Vahşiler!

Kobani bahanesiyle sokakları teröre boğan vahşilerin davası kin ve nefrettir, başka bir şey değil.

Kürtlük davası gütseler, Kürt’ün hakkını-hukukunu teslim etmek için en büyük siyasi riskleri göze alan Erdoğan ve AK Parti’ye buğzetmezler.

Meseleleri IŞİD’le mücadele olsa, IŞİD’in yanından bile geçmeyen Hür Dava Partisi’ne saldırmazlar.

Türkiye’nin Kobani’yi kurtarmasını isteseler, kamuoyunu Kobani için üzülme noktasından Kobani’ye lanet okuma noktasına getirmezler.

PTT şubelerine, belediye otobüslerine, ambulanslara saldırmanın da bunların hiçbiriyle izahı mümkün değil.

Perşembe günü İstanbul’un Fatih semtine saldırmaya niyetlendiler; twitter üzerinden verdikleri mesajlarda IŞİD’i destekleyen esnafın dükkanlarını yakacaklarını ve bütün IŞİD yandaşlarını öldüreceklerini ilan ettiler...

IŞİD’i destekleyen esnaf?

IŞİD yandaşları?

Kim bunlar?

Kimliklerini kim ve ne zaman tespit etmiş?

Cevapsız sorular.

O vahşilere göre zaten gereksiz sorular.

Sakalı biraz uzunca olan kim varsa vuralım gitsin diyorlar.

‘Şehirdeki esnaf veya dağdaki çoban; dindara benziyorsa gebertelim!’

Allah’a ve Hesap Günü’ne inandıkları halde sırf Kürtlük vurgusu yapıyor diye bu vahşilerin partisine bundan sonra da oy vermeyi düşünen Kürtlere ben ne diyeyim!

Bu vahşilerin istediği şekilde bir “demokratik özerklik” veya bağımsız Kürdistan, hiç kimsenin şüphesi olmasın, ‘dindar soykırımı’na yol açacaktır.

O zaman ‘Türkiye nerede? Allah aşkına kurtarsın bizi bu PKK diktatörlüğünden!’ diye feryat edeceksiniz kardeşlerim.

Bugün nanik yaptığınız Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nu çok arayacaksınız, ‘Kıymetlerini bilemedik’ diye hayıflanacaksınız.

‘Vay bizim akılsız başımız!’ diyeceksiniz; ‘Düpedüz ırkçılık yaparak sırf Kürt diye canla başla desteklediğimiz PKK’lılara, HDP’lilere ettiğimiz iltifatın yarısını Tayyip’e etseydik, bizi öpüp başının üstüne koymaz mıydı? Arkasından gittiğimiz adamların onca sabotajına rağmen zaten öpüp başının üstüne koymadı mı? Onu zerre kadar teşvik etmediğimiz halde hakkımız-hukukumuzu teslim etmek için o kadar çalıştı; bir de teşvik etseydik, hiç değilse şöyle candan bir Allah razı olsun deseydik her şey çok daha güzel olmaz mıydı? Bilemedik. Bu vahşilerin dümen suyunda gittik. Kendi kuyumuzu kazdık.’

Allah göstermesin.

Türkiye’nin Kürt illeri PYD’nin “kanton”ları gibi olmasın.

Ortalıkta insan hakları ve demokrasi şampiyonu gibi dolaşan PYD liderine sorun bakalım, mütedeyyin akrabaları neredeymiş?

Barınabilmişler mi PYD yönetimi altındaki Rojava’da?

Yoksa PYD onları ve daha sayısız mütedeyyin Kürt’ü Rojava’dan sürmüş mü, şimdi IŞİD’in kendilerini sürdüğü gibi?

Beşşar Esed diktatörlüğünü protesto eden Rojavalı Kürtlerin başlarına neler gelmiş, onu da sorun.

Esed ve PYD muhaliflerinin nasıl zindana tıkıldığını veya hicrete zorlandığını veya öldürüldüğünü...

Bugün Diyarbakır’da, Bitlis’te, İstanbul’da sokakları ateşe veren vahşilerin düzeni PYD’ninkinden de gaddar olur; herkes oyunun nereye gittiğini iyi hesap etsin.

‘Ama HDP şiddete karşı açıklamalar yapıyor...’

İyi yapıyor, hoş yapıyor, ama şiddet furyasını bizzat HDP’lilerin başlattığını unutmayalım.

Suriye sınırında Kobanili mültecileri kurtaran askerlerimize taş atan Aysel Tuğluk’un fotoğrafı ortada. (Pardon, o bağımsız milletvekiliydi!) Tabanlarını sokağa dökülmeye çağıran HDP yöneticileri ‘Biz insanları protestoya çağırdık, kan dökmeye değil’ diyerek sorumluluktan kurtulamazlar.

Kitleni daha tanıyamadın mı, Selahattin Demirtaş?

Sokağa dökülüp de şiddete başvurmadıkları vaki midir?

Kobani gibi ateşli bir mevzuda sokakların yangın yerine döneceğini nasıl hesap edemezsin?

Bunu bile hesap edemiyorsan, bu kadar ferasetsiz ve basiretsizsen parti başkanlığı senin neyine?

***

Çözüm sürecini bitirme tehditlerine gelince...

Ey hükümet!

Kürtlerin anadilde eğitim dahil tüm haklarını PKK veya HDP ile masaya oturmadan TEK TARAFLI olarak behemehal ver, ortam biraz sakinleşince bazı suçları hariç tutarak genel af da ilan et, hapishanelereki ve dağlardaki PKK’lıların eve dönüş yolınu ardına kadar aç...

En ekstrem siyasi projelerin bile rahatça konuşulup tatışılmasının önünde yasal bir engel kalmışsa, onu da kaldır....

Hukuk çerçevesi dahilinde, sivil usullerle her türlü siyasi ve ideolojik mücadelenin verilebilmesini iyice teminat altına al...

Ondan sonra hala şiddette ısrar edenler olursa, maşeri vicdanı arkana alarak alayının canına oku!