Vurun İmam Hatip’liye

DİN eğitimi ve öğretimi, demokratik ve lâik ülkelerde zaman zaman en çok tartışılan konular arasında olmuştur. Tartışılmaya da devam etmektedir. Bütün dünyada din eğitimi gerek ders sayısı gerekse saat miktarı açısından giderek artıyor. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın neredeyse tümünde din dersi zorunlu. Bu hususta ne yazık ki dünya sıralamasının en gerilerinde Türkiye yer almaktadır.

Demokratik lâik ülkelerde, meselâ ABD’de, din eğitim ve öğretimine çok önem verilmekte, fiilen zorunlu din öğretimi ve eğitimi yaptırılmaktadır. Din eğitimi özellikle AB ülkelerinde devlet tarafından büyük maddi destek görüyor. Fransa’da özel okulların yüzde 95’i Katolik Kilisesi’ne bağlıdır. Almanya’da din dersi ilkokul birinci sınıfta başlıyor. Kiliseler, okul öncesinden üniversiteye kadar her aşamada eğitime katılıyor ve devlet okullarında da din ve ahlak dersi düzenli olarak okutuluyor. İspanya’daki ilk ve ortaokullarda din dersi almak zorunlu. Danimarka’da din dersi ilk, orta ve lise de zorunlu. İsveç ve Norveç’te ise devlet okullarında ilk 9 yıl din dersi zorunlu olarak okutuluyor. Hollanda’da özel okulların üçte ikisini cemaat okulları oluşturuyor. İngiltere, Finlandiya, Avusturya, Yunanistan İtalya gibi onlarca batı ülkesinde din eğitim ve öğretimi çeşitli kademelerde zorunludur.

Batı’daki bütün eğitim kurumları, tıpkı İmam-Hatip Liseleri gibi hatta bunun daha fazlasını çocuklarına bu ideali veren kurumlardır. Batı eğitimine baktığımızda aslında seküler söylemin tam tersine bütün eğitim kurumlarının temel mantığının İHL’lerin benzeri ve hatta bir üst kademesi olduğunu görmek mümkün.

Bizde ise bu boşluğu dolduran hedef tahtası haline getirilmelerine, itilip kakılmalarına rağmen, İmam Hatip Liseleri olmuştur. Bu okullar ülkesine bağlı, vatansever, başka medeniyetlere, düşünce geleneklerine uzanabilen kuşaklar yetiştirmeyi pratize eden eğitim kurumlarıdır. Türkiye’de İmam-Hatip Liseleri, sadece ‘din eğitimi’ veren kurumlar değildir. Din eğitimi dışında normal liselerde görülen tüm pozitif ilimler okutulmaktadır. Aslında bu okullara olan talep diğer okullarda ‘din eğitimi’nin olmayışıyla ilgilidir. Tüm okullarda temel din eğitimi ve öğretimi talebi karşılanabilecek bir durum söz konusu olsa İmam Hatip okullarına olan ilgi meslek edinme dışında bir taleple karşılaşmayacaktır.

Bizim öncelikli hedefimiz en temel sorunumuz olan Müslüman bir toplumda ‘din eğitimi’ algısının sorunlu olduğu bu sistemi değiştirmek olmalıdır. Türkiye’de, çocuklarımıza, farklılıkları ile birlikte yaşamayı medeniyet tecrübemizi, ideallerimizi kazandırmak yerine, bu ruhu ve bilinci, unutturan, hatta yok eden; çocuklarımızın dünyalarında düşmanlar üreterek ötekileştirici ruhu egemen kılıyoruz.

Şimdi gelelim İzmir’de bir bardak suda koparılan fırtınaya... Efendim bizim okul neden İmam Hatip oluyormuş. Yapılan gösterileri iyi niyetli bulmuyorum. Bu okullar Milli Eğitim’e bağlı değil mi? Oraya gidenler bu ülkenin evlatları değil mi? Kendi çocuklarımıza niye parya muamelesi yapıyoruz? Bu ayrımcılık vatanseverlik duygusuyla ifade edilebilir mi? Hem vatansever olup hem de ülke evlatlarına ayrımcılık ve ötekileştirme yapabilir misin? Bu genç evlatlarımızın ruhunu örselemeye onları topluma yabancılaştırma kimsenin haddine değildir. Bir okul üzerinden çıkıp biz İmam Hatip Okulu istemiyoruz kampanyasına dönüştürülmeye çalışılan bu anlayışı anlamakta zorlanıyorum. Gitmek istemiyorsan sen gitme kardeşim. Gidenlere yönelik bu kin ve nefretin neden? Bu okullar Milli Eğitim müfredatının dışında yasa dışı faaliyet mi gösteriyor? İmam-Hatip Liselerini yok saymanın ve öcü olarak göstermenin hiç kimseye faydası yoktur. Keşke bütün okullar Batıda olduğu gibi İmam Hatip müfredatına sahip olsa da bizde bu tartışmaları yaşamasak.

Her türlü zorlamaya dayatmaya nasıl karşı isem, her türlü seçme ve tercih hakkının yok edilmesine de sonuna kadar karşıyım.

Seçme ve tercih etme hakkı her öğrencinin en demokratik hakkıdır.