Bu sözü muhtemelen son günlerde siz de çok duyuyorsunuzdur.
Türk kökenli yurttaþlarýn azýmsanmayacak bir bölümü, ülkenin toprak bütünlüðünü tartýþmaksýzýn, artýk baþka gençlerin ölmemesi için, kürt meselesinde bir siyasi çözüme yakýn duruyorlar.
Þehit cenazelerinin toplumun çoðunluk etnisitesinin büyük bölümünü daha da radikalleþtirmeyip, vicdanen, aklen, bir siyasi çözüme yaklaþtýrmasý Türkiye için son senelerin en sevinilecek, muhtemelen en gurur duyulabilecek konusu.
Ýþin bu tarafý çok olumlu.
Ancak, meselenin bir de çok olumlu olmayan yönü var ev bu olumsuz veçheyi kanaatimce en iyi açýklayan ifade de bendenizin baþlýða çektiðim ifade: “Verelim ne istiyorlarsa”.
Bu ifadade çok sayýda sorun var ama ilk planda aklýma gelen iki meseleyi bugünkü yazýmda sizlerle paylaþacaðým ve bu zihniyet deðiþmediði sürece bugün kürt meselesini, yarýn karþýmýza çýkabilecek baþka meseleleri çözmek öyle sanýldýðý kadar kolay olmayabilir.
Bu ifadenin, “Verelim ne istiyorlarsa” ifadesinin ilk aklýma getirdiði ve bu ifadeye kullananlara doðurdan sorduðum soru þu: “Verelim” ifadesi birinci çoðul þahýsta kullanýlýyor; bu birinci çoðul þahýslar kimlerdir?
Bu soruyu yönelttiðim türk kökenli vatandaþlarýn kahir ekseriyeti bu soruya “biz türkler” diye deðil, “devlet” diye cevap veriyorlar.
Türk kökenli vatandaþlarýmýzý devletle özdeþleþmeye götüren dürtüler, saikler nelerdir?
Yurttaþlarýn bir bölümü , özellikle de türk kökenli, yani anadilleri kuþaklardýr türkçe olanlar kendilerini devletle özdeþleþtirmiþler ise bu topraklara kalýcý bir barýþ gelmesi mümkün müdür?
Türk kökenli vatandaþlarýn kendilerini devletle özdeþleþtirmiþ olmalarý ülkeyi iki temel yanlýþa sürüklüyor: Birincisi yanlýþ bir devlet tasavvuru ise ikincisi ise devletin kendini her vatandaþa hizmet üretmekle ve sadece bununla görevli bir hizmet örgütü olarak görmesini engellemesi.
Baþka bir ifade ile çoðunluk etnik grup devleti sadece kendi kurumu olarak görüyor, devlet de böylece her vatandaþýn etnik kökenine, inancýna eþit durma, olmaz ise olmaz koþulundan kendini azade hissediyor ve böylece karþýmýza her türlü bela dikiliyor.
ÝKÝNCÝ temel mesele de “vermek” fiilinin bizzat kendisinde.
Burada verilmesi tartýþýlan konu temel hak ve özgürlükler.
Devletin ya da bu devlet anlayýþýyla özdeþleþen majoriter etnik grubun baþka bir vatandaþ grubuna “haklarýný vermesi” ne demektir, bu nasýl bir devlet anlayýþýdýr?
Devlet, birilerine haklarýný isterse veren (!), istemez ise vermeyen (!!) bir despot mudur?
Yoksa, devlet, tarafsýz bir bekçi midir?
Devlet aygýtýný, vatandaþlarýn tümünün, anadilleri, kültürel aidiyetleri ne olursa olsun, insan, yurttaþ olmalarýndan kaynaklanan temel haklarýnýn, þiddete baþvurmadan, özgürce kullanýmýnýn bekçisi olarak tanýmlamak, bu hizmet örgütüne kutsallýk atfetmeden tanýmlamak o kadar zor mudur?
Ýlk görmemiz gereken, söz konusu temel hak ve özgürlükler ise, “verelim” diye baþlayan cümlelerin iþi orta vadede iyice zora sokacaðýdýr.
Ýkinci önemli nokta ise hem türk kökenlilerin, hem de devlet erkini kullananlarýn “biz eþittir devlet” formülünü terketme mecburiyetidir.
Türkiye’nin temel sorunu devlet kavramýnýn demokratik tanýmýnýn yapýlamamýþ olmasýdýr.
twitter.com/KarakasEser