TBMM Anayasa Uzlaþma Komisyonu, bir buçuk yýllýk sürenin çoðunu haftada birkaç saat çalýþmakla tüketti, þimdi uzatmalarla sonuç almaya çalýþýyor.
TBMM Baþkaný Cemil Çiçek, baþýndan beri bu köþede de yer verilen çaðrý ve çabalarýyla ‘hýzlanýn’ deyip durdu. Ama nafile. Dün yine komisyon üyelerini topladý, “Ortaya bir þey koymalýyýz” dedi. Bu hafta sonuna kadar (5 Nisan) her partinin tam bir anayasa taslaðý ortaya koymasý bekleniyor. Komisyon yeni bir anayasa yazamasa bile, hangi partinin ne istediðini, ne önerdiðini bilmek mümkün olacak. Yine de daðýlmamýþ komisyondan umut kesilmez.
Yeni anayasada en önemli tartýþma ‘Türk’ ifadesinin kullanýmýna iliþkin. CHP ve MHP Türk kelimesinin bir ‘vatandaþlýk baðý’ olduðunu savunurken, AK Parti ve BDP, baþlangýçta öyle amaçlansa da özellikle 1961 ve 82 anayasalarýyla bu kelimenin ‘ýrk’, hatta ‘üstün ýrk’ olarak kullanýldýðý görüþünde.
Bu tartýþma yeniden baþlayýnca SETA’nýn tam bir yýl önce Nisan 2012’de yayýnladýðý Fazýl Hüsnü Erdem imzalý Osmanlý ve Türkiye Anayasalarýnda vatandaþlýk baþlýklý raporuna bir daha baktým.
1876 Kanun-i Esasi’de herhangi bir etnik,dini ya da mezhebi bir kimlik referans alýnmamýþ; “Devlet-i Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradýn cümlesine her hangi din ve mezhepten olur ise olsun bilâ istisna Osmanlý tabir olunur” denmiþ.
1921 Teþkilât-ý Esasiye Kanunu’nda vatandaþlýk tarifi yok. Ancak Halkçýlýk Programý ve TBMM Beyannamesi’nde ülkenin nüfusundan ‘Türkiye halký’ diye söz edilmiþ. Anayasa’nýn birçok maddesinde ‘millet’ ve ‘halk’ kavramlarýnýn önünde herhangi bir etnik kimlik ifadesi konulmamýþ, örneðin ‘Türk Milleti’ denmemiþ.
1924 Teþkilât-ý Esasiye Kanunu’nda Ýlk kez vatandaþlýk tanýmýna yer verilmiþ; “Türkiye ahalisine din ve ýrk farký olmaksýzýn vatandaþlýk itibariyle (Türk) ýtlak olunur” denmiþ. Tanýmda ‘Türklük’ vatandaþlýk baðý olarak tanýmlanmasýna raðmen, kanunlarda ‘Türk kültürüne baðlý’, ‘Türk soyu’ ve ‘Türk ýrký’ gibi ifadeler kullanýlmýþ, daha sonra da Türkçe olmayan köy adlarýnýn deðiþtirilmesi, gayrimüslimlerin göçe zorlanmasý, Müslümanlarýn dini ritüellerinin çoðunun engellenmesine varacak uygulamalar baþlatýlmýþ.
1961 Anayasasý’nda ise bu sürecin devamý olarak “Türk Devletine vatandaþlýk baðý ile baðlý olan herkes Türk’tür” ifadesi kullanýlmýþ. Devletin adý ‘Türkiye Cumhuriyeti’ olmasýna raðmen ‘Türk devleti’ diye ifade edilmiþ, vatandaþlar da ‘Türk ýtlak olunmak’tan çýkarak doðrudan ‘Türk’ olmuþ! Böyle olunca diðer maddelerde ve yasalarda ‘Türk’ kelimesi artýk açkça etnik bir kavram olarak kullanýlmýþ. Örneðin, “Türk asýllý ve Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öðretmenler” ifadesi gibi... Ya da, Nüfus Kanunu’ndaki “Milli kültürümüze uygun düþmeyen adlar konulamaz” maddesi, Türkçe dýþýnda isimlerin yasaklanmasý þeklinde uygulanmasý gibi.
1982 Anayasasý’nda da ayný vatandaþlýk tanýmý alýnmýþ. Ancak ‘vatandaþlýk’ deðil ‘Türk vatandaþlýðý’ baþlýðý verilmiþ; maddelerde daha fazla ‘Türklük’ vurgusu yapýlmýþ, “Düþüncelerin açýklanmasýnda ve yayýlmasýnda kanunla yasaklanmýþ olan bir dil kullanýlamaz” gibi ‘Türk’ kelimesinin açýkça ‘etnik’ anlamlý kullanýldýðýný gösteren ifadelere yer verilmiþ.
Türkiye’nin son yüz yýlýný anayasalardan okumak, nüfusun çoðunluðunun kendini ‘Türk’ sanmasýný, Kürtlerin kendini kandýrýlmýþ hissetmesini, gayrýmüslimlerin ülkeyi terk etmesini getiren süreci de okumuþ oluyoruz.
Bunu düzeltmenin yolu elbette anayasayý “Türk’ten arýndýrmak” deðil. Ancak Türk kavramýna ‘anayasal vatandaþlýk’ anlamýný hakkýyla vermekten geçiyor.
Partilerin anayasa önerilerinde, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaþlarýna nasýl baktýklarýný deðil, geleceðe nasýl baktýklarýný da görme fýrsatý bulacaðýz.
Ancak yeni anayasa için zaman daraldý. Yerel seçimlerden önce bir anayasanýn halkýn önüne gelmesi gerekiyor. AK Parti bu konuda yol haritasýný çizdi. CHP ve MHP ya ciddi bir öneri getirecek ya da birlikte ‘AKP Anayasasý’na karþý omuz omuza verecek.