Varak-ý Mihr ü Vefâ

(Saat: Çok geç,17.14h!!!)

Son dakýykada bir teknik hatâya kurban giden yazýmý tekrar yazýyorum. 

Her ne kadar sürç-i lisân edecek olsak da affola!

Bir kere þu noktayý belirtmem gerek ki yazarlarla yýlanlar arasýndaki bilinmeyen benzerliklerden biri (DAHA!!!) yazarlarýn da týpký yýlanlarýn deri deðiþtirmeleri gibi, bir yazýyý yazdýkdan sonra onu tamâmen unutarak baþka konulara yönelmeleridir.

Onun için ben biraz evvel bitirip de gönderdiðimi sandýðým, fakat bunun böyle olmadýðýný farkederek telâþâ kapýldýðým ve üstelik metni de uzayýn derinliklerinde kaybetdiðimi anladýkdan sonra, bâri yeniden yazayým deyince, ne yazmýþ bulunduðumu hatýrlayamadýðým metni ezbere tekrar yazmak zorundayým.

Pek de hoþ bir durum deðil.

Fakat çelik gibi sinirlerim ve sarsýlmaz irâdem sâyesinde bunu kat’iyyen derd edinmeyerek derhâl yeni bir konu ele almaya karar verdim. Buradaki tek sýkýntým ise hangi konuyu ele alacaðýmý bilememek oldu.

Tabii, bir yazar ne yazacaðýný bilemediði konusunda bir yazý kaleme alýrsa ona bu piyasada artýk pek yer yokdur.

O saatden sonra onu ancak Nobel Edebiyat Ödülü paklar!

Ýþte ben de tam bu sebebden ötürü derhâl karar vererek bu karârýmý uygulamaya koymama karârýný aldým.

Onun için kaybolan yazýmdaki konuyu hatýrlamakdan baþka bir þey gelmiyor artýk elimden!

O da gâlibâ þuydu:

CHP’den þikâyetçiydim ve hâlâ da öyleyim, çünki onyýllardýr iþbaþýndaki hükûmetlerin ne “yapmamalarý” gerekdiði konusunda bitmez tükenmez lafazanlýklarla ve çoðu kez azarlayan bir üslûbla millete diskurlar çekiyorlar ama eðer ez-kazâ günün birinde bir mûcize kabîlinden bu vazîfe kendilerine terettüb edecek olsa kendilerinin ne “yapacaðý” konusunda her türlü bilgiyi bizlerden esirgiyorlar.

Benim de buna biraz caným sýkýlýyor.

Öyle ya, farz-ý muhâl istikbâlde bir gün iktidâra geldiler.

Peki, o zaman bir yurddaþ olarak beni, daha doðrusu ben o günleri nasýl olsa görmem ama, meselâ torunlarýmý nasýl bir hayat bekleyecek?

Ýç ve dýþ politikalarýmýz, savunma politikamýz, kültür, ekonomi ne olacak?

CHP muhtemelen hükûmetin her dediðine îtirâz etmek ve ak derdiðine kara demenin muhâlefet demek olduðunu sanýyor.

Ben mütevâzýâne kulaklarýna fýsýldayayým:

Deðildir!

Ne olur bizlere biraz da kendi planlarýnýzdan bahsetseniz de âbâd olsak!

Ha, bir de þu temcid pilavý gibi mütemâdiyen ýsýtýp ýsýtýp önümüze koyduðunuz “Laiklik elden gidiyor!” palavrasýna biraz ara verseniz... Verseniz de bir oh desek...

Laikliðin hiçbir cehenneme gitdiði yok!

Beþlik simit gibi, koyduðunuz yerde kurulmuþ oturuyor!

Zâten onu bir yerlere göndermeðe de bu ülkede kimsenin gücü yetmez artýk!

Ýnanmayan bir denesin bakalým!

Bugünlük söyleyeceklerim bunlardan ibâret...

Bâqî selâm...

Kemâl Bey’in de gözlerinden öperim...

Of be, dünyâ varmýþ!

Söyledim de kurtuldum!

(14 dakýyka sonra...)