Bugün son vesayet kurumunu da halka açarak, vesayet ile yönetilen Türkiye’yi ‘yeni Türkiye’ye dönüþtüren kadrolarýn 15-20 yýl önceki mücadele þekillerine bakalým...
Ya da o kadrolarýn siyasi ve sosyolojik olarak dayandýðý toplum kesiminin Cumhuriyet tarihimiz boyunca gördüðü muamleye raðmen nasýl bir muhalefet geliþtirdiðine...
Türkiye Cumhuriyeti’nin iki ‘ötekisi’ Kürtler ve Ýslamcýlar, 90 yýllýk mazide farklý yollar izlediler. Kürtlerin yaþadýðý zulüm PKK’yý varetti; 12 Eylül darbesinden sonra Diyarbakýr Cezaevi daða tezkere veren bir yer haline geldi.
Ýslamcýlar ise -ki bu kümenin içine Kürtler de giriyor- aðýrlýklý olarak siyasal partileri muhalefet mecraý olarak benimsediler.
Demokrat Parti, dini ve etnik kimliði kazýmaya çalýþan CHP’nin atasý Halk Fýrkasý karþýsýnda bu yüzden çok yüksek teveccüh gördü.
Merkez sað partiler bir þey yaptýklarý-yapabildiklerinden deðil ama CHP olmadýklarýndan dolayý muhafazakar ‘çevre’nin adresi oldular. ‘Merkez’in elitleri ise Halk Partisi’ne yöneldi.
Merkez sað partilerin temsil güçleri zayýftý, halkýn beklentilerine cevap veremiyorlardý ama bir CHP de deðillerdi iþte...
Vesayet düzeni altýnda siyaset yapmak mümkün olmuyordu aslýnda ama Demokrat Parti tecrübesi merkez sað partileri umudun adresi yapmaya yetmiþti.
Çerçevesi resmi ideoloji ile kalýnca çizilmiþ bir alanda ‘sýnýrlý bir siyasetti’ yapýlan. Oyalama siyaseti, unutturma siyaseti...
Ne zaman ki muhalif bir kesim palazlanmaya baþlar, mevcut iktidar rejimin sýnýrlarýný aþýndýrmaya kalkar illa ki bir darbe olurdu. Zaten o darbelere dýþ onay, destekçi, teþvikçi, azmettirici bulmak da zor olmazdý.
Bu karanlýk tarihe raðmen Türkiye’de islamcý geçmiþi olan aktörler, siyasetin mihmandarlýðýndan vazgeçmedi.
En büyük haksýzlýklara bile “elele tutuþma eylemi” yaparak tepki verdi.
Bugün toplumu kutuplaþtýrýyor denilen aktörlerin yaptýðý tek þey siyaseti hüküm ferma kýlmak.
Vesayetsiz siyaset yapýlmasýna bünyesi alýþýk olmayanlar kendi kendilerine baðýrýyorlar, “toplum gerildi, kutuplaþtý” diye. Toplumun gerildiði falan yok, gerilen bu nakaratý tekrarlayýp duranlar.
Kürtlerin þiddete bulaþmalarýnýn tarihi ise baþka dinamiklerle þekillendi. Kürt sorunu itinayla terör sorununa dönüþtürüldükten sonra Kürtlerin haklý demokratik talepleri bile terörün aðýr atmesferi altýnda kolayca duymazdan gelinebildi. Dahasý Kürt halký bir bütün olarak PKK’ya teslim edildi.
Devletin en büyük günahlarýndan biriydi bu.
***
Baþbakan Erdoðan 10 Aðustos’taki Cumhurbaþkanlýðý seçimini bir milat olarak tanýmlarken bu karanlýk tarihin son dönemecinden bahsediyor. Sonuna kadar haklý.
“Bugün vesayet mi kaldý, hani nerde” diyenler yine AK Parti hükümetlerinin 12 yýlda Türkiye’yi getirdikleri vasatta konuþuyorlar.
Cumhurbakanlýðý seçimlerine bir ümit sarýlmalarýnýn sebebi ise son vesayet kurumunu da kaybetmeyelim gayreti.
***
MHP ve CHP’nin yanlarýna aldýklarý “yok hükmünde” üç parti lideriyle verdikleri “büyük uzlaþý pozu”nun gerçeðe tekabül etmediðini herkes biliyor. Ancak bir subliminal mesaj olarak tasarlanmýþ olan bu “büyük uzlaþý” logosu buram vesayet düzeni kokuyor.
Türkiye’nin gerçek sorunlarý hakkýnda, çözüm sürecinin selameti, paralel yapý ile mücadele, bölgesinde ve dünyada Türkiye’yi misyon sahibi kýlma konularýnda muhalefet konuþmaya baþlayýnca kifayetsizlikleri ortaya çýkýyor.
Bu konularda Çatý adaylarýyla bile uzlaþamýyorlar.
Ekmeleddin Ýhsanoðlu’nun çözüm süreci dolayýsýyla hükümete yönelik takdir ifadelerine mesela MHP ne diyor?
Özcan Yeniçeri, Oktay Vural, Sinan Ogan, çözüm sürecini Meclis’e taþýyan yasalarýn konuþulduðu komisyondaki gibi el kol sallayarak “ihanet paketi bu ey Ekmel bey” mi diyor? “Biz seni o çatýya AK Parti’nin yürüttüðü çözüm sürecini alkýþla diye mi oturttuk” azarý mý çekiyor?
***
Açýk olalým, altýný çize çize “siyaset üstü” diye tanýmladýðýnýz çatý aday formülü basbayaðý vesayet formülü iþte.
Ha, Ekmeleddin Ýhsanoðlu velev ki o makama oturdu, sizin gönlünüzdeki Cumhurbaþkaný olacaðý da epey kuþkulu.