Vasatın şöhret savaşı...

Şöhret bağımlılık yapar mı? Daha basit bir soruyla anlatayım, bir grup insan, belirli bir süre haklarında haber çıkmazsa mutsuz oluyorlar mı acaba? Burada şöhretlerle,şöhret olmaya çalışanları ayırmak gerek. 

Hülya Avşar şöhrettir, kızıyla balıkçıya gitse kameraların geleceğini, sorulara cevap vermese bile haberinin yapılacağını bilir.

Buna karşın şöhret olmaya çalışanlar için sadece bir yere gitmek haber olmak için yeterli değildir, kameralar onlara da döner ama sorulara mutlaka sıra dışı cevaplar vermeleri gerekir ya da dikkat çekmek adına herkesin beyaz dediğine siyah deme çabasına girerler. 

Şöhretle, şöhret olmaya çalışan arasındaki fark budur...

***

Türkiye’de yaşadığımız en büyük sıkıntı şöhret kelimesinin doğru anlamını bulamıyor olması.

Şöhretin gerçek manasında iyi bilinme vardır. Kötü bilinene kötü şöhret sahibi denmesinin sebebi de budur.

Türkiye’de “bir şekilde tanınayım da nasıl olursa olsun fark etmez” diyen grup var.

Magazin programlarından haber programlarına, gazete sayfalarından gazete köşelerine kadar sık sık karşımıza çıkıyorlar.

Sesleri, fiziksel özellikleri, kalemleri ya da bilgileriyle fark yaratamayan vasat insanlar bunlar.

Vasat olduklarını bildikleri için de bulundukları alanı korumak ya da daha fazla alan bulmak adına sınırları ve sinirleri durmadan zorluyorlar.

Bunu bilerek ve son derece akıllı bir şekilde yapıyor ve maalesef kazanıyorlar da... 

***

İnsanlar sadece sevdikleri değil nefret ettikleri kişilere karşı da kayıtsız kalamazlar. Şöhret savaşındaki vasat bu durumu bilir ve sonuna kadar kullanır.

Taktikleri son derece basit, ideolojik ya da değil, bir kampa aitmiş gibi davranıyor, karşı kamptakilere de saydırarak hem sevgi hem de nefret kazanmaya çalışıyorlar. 

Bazen hepimiz düşüyoruz bu tuzağa bazen farkına varıyoruz.

Medya üzerinden yürüyen bu düzene bir şekilde dur dememiz gerekiyor artık zira sınırlarımız ve sinirlerimiz daha fazlasını kaldıracak durumda değil.