Türkiye son günlerde iki yavrucak kaybetti. Biri, Ýstanbul’da ailesinin evinden çýkýp kaybolan, sonra yan evin havuzunda ölü bulunan 3.5 yaþýndaki Pamir.
Diðeri, Kars’ta yine aile evinden babasýna sefer tasý götürmek için çýkan, ama bir canavar tarafýndan kaçýrýlan ve sonra cansýz bedeni çöplükte bulunan 9 yaþýndaki Mert.
Her iki talihsiz yavruya da Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum. Bizim inancýmýza göre çocuklar masumdur, ahirette de cennetle mükâfatlandýrýlacaklardýr. Ancak bu umutla biraz teselli bulabiliriz. Korkunç acýlara boðulan ailelere de belki ancak bunu söyleyebiliriz, baþýnýz saðolsun demekten baþka.
Bir de, þahsen, küçük Mert’i kaçýran, iðfal eden ve canavarca öldüren alçaðýn ebedi cehennemle azaplanmasýný dilerim; dünyada da yakalanýp en aðýr cezaya çarptýrýlmasýndan sonra. (Bana kalsa, çocuk cinayetlerine karþý idam cezasý da olmalý; ama bu ayrý bir tartýþma.)
Bunlar, o küçük masumlara, ailelerine, vicdana dair notlar. Ama bir de siyasete dair bir not var.
Çocuk ölümünün siyasetle ne alakasý varmýþ demeyin. Olmaz, ama oldu. Türkiye o kadar siyasete boðulmuþ ve kutuplaþmýþ halde ki, küçük Pamir’i aramak için baþlatýlan kampanyada siyasi bir kalkýþma sezinleyenler ve bunu Twitter’da ifade edenler oldu. Arama çalýþmasýnýn arkasýnda yeni bir Gezi provasý olduðunu öne sürenler mi ararsýnýz, ailenin solculuðuna, mezhebine atýf yapanlar mý...
Allah’tan Baþbakan Erdoðan, küçük Pamir’in ailesini aradý, baþsaðlýðý diledi ve bu tuhaf paranoyanýn önünü almýþ oldu. Bu hassasiyetini tebrik ediyorum Baþbakan’ýn.
Ancak siyasetin nasýl olup da tüm vicdanýmýzý kuþatabildiðinin, komplo teorilerinin akýllarý nasýl esir aldýðýnýn bir göstergesidir söz konusu Twitter yorumlarý. Bu ise, tek bir siyasi cenahta deðil, ülkedeki tüm kesimlerde temayüz eden bir sorundur.
Öyle ki, bugün her kesimde, istisnasýz her olayý siyasi bir komplonun parçalarý olarak yorumlayan “kanaat önderleri” var ve çok prim yapýyorlar. Örneðin, dün, mâlum, Kemal Kýlýçdaroðlu yumruklu bir saldýrýya maruz kaldý. Rumuzu meþhur ama sahibi meçhul bir Twitter hesabý ise hemen þunu yazdý:
“Cumhurbaþkanlýðýnýn en önemli adayý CHP-MHP ittifakýndan çýkacaðýndan, ittifakýn bozulmasý adýna MÝT kirli planlar yapýyor.”
Ýyi de nereden biliyorduk yumruklu saldýrganýn “MÝT’in kirli planlarý”na hizmet ettiðini? Dayanaðý neydi bunun; yorumu yapanýn muhtemelen MÝT’le bir alýp-veremediði olmasýndan baþka?
Gerçekte söylenmesi gereken, saldýrýyý kýnamak ve Kýlýçdaroðlu’na geçmiþ olsun demekten ibaretti. Bu yönde açýklama yapanlar, Kýlýçdaroðlu’nu þahsen arayan Baþbakan dahil, doðrusunu yaptýlar.
Ama bu farklý örneklerin bize gösterdiði genel problem hala önümüzde: Türkiye, birbirine karþý müthiþ kuþku, öfke ve hatta nefret biriktirmiþ kamplara bölünmüþ durumda. Bu, ülkenin genel psikolojisini bozmakla kalmýyor. Onu patlamaya hazýr bomba kývamýna getiriyor.
Bu gerilimin düþürülmesi, baþta siyasetçiler olmak üzere tüm kanaat önderlerinin, hatta sosyal medya ünlülerinin üzerine düþen tarihsel bir vebaldir.
Dahasý, hem ayný sosyal barýþ ihtiyacý sebebiyle, hem de hakka riayet açýsýndan, yürütülen her türlü mücadelenin gerçekten de “hukuk”tan þaþmamasý þarttýr.
Hiç bir süreçte aþýrý gidilmemeli, akla kara birbirine katýlmamalýdýr. Örneðin, “paralel devleti tasfiye” için devlet içindeki suçlar elbette soruþturulmalý, ama sivil toplum, okullar, küresel eðitim faaliyetleri asla hedef alýnmamalýdýr.
Unutmayalým ki, ne kadar kavga etsek de biz nihayetinde tek bir milletiz. Ortak dertlerimiz, ortak iyilerimiz var. En azýndan çocuklarýmýz için güvenli, huzurlu, özgür ve demokratik bir ülke inþa etme borcumuz var.