonun akýþýnda kaderin aðlarýný ördüðünü, çok geçmeden genç annenin yeni doðacak bebeðinin bir sancý anýnda hayatýný kaybettiðini ve bizi ailenin sýcaklýðýna alýþtýran yönetmenin bu kez hüzünle tanýþtýrmasýna þahitlik eder, bir kez daha sinemayla gerçek hayatýn örtüþmesini izleriz. Sonrasýnda zor kabullenilen ama kaçýnýlamayan, babayla küçücük çocuðun bir baþlarýna yalnýz kalýþlarýyla, çocuðun büyüme süreçlerini, sevdalarýný, babanýn dimdik duruþ gayretlerinde ödediði bedelleri, eski Türkiye’nin insana hayatý dar eden bürokratik yapýsýný film büyük bir baþarýyla aktarýr. Yönetmenin Hayal Perdesi dergisine verdiði röportajda belirttiði gibi, Ali’nin hak ve adalet uðruna oradan oraya savruluþu aslýnda hicret etmekten baþka bir þey deðildir.

***

Osman Sýnav’ýn çok baþarýlý bir sinema duygusuyla yaptýðý uyarlama, Mustafa Kutlu’yla 1992’de gerçekleþtirdiði Kapýlarý Açmak iþbirliðinin bir devamý olarak görülebilir. Kutlu’nun Yusufçuk, Terzi Baba, Ýnsanlar Yaþadýkça’dan ve hikayelerindeki sinematografiklikten hatýrlayarak sinemaya olan yatkýnlýðý, Sýnav’ýn Yalancý’yla devam eden sinemasal yetkinliði aslýnda ikilinin iþbirliðinin arkasýný getirebilecek konumlar. Filmdeki iki arkadaþýn bir kýza gençlerden birinin gönlünü açma hususundaki arzularý, rahmetli Ahmet Uluçay’ýn Karpuz Kabuðu filmindeki çocuklarýn halini hatýrlatýr. Buradan hareketle, yine Anadolu ruhunun gerçek temsilcilerinden olan Uluçay’ýn Kutlu’nun eserlerini sinemalaþtýrmaya en uygun isimlerden biri olduðunu söyleyebiliriz; ancak kader baþka türlü tecelli etmiþtir. Osman Sýnav’ýn istediðinde insani ve sinemasal duyguyu çok güçlü bir þekilde yansýtan görsel koreografisi, Hünkarýn Bir Günü’nü de düþünerek, aslýnda yine istediðinde Türkiye sinemasýnda tarihi filmlere ve bu coðrafyanýn yerli ruhunu yansýtacak en yetkin eserlere imza atabileceðini belirtebiliriz. Giderek, bunun da tv dizilerindeki bu denli baþarýsýndan sonra üzerine vecibe olduðunu ifade edebiliriz.

Uzun Hikaye’nin anlatým baþarýsýndaki katkýlardan birinin de, sanat yönetmenlerinden Ýranlý çok yönlü sanatçý Rýza Himmetirad’a ait olduðunu belirtmemiz gerekiyor. Yine filmin ruhuna uygun filmden bir replikle yazýmýzý hitama erdirelim: Kaderin yayýn kurulu olur; zamaný gelince boþalýr. Veya kul kurar, kader güler. Bayramýnýz mübarek olsun, tüm insanlýða mutlu bir hüzün getirsin.