Vicdan mý, kimmiþ o?

Bir heyecan, bir heyecan... Neymiþ? Suriye rejimine ‘askeri polis’ olarak hizmet vermiþ biri, görevi gereði çektiði ‘iþkence’ fotoðraflarýný küçük bir belleðe yükleyip ‘ilticacý’ olmuþ... ‘Sezar’ kodadý verilmiþ kendisine... Bellekte 13 yýl boyunca Esad iþkencehanelerinden geçmiþ kiþilere reva görülen muamelelerle ilgili 55 bin fotoðraf bulunuyormuþ...

Heyecanýn sebebi bu...

Fotoðraflarý bir Ýngiliz heyet incelemiþ ve “Üzerlerinde oynanmamýþ” kanaatini raporlaþtýrmýþ...

“Çok mânidar” diyorlar tam Suriye’nin geleceðiyle ilgili ‘Cenevre-2 Konferansý’ öncesine denk geldiði için... Katýlýmcý ülkelerin tavýrlarýný etkilermiþ vicdanlarý sýzlatabilecek o görüntüler; Beþþar Esad’ýn yerinde kalmasý bir yana, Lahey’deki Yüksek Adalet Divaný önüne götürülmesi için bir süreç bile baþlayabilirmiþ...

‘Dünya sistemi’nin nasýl çalýþtýðýný bilmesem, ben de heyecanlanabilir, Suriye açmazýný nihayet çözümleyebilecek bir geliþme yaþandýðý sevinciyle yerimde duramaz, zýplayabilirdim de...

Oysa o kadar saf deðilim ve bu yeni geliþmenin Suriye için önceden yazýlmýþ senaryoyu fazla etkilemeyeceðini biliyorum.

Eðer görüntülerin sýzlatacaðý vicdanlarý olsaydý, Suriye’yi açýk bir mezbahaya döndürenler çoktan Lahey’in yolunu tutardý. 4 milyon insanýn yerinden yurdundan edildiði, aralarýnda kadýn ve çocuklarýn da bulunduðu 160 binden fazla Suriyeli’nin hayatlarýný kaybettiði, ülkenin kültürel mirasýnýn yerle bir edildiði bir tablo vicdanlarý sýzlatamamýþken, 55 bin fotoðrafa bakýp olmayan þeyin kýpýrdamasýný beklemek...

Ne boþ þey!

Suriye için planlanan Irak için gerçekleþmiþ olandýr: Ýstikrarsýzlýk... Sürekli teröre maruz kalmak... Etnik ve dini farklýlýklarýn çok belirgin olduðu parçalanmýþ bir topluma dönüþmek...

Tepede Saddam veya Maliki’nin olmasý, Esad’ýn yerini bir baþkasýnýn almasý çok mu önemli?

Yerinde kalmasý için gerekçesi var Beþþar Esad’ýn: “Ben aslýnda ‘El-Kaide’ye karþý savaþýyorum” diyor... 11 Eylül’ü (2001) hâlâ unutamayan ABD kamuoyu için akan sularý durduran bir gerekçe bu... Benzer bir eylemi 11 Mart (2004) günü yaþayan Ýspanyol kamuoyu için de... Ýngilizler de ayný þoku 7 Temmuz (2005) günü yaþamamýþlar mýydý? Tabii onlara bakýp haline þükreden diðer Batý ülkeleri kamuoylarýný da unutmayalým.

Kimse durup “Þu ‘el-Kaide’ denilen örgütü kim oluþturdu? Kendilerinin silâh fabrikalarý olmadýðýna göre, militanlar ellerindeki silâhlarý nereden temin ediyor? Nasýl oluyor da, ününü birkaç büyük eylemle duyurduktan sonra, þimdilerde Ýslâm coðrafyasýndaki her ihtilâfta sorunlarý büyütmek ve çözümsüz hale getirmek dýþýnda bir iþlevi olmuyor örgütün?” sorularýný sormuyor...

Ýki can alýcý eylemde (Kasým 2003) Ýstanbul’u hedef seçen ‘el-Kaide’ þu sýralarda iç siyasetimizi de etkileme aracý haline dönüþebildi.

‘Cenevre-2’ neden sonra toplanýyor ve oradan Suriye’nin geleceðini etkileyecek ‘hayýrlý’ kararlarýn çýkmasý bekleniyor. Neden böyle bir þey yapsýn ki ‘dünya sistemi’? Suriye’yi kendi ayaklarý üstünde durabilen insanlarýn ülkesi haline getirecek bir kararý neden alsýn? Çok sayýda insan öldüðü, ülke nüfusunun dörtte biri ‘mülteci’ haline dönüþtüðü, Esad halkýna eza-cefa ettiði için mi?

Güldürmeyin beni...