Ve Türkiye ‘hayýr’ diyor!

Bazen sanýldýðýnýn aksine; Batýlý müttefiklerin henüz Moskova ile anlaþma ümidinde olduðu ve Türkiye’yi yalnýz býraktýðý bir sýrada; Türkiye, Sovyet tehdidine askerî yanýt vereceðini açýklamaktan çekinmemiþti!

Ankara, 1945 yýlýnýn Haziranýnda, sýnýr deðiþikliði ve Boðazlar’da üs tesis edilmesi gibi talepleri görüþmeyi kesinlikle reddediyor ve Montrö Antlaþmasý’nýn deðiþtirilmesine yönelik olarak da, sadece iki ülke arasýndaki görüþmelerin anlamsýz olacaðýný vurguluyordu. Ankara’ya göre, bu tür görüþmelerden sonuç almak son derece güçtü ve Moskova’nýn tutumunda kayda deðer olumlu bir deðiþiklik olmadýðý sürece de, görüþmelere devam etmeye imkân yoktu. Ankara’nýn resmî red yanýtý ise, 18 Haziran 1945’de Sarper tarafýndan Moskova’ya iletilecektir.

MOSKOVA DÝRENÝYOR

 Bir süre sonra, Sovyet tarafýndan Molotov, ittifak antlaþmasý fikri bir kenara býrakýlsa bile, Boðazlar meselesi etrafýnda görüþüleceðini söylemiþtir.

Sarper’in çok taraflý bir sözleþmeyi iki taraflý olarak görüþmekten ne fayda beklediklerini sormasý üzerine, Molotov’un daha önceki görüþmelerde, Sovyetler’in Karadeniz güvenliði konusunda anlayýþla davranýrken, þimdi bundan cayýyormuþ gibi bir intiba edinmekte olduðunu hissettiren sözler sarf etmesi üzerine, Sarper, Boðazlar sorununu, Montreux çerçevesinde deðil, ittifak antlaþmasý çerçevesinde ele almayý derpiþ ettiðimizi, halbuki antlaþma için Sovyetlerce üs ve toprak þartý ileri sürülünce, anlaþma temelinin yýkýldýðýný belirtmiþtir.

Molotov, yine Boðazlar meselesinde ayrýca bir sözleþme yapýlmasý imkânlarýný telkine çalýþarak, harb zamanýnda üs verip vermeyeceðimizi sormuþ, Sarper, üs meselesindeki cevabýmýzda sulh veya harb zamaný diye bir ayrým yapmadýðýmýzý, mesele boðazlarýn savunmasý konusu olduðuna göre, yapýlacak antlaþmaya dayanarak, bunun gereklerinin savaþ zamanýnda Genelkurmaylar arasýnda kararlaþtýrýlabileceðini ilk görüþmede söylediðini hatýrlatmýþtýr. Molotov, ‘Bu noktayý þimdi daha ziyade vuzuhla anladýðýný ifade ettikten sonra, yine ayný mevzu üzerinde’ durmuþtur.’

Sarper fikrini tekrar açarak, hükûmetinin Karadeniz ve Sovyetler’in emniyeti meselesini, sözleþmeden ayrý olarak, ayrý bir ittifak antlaþmasý çerçevesinde düþünülmesinin mümkün olabileceðini zannetmiþ olduðunu ifade etmiþ ise de, Molotov ýsrarlýdýr. ‘Sovyet talepleri yerine getirilmedikçe, ittifak antlaþmasýnýn söz konusu  olamayacaðýný tekrar’ ile Sarper’e, ‘bu vaziyete göre, Ankara’dan elleriniz boþ olarak döndünüz’ demiþtir.

‘TEÞEKKÜRLE AYRILDIK’

Sarper, Türkiye’nin Karadeniz güvenliði için Sovyetler’in yanýnda savaþa girmesini, kan akýtmasýný öngören bir antlaþma teklifinin eli boþ olarak dönmek diye nitelendiriliyorsa, söyleyecek fazla bir þey kalmadýðýný ifade etmiþtir. Bunun üzerine, Molotov, ‘Hakkýnýz var… Fakat…’ diye baþlayarak, eski delillerini tekrarlamýþtýr.’ Konuþmasýnýn sonuna doðru temas ettiði bir noktayý, Sarper þöyle aktarýyor:

‘Söz bir aralýk yine arazi terki meselesi üzerine intikâl ettiði bir sýrada, Molotov, Sovyet Cumhuriyetleri’nin büyük ve kuvvetli bir memleket olduðunu, fakat küçük Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetleri’nin haklarýný feda hususunda bunun bir sebep teþkil edemeyeceðini söylemesi üzerine, ‘Ben Moskova’ya büyük ümitlerle gelmiþ idim. Memleket[ler]imiz arasýndaki münasebetleri tanzim ve ýslâh edebilmek yolunda mesai sarf etmek fýrsatýný þahsým için büyük bir þeref ve sevinç kaynaðý bilmiþ idim. Fakat bu olamýyorsa, emin olunuz ki, hüsnüniyet fýkdanýndan deðildir. Bizi imkânsýzlýk karþýsýnda býrakmýþ olmanýzýn neticesidir. Bundan dolayý þahsen teessür duymaktayým.’ dedim. Bu sözlerden sonra iki taraf da biraz bekledi ve nihayet ayaða kalktýk. Molotov, ayakta, ‘Bu iþ karþýsýnda… Bir defa daha düþünürseniz çok iyi olur.’ dedi. Ben, ‘Berâberce düþünelim… Siz de biraz düþünün ve bundan bir fâide [fayda] hâsýl olacaðýný birlikte tetkik edelim.’ dedim. Teþekkürle ayrýldýk.”

1946 YILI NOTALARI

Nihayet 1946 yýlýnýn yaz aylarýna gelindiðinde Sovyet talepleri resmî notalar olarak Ankara’ya sunuldu. Ankara, bütün notalarý karþý notalarla reddetti. Ancak bu sýrada ABD’nin siyasî ve askerî desteði belirginlik kazanmaya baþlamýþtý. Missouri zýrhlýsýnýn Ýstanbul’u ziyareti her ne kadar tarihte bu desteðin bir sembolü olarak görülürse de; 1947 Mart ayýnda ilân edilen Truman doktrinine kadar bu desteðin kapsamý ve niteliði flu kalmýþtý. Bu bakýmdan Türkiye’nin savaþ sonrasýnda Sovyet taleplerine direnirken, Batýnýn desteðini aldýðýný söylemek, hakikatin yarýsý demektir.

Gerçek þu ki; Ýsmet Ýnönü, Sovyet tehdidine karþý, Batýnýn desteði soru iþareti iken, kesin bir politika belirlemiþti bile... Türkiye, içinde bulunduðu koþullar ne kadar zor olursa olsun, þerefiyle yaþamaya devam edecekti. Savaþa da hazýrdý.