Vekalet savaþlarýnda son aþama

Suriye’deki büyük mücadelenin uzunca bir dönem vekalet savaþlarýyla sürdürüldüðü bilinen bir gerçek. Sahadaki oyuncularýn Türkiye’de de çok sayýda saldýrý gerçekleþtirmiþ olmalarý, nihai beklentiler arasýnda Türkiye’yi de kapsayan planlamalar olduðunu gösteriyor.

Öne çýkan örgütler DAEÞ ve PKK-PYD. Her ikisi de anlaþýldýðý kadarýyla Irak ve Suriye’de, ayný yerlerde, farklý iki devlet yapýlanmasý öngörüyor. Biri, radikal Ýslami devlet kuracak, diðeri Marksist-Leninist bir yapý. Taban tabana zýt iki beklenti. Ortada bir savaþ varsa, bu son derece makul. Baþka türlü olsa, bunlarý savaþtýrmak kolay olmaz.

Sahada savaþanlarý görüp, ne yazýk ki fazlasýyla da hissediyoruz, ama vekaleti kimlerden aldýklarýný bir türlü kestiremiyoruz. Örgütlerin arkasýný göremediðimizden, aklýmýza ilk gelen ülkeleri sýralýyoruz. Oysa, muhtemelen her iki örgüte vekalet verenler birden fazla ve belki de ayný oyuncular.

Hangi örgütün kimler tarafýndan desteklendiðinin peþine düþmenin bu aþamada çok verimli bir sonucu bulunmuyor. Zira destekler lineer deðil. Yani bugün bunu destekleyen, yarýn öbürünü destekliyor. Týpký Irak-Ýran savaþýndaki gibi.

Hýzlý deðiþim

Söz konusu iki örgütün öne çýkmasýnda, üç aþama geçirildiðini söylemek mümkün. Ýlk aþama, Esad yönetiminin zaafa uðratýlmasý, belirli bölgelerdeki iktidarýný kaybetmesi aþamasýydý; baþarýlý olundu. Ýkinci aþama, bu iki örgütün birbiriyle mücadele etmesini saðlamak ve taraflardan birini “kötü” ilan ederek diðerinin mücadelesini meþru kýlmaktý. Bu da kýsmen baþarýlý oldu. Bu iki aþamada baþarýlý olunamayan tek konu, iki örgütün de saldýrýlarýna uðrayan Türkiye’nin bölgeye müdahale etmesini saðlamaktý.

Basitçe beklenen, Türkiye DAEÞ’le mücadele etme baþlýðý altýndaki koalisyon adýna sahaya girecek, böylece Rusya-Ýran ekseninin geniþlemesi engellenecekti. Ama Türkiye bu müdahaleyi PKK-PYD ile mücadele adýna yapacak, dolayýsýyla bir sonraki aþamada DAEÞ’le mücadele eden esas unsurlarý yok etmekle suçlanarak oyun dýþýna itilecekti. Yani önce oyuna alýnacak, sonra dýþarý konacaktý.

Türkiye, reddetti; hem PKK-PYD hem de DAEÞ’le ancak ülke içinde mücadeleyi seçti. O zaman da Türkiye’deki yönetimi deðiþtirmeye kalkýþýldý.

Müzakere fýrsatý

Türkiye’nin seçimi sonucunda Rusya’nýn Suriye’de varlýk göstermesinin önü açýldý. Dolayýsýyla artýk Suriye dendiðinde yerel oyuncularýn deðil, “devletlerin” devrede girdiði açýk; ki üçüncü aþama da bu.

Artýk Irak ve Suriye’nin geleceðini doðrudan devletler belirleyecek. Bu devletlerin baþýnda ise ABD ve Rusya ardýndan Ýran, Türkiye ve Ýsrail geliyor. Türkiye, bölgeye karadan girmek zorunda kalmadan rolünü üstlenme yanlýsý; oysa üst üste yaþanan terör saldýrýlarý gösteriyor ki, hala Türkiye müdahaleye zorlanýyor; hem de hemen.

Oysa Türkiye, ABD ve Rusya’nýn eþ zamanlý desteðini almadan bu iþe girmeyecektir; yani projeden emin olmak için zamana ihtiyaç bulunuyor. Dolayýsýyla Türkiye-ABD iliþkilerinin özünü, ABD’nin Suriye’deki Rusya varlýðýna razý olmasý oluþturuyor.

Belki de ABD, kendisinin Irak’ta Rusya’nýn da Suriye’de etkili olduðu bir modele razýdýr. Ancak ABD, Rusya’nýn bölgede durdurulacaðýna dair Avrupalý müttefiklerine söz vermiþ olabilir. Hem sözünden dönüp hem de müttefiklerini oyun dýþý býrakmasý, ABD’yi Avrupa önünde zor bir durumda býrakýyor. Avrupa vekalet savaþlarýnýn biraz daha sürmesine dayanan ikinci aþamada ýsrar ederken; ABD, darbenin de püskürtülmesiyle üçüncü aþamada karar kýlacak gibi. Bize düþen, ABD’nin kararýný vermesine yardýmcý olmak ve ABD’yi “dövemeyenlerin” Türkiye’yi dövmelerine izin vermemek.