Lafý çarpýtýp vicdan aðrýsý gibi ortalarda dolanmanýn âlemi yok.
Þehir Üniversitesi’nin kurulmasýna karar verenler (Ahmet Davutoðlu’na “diplomalý mürit” yetiþtiren bir kurumdur bu), Davutoðlu’nun kararý üzerine olmayan araziyi uhdelerine aldýlar mý, almadýlar mý?
Olmayan araziyi “ipotek” ettirerek, kamu bankalarýndan 370 milyon lira kredi kullandýlar mý, kullanmadýlar mý?
Mimarlar Odasý, bahsi geçen arazinin Þehir Üniversitesi’ne devredilmesine iliþkin kararýn iptali için Danýþtay 13. Dairesi’ne baþvuru yaptý mý, yapmadý mý?
Baþvuru üzerine Danýþtay 13. Dairesi, Mimarlar Odasý’ný haklý bulup, söz konusu araziyi kamuya iade etti mi, etmedi mi?
Kredinin tediyesi geldiðinde, üniversite yönetimi, lakayt bir þýmarýklýkla, “Paramýz yok” dedi mi, demedi mi?
Kamu bankasýnýn yol göstermesiyle “borç yapýlandýrýlmasýna” gidildi mi, gidilmedi mi?
Buna raðmen, üniversite yönetimi, “paramýz yok, devlet bizi kurtarsýn” diye çamura yatmaya devam etti mi, etmedi mi?
Bu sorulara “vicdanlý” cevaplar verin, ondan sonra “vicdan aðrýsý” gibi ortalarda dolanýn.
CHP’nin kronik “siyasetsizliðini” yýllardýr tartýþýyoruz... Var olan sorunlara, Kýlýçdaroðlu marifetiyle bir yenisi eklendi:
Zaten politika üretemeyen, zaten bir kurtuluþ reçetesi sunamayan, zaten halkla temasta sýkýntýlar yaþayan CHP, Kýlýçdaroðlu eliyle “FETÖ’nün stepnesi” haline getirildi.
Dolayýsýyla, CHP’lilerin dert etmeleri gereken konu “Kim Külliye’ye gitti” deðil, “FETÖ” meselesi olmalýdýr.
CHP bu “mesele”yi konuþmadan ve “FETÖ’yle baðlantýlýdýr” iddialarýný açýklýða kavuþturmadan huzura eremez.
Ýki kere iki dört:
FETÖ neyi söylüyor ya da murat ediyorsa, Kemal Bey’in liderliðindeki CHP onlarý tekrarlýyor. Bunu da, “siyaset yapmak” sanýyor.
Mesela, “darbenin siyasi ayaðý” konusu...
Bu cümle, önce Selahattin Demirtaþ tarafýndan dile getirilmiþti. 15 Temmuz’un getireceklerinden memnun olmasý gereken Demirtaþ, darbe giriþiminden çok rahatsýzmýþ gibi, “Bu darbenin siyasi ayaðýnýn üzerine niçin gidilmiyor?” diye sormuþtu.
Bu laf, oradan, CHP genel baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu’nun aðzýna düþtü.
O da birkaç ay “siyasi ayak” diye sayýklayýp durdu.
Ki, hâlâ sayýklýyor.
Sonra, Fetullah’tan mülhem, “kontrollü darbe” cümlesini keþfetti.
Birkaç ay da böyle idare etti.
Siyasi ayak arayýþýndaki Demirtaþ da, Kýlýçdaroðlu da, doðrudan iktidar partisini iþaret ediyordu, þüpheleri AK Parti’de varsaydýklarý suçlular (!) üzerinde toplamaya çalýþýyordu.
Darbenin siyasi ayaðý olur mu bilmem ama darbeye cesaret veren, darbeyi özlenir hale getiren siyasi partiler olur.
Böyle partiler çýkmýþtýr (CHP örneðinde olduðu gibi) ama hiçbir darbeci klik, istikbaldeki müdahalesine siyaset kurumunu ortak etmemiþtir.
Darbenin, asýl, “siyasi programý” olur.
Bu programý, bazen, mevcut siyasi partilerin programlarýyla da örtüþebilir.
Bu cümleden olarak, 15 Temmuz giriþimi de, bir siyasi programa sahipti.
Ýlginçtir, bu program, CHP’ninkiyle müthiþ benzerlikler gösteriyordu.
Kendilerine “Yurtta Sulh Konseyi” adýný veren “iþgal çetesinin” TRT’de okuttuðu rezil bildiriyle, Kemal Kýlýçdaroðlu’nun son üç yýldýr seslendirdiði düþünceler, özelikle Maltepe’de (o ünlü uzun yürüyüþten sonra) yaptýðý konuþma, müthiþ bir paralellik arz ediyordu.
Bir de dýþ ayak...
Ýlginçtir, “darbenin siyasi ayaðý” diye sayýklayýp duran Kýlýçdaroðlu, 15 Temmuz’un dýþ ayaðýna hiç bakmadý, bakma gereði duymadý.
Darbenin “dýþ ayaðý” da olur oysa.
Kýlýçdaroðlu neden içinde “darbenin dýþ ayaðý” geçen bir cümle kurmaz? Kurmadý?
Bu konular neden partide tartýþýlmaz? Tartýþýlmýyor?
Evet... Neden?