Neden þimdi”, “neden Bahçeli” diye sorarak komedyen Cem Yýlmaz’ýn “neden mizah” esprisine ciddi ciddi nazire yapan siyasetçiler, yorumcular var elbette ama baþkanlýk tartýþmasýnýn Türkiye siyasi tarihinin en eski tartýþma konularýndan olduðunu bilen bilir.
Nitekim Türkeþ, Demirel, Erbakan, Özal gibi Türk siyasetine damga vurmuþ pek çok isim Türkiye için en uygun hükümet sisteminin baþkanlýk olduðunu söylemiþler.
Cumhurbaþkaný Erdoðan da Ýstanbul Büyükþehir Belediye baþkaný olduðu 1990’larýn baþýndan beri ayný fikirde.
Ancak konunun fikri düzlemden fiili düzleme geçtiði tarih 21 Ekim 2007’dir. Askeri açýdan 27 Nisan e-muhtýrasýyla, hukuki açýdan 367 saçmalýðýyla ve toplumsal açýdan Cumhuriyet mitingleriyle üretilen bariyerler yüzünden TBMM Cumhurbaþkanýný seçememiþ ve her zaman olduðu gibi düðümü halk çözmüþtü.
Neticede referandumdan yüzde 68.95 evet çýktýðý günden beri iklim perde perde deðiþmekte. Cumhurbaþkanýný halkýn doðrudan seçtiði 10 Aðustos 2014’ten beri de fiili durum pekiþmekte.
Hukuk hayatýn gerisinde kalýrsa kaos kaçýnýlmazdýr.
Halihazýrda Türkiye’de fiili baþkanlýk sistemi var. Gayet de güzel iþliyor ve toplum iþin hukuki boyutunun tamamlanmasýný bekliyor.
Üstelik toplum, emperyalist devletlerin yüzyýl sonra bölgeyi yeniden dizayn etmek istediklerini ama kendilerine sýkýntý verecek güçlü bir Türkiye istemediklerini görüyor ve bu kritik dönemden parçalanmadan, ezilip büzülmeden bilakis güçlenerek çýkabilmek için güçlü bir lidere ihtiyacý olduðunu da biliyor. Erdoðan’ýn önce AK Parti lideri, sonra Türkiye Cumhuriyeti devlet baþkaný olarak bu fikrin, zikrin ve hissiyatýn bayraktarlýðýný yapmasý bu topraklarda uzun zamandýr aranan liderin bulunduðu inancýný pekiþtiriyor.
2010’dan bu yana bölgemizde ve ülkemizde yaþananlarý hatýrlayýn. Kan gölüne dönen Suriye’ye, parçalara ayrýlan Irak’a, iflas eden ve adalarýný satýþa çýkaran Yunanistan’a, Kýrým’ý kaptýran Ukrayna’ya, pespaye bir darbe yaþayan Mýsýr’a bakýn. Ya da iþte bizim baþýmýza gelen 15 Temmuz darbe görünümlü iþgal giriþiminin þiddetine bakýn.
Erdoðan’ýn güçlü liderliði ve yönetim becerisi olmasaydý korkarým halimiz haraptý.
Bu anlamda bu topraklarda özlenen devlet-millet-lider buluþmasý gerçekleþmiþtir.
Erdoðan, ömrü vefa ettiði müddetçe 29 Aðustos 2019’a kadar Cumhurbaþkaný zaten. Seviliyor, itimat ediliyor. 2019 seçimlerini alacaðý ise Erdoðanfobiklerin bile itiraf etmek zorunda kaldýklarý kesinlikte bir önbilgi. Dolayýsýyla bu mesele Erdoðan’ýn ne gücüyle ne þahsýyla ilgili.
Siyasette çýtayý çok yükselttiði, muhalefet partileri bu profilde lider çýkaramadýklarý için çýkmaza girdikleri doðru ama. Öte yandan bu bir hükümet sistemi modeli ve Türkiye’deki yapýsal sorunlarýn aþýlmasý için de þart.
MHP lideri Bahçeli’nin mevcut durumu doðru okuyarak “fiili bir durum var, böyle devam ederse siyaset yeni bir kaosa sürüklenebilir. Ýktidar partisinin önerisini TBMM’ye getirilmesinde yarar vardýr” dediði budur.
CHP ve HDP’nin bu konudaki yok sayýcý tutumu “halk Erdoðan’ý istemiyor ki, Tayyip diktatör ki” düzeyinde seyrediyor maalesef.
Bu dil ve düzey siyaset dýþýdýr, kendini inkardýr. Bir siyasi partinin mevcut durumu rasyonel þekilde deðerlendirmesi ve sorunlar için akýlcý çözümler üretmesi beklenir.
MHP kulislerine hakim gazetelerin aktardýðýna göre Bahçeli’nin hesabý baþkanlýðý getirmek deðil tartýþmayý bitirmek.
Hesap aþaðý yukarý þöyle: AK Parti baþkanlýk önerisini TBMM’ye getirir, Meclis tartýþýr. Anayasa deðiþiklerinde partiler grup kararý alamayacaðýna göre milletvekilleri oylarýný özgürce kullanýr. Nasýlsa 367 çýkmaz ve tasarý Meclis’ten geçmez. Ama sayý 330’a ulaþýlýr ve referandum kararý çýkarsa halka gidilir. Halk ne derse o olur.
Temsili demokrasiden doðrudan demokrasiye geçiyor gibiyiz ya, ne yapalým; vekiller çözemiyorsa asiller çözer.