Varsayalım ki Esed’le görüşülüyor!

Birileri Suriye probleminin çözümü için Esed’le görüşmenin tek yol olduğunu ısrarla tekrarlayıp duruyorlar. 

En fazla da CHP ısrar ediyor. Suriye bahsi açılınca sözü evirip çevirip Esed’le görüşmenin önemine bağlıyorlar. 

Bir savaş suçlusu olan Esed meşruiyet peşindedir, meşru muhalefeti terörist olarak görmektedir ve Türkiye’nin askerini çekmesini ve yeni askeri harekât yapmamasını istemektedir. 

***

CHP Barış Pınarı harekâtından önce düzenlediği Suriye Konferansı’ndan da üç önemli sonuç çıkarmıştır. Birincisi, Türkiye’nin Esed’i tanıması, ikincisi Türkiye’nin meşru muhalefetten desteğini çekmesi üçüncüsü de Türkiye’nin askeri varlığını azaltıp yeni bir askeri harekat yapmamasıdır.

Görüldüğü gibi CHP tam olarak savaş suçlusu Esed’in sözcülüğüne soyunmuştur.

O toplantıda Suriye’nin üçte birini işgal etmiş olan PYD/PKK’dan ise hiç bahsedilmemiştir! 

***

Türkiye, tüm dostane uyarılara rağmen diktatörün halkını katletmeye ve şehirlerini tahrip etmeye başladığında doğru olanı yapmış dünya devletleriyle birlikte Suriye halkının yanında yer almıştır.

Başta ABD olmak üzere tüm Avrupa ve Arap ülkeleri Suriye Dostları toplantılarında Esed’in meşruiyetini yitirdiği ve meşru muhalefetin desteklenmesi kararını almışlardır. 

Emperyalist güçler, demokratik bir ortam sağlandığında tıpkı Mısır’da olduğu gibi dindarların iktidara geleceğini gördüklerinden ve İsrail’in güvenliğinden endişe ettiklerinden dolayı döndüler ve Esed’in devam etmesi üzerine taktik geliştirdiler. 

Esed’in düşeceğini görünce de Hizbulah’ın imdada yetişmesine göz yumdular, Hizbulah da kâfi gelmeyince Rusya’nın inmesine onay verdiler

Esed bugün sadece simge olarak cumhurbaşkanıdır hiçbir gücü ve yetkisi yoktur, kendi ülkesinde Rus generallerinin kolundan çekip ittiği bir kukladan ibarettir. 

***

Hadi bütün bunları bir kenara bırakıp Türkiye’nin Esed’le görüşmeye başladığın var sayalım. 

Diyelim ki Türkiye Esed ile görüştü ve mültecilerin tamamını geri almayı kabul etti. Peki Esed zulmünden kaçmış mültecilerEsed’e güvenip dönerler mi?

Diyelim ki Adana Mutabakatı çerçevesinde terörle mücadele edeceğiz. Biz sınırımızdaki PYD/PKK’lıları 30 km. aşağıya ittiğimizde ‘PYD ile birlikte Türkiye’ye karşı savaşacağız.’ diyen Esed, -şimdilik reddetseler de- o teröristleri ordusuna asker yazdığında ne olacak? 

Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğü için ABD destekli terör işgalini sona erdirip o bölgeleri Suriyelilere devrederken Fırat’ın doğusunu işgale devam eden ABD’ye karşı Esed hangi adımı attı ve bundan sonra hangi adımı atacak? 

***

Şu gerçeği görelim ki, Türkiye’nin Esed ile doğrudan görüşerek hiçbir sorunu pratik olarak çözme ihtimali yoktur. 

Çünkü Türkiye Esed’e karşı BM’nin kabul etiği meşru muhalefetin garantörüdür.

Esed rejiminin garantörü de Rusya’dır. Dolayısıyla Türkiye hedeflerine  Rusya üzerinden daha rahat ulaşabilmektedir. 

Ayrıca Türkiye Suriye rejiminin geleceğine Suriye halkının karar vereceği tezini savunmakta ve Cenevre’de başlayan Anayasa Komitesi’ne üye olan 50 muhalefet üyesine de garantörlük yapmaktadır. 

Oradaki 50 rejim üyesinin garantörü de Esed değil Rusya’dır.

Türkiye gerek İstanbul konsolosluğunun faaliyetine izin vererek, gerek alt düzeyde görüşmeler yaparak, gerekse anayasa komitesinde muhatap alarak mevcut rejimi dolaylı biçimde tanımakta ama Esed’in meşruiyetini yitirdiği görüşünü muhafaza etmektedir.

Bir milyona yakın vatandaşının ölümünden, 8 milyon vatandaşının göçünden, varil bombalarıyla kadın çocuk demeden insanların paramparça edilmesinden, kimyasal silah kullanmaktan ve bugün hala on binlerce kadının zindanlarda insanlık dışı muameleye tabi tutulmasından sorumlu olan savaş suçlusu Esed ile görüşmemek Türkiye Cumhuriyeti’nin fevkalade onurlu bir politikasıdır.

Bunu ‘Esed’in avukatı değilim!’ diyerek Putin bile kabul etmişken içimizdeki Esed avukatları neyin peşindeler dersiniz?