Bu hafta ekonomide kayda deðer bir þey oldu mu diye sorarsanýz, oldu diyemem, hatta þunu söyleyebilirim; epey uzunca bir süre ekonomide kayda deðer bir geliþme olmayacak. Þimdi bu kriz lafý ortalýkta dolanmaya baþladýðýndan beri genel bir beklenti oluþtu, bu beklenti, krizin bir doðal felaket gibi algýlanmasýna baðlý olarak, topyekûn bir çöküþün gerçekleþmesi hali idi. Yani bir yerlerde bir fýrtýna, deprem vb oluyor, bu sonunda buraya da gelecek her þeyi alt üst edecek ve sonra biz kalan saðlarla yola devam edeceðiz. Hatta Türkiye’de hem legal hem de illegal muhalefet de hesabýný kitabýný bu ani çöküþ kriz teorisine göre yapmaya baþladý. Uzunca bir süre bu çöküþü beklediler, kendiliðinden gelmeyince, olmasý için yollar aradýlar, hatta daha da ileri giderek, kendileri gibi Türkiye’de çöküþ þeklinde bir kriz bekleyen bazý küresel finans yapýlarýyla ortak operasyonlar kotardýlar. Bu operasyonel faaliyetler her zaman çok veçheli olmuþtur. Ama her zaman ‘saðlam’ bir medya ayaðý ve operasyonel finansal ayak olur. Finansal operasyon tarafý da, genellikle manipülasyon içerikli raporlar ve varlýk-para harekatý olarak ikiye ayrýlýr. Örneðin ‘Türkiye þu tarihte batabilir, iç ve dýþ borca, cari açýða dikkat’ türünden bir raporu, çok hýzlý varlýk satýþlarý ve TL çýkýþlarý izleyebilir. Bu operasyonlarýn tarihlerine, medya ayaklarýna ve finansal uzantýlarýna-kaynaklarýna bakýn size çok þey anlatacaktýr.
Þimdilerde bu tür operasyonlar pek olmuyor; çünkü kendi dertleri baþlarýndan aþkýn. Bu haftanýn son iþ günü, Alman Merkez Bankasý (Bundesbank) daha önce Almanya için belirlediði yüzde 1.6 büyüme tahminini 2013 yýlý için yüzde 0.4’e düþürdü. Bundesbank, bu yýlýn dördüncü çeyreðinde daralma olacaðý ve seçimlerin yapýlacaðý 2013’ün ilk çeyreðinde ise Almanya’da durgunluðun baþ göstereceði öngörüsünde bulundu. Biliyorsunuz, Bundesbank Baþkaný Jens Weidmann, Avrupa Merkez Bankasý kaynaklý kontrol mekanizmalarýna karþý çýktýðý gibi, AMB’sýnýn geliþtireceði bir ortak tahvil programýna da karþý çýkýyor. Kýsacasý Bundesbank, Almanya’da 3. Reich’dan kalma bir yapý olarak Avrupa Birliði’ne karþý çýkýyor. Weidmann, ‘derin’ Alman devletinin has çocuklarýndan biri olarak, Merkel’i uyarmýþ hatta baþta Yunanistan olmak üzere, çeþitli kurtarma paketlerine karþý çýkmýþ, olmayýnca da istifa tehdidinde bulunmuþtu. Ama Merkel AB ile uzlaþtý. Þimdi, tahmin edeceðiniz gibi, Bundesbank, yani derin Almanya, seçim öncesi, AB ile uzlaþan Merkel’i tehdit ediyor. Dolayýsýyla Almanya- Almanya’ya karþý bu itiþme hali seçimlere kadar sürecek.
ABD, bütün bu süreçte Obama’yý ortaya çýkardý ama hantal Almanya’nýn bir Obama çýkarmasý imkânsýz olduðu için ellerindeki kötü malzeme ile yetinecekler. Yani Merkel’i, kerhen de olsa, yeniden seçecekler. Bu durum aslýnda çok önemlidir, yukarýda da söylediðimiz gibi, þimdi bize durmadan kriz diye anlatýlan bu süreç aslýnda bir kriz deðil, bir geçiþ, dönüþüm halidir. Bu dönüþümü ve sonrasýný idare edecek toplumlar buna uygun siyasi liderleri ve yapýlarý ortaya çýkartýyor. 1929 krizi ve sonrasýnda Avrupa’da bu yapýlarý ve liderleri 2. Dünya Savaþý’nýn dinamiði ortaya çýkarmýþtý. Örneðin Fransa’da De Gaulle, Britanya’da Churchill ve Almanya’da Willy Brandt savaþýn ve savaþ sonrasý Avrupa’daki olaðanüstü yenilenmenin liderleri olarak ortaya çýkmýþlardýr. Bu üç tarihsel siyasi kimliðin hayat hikâyesine baktýðýnýzda Avrupa’nýn iki dünya savaþý dinamiklerini, her üç ülkenin 20. yüzyýldaki tarihsel yolculuðunu görürsünüz. Mesela Almanya’da bir Willy Brandt artýk niye çýkmaz sorusunu, ‘1929 krizinin ve 2008 krizinin dinamikleri ve nedenleri nedir, nerelerde ayrýþýr’ sorusuyla birlikte sorduðunuzda ancak anlamlý olur.
Mursi neden ‘yabancý’?
Peki, þu anda deðiþimin merkezi olan içinde bulunduðumuz coðrafya ve Doðu, böyle liderler çýkarabilecek mi? Bakýn TIME’ýn 10 Aralýk sayýsý Mursi’yi kapak yapmýþ. Dergi, Mursi’nin, aslýnda içinden geldiði örgütün ‘bilinmeyenlerini’ taþýdýðý oranda dünyaya ve ülkesinde onu desteklemeyen geniþ kesimlere (tabii burada Mýsýr’da yýllarca süren seküler diktatörlüðün ideolojisinin oluþturduðu ‘geniþ’ ideolojik cephe anlatýlmak isteniyor) ‘yabancý’ olduðundan bahsediyor. Mursi, kim ne derse desin, haklý ya da haksýz bulun, bir mücadelenin içinden geldi. Willy Brandt gibi... Ancak Brandt’ýn mücadelesi, Batý’nýn da o konjonktürde baþýndan atmak istediði faþizme karþý idi. Brandt, Batý’nýn seküler dünyasýnýn bir defosuna karþý mücadele etmiþti ve oraya aitti. Mursi de bir diktatörlüðe karþý mücadeleden buraya geldi ama ‘o’ Batý’ya ait deðil ve o’nun özgürlük, demokrasi anlayýþý batýdan çok farklý. Þimdi ‘yabancý’ denilen Mursi’nin çok yakýnda diktatör ilan edileceðinden þüpheniz olmasýn.
Ama Willy Brandt’a, Churchill’e hatta þu sömürgeci General De Gaulle’e o zaman gösterilen tarihsel hoþgörüyü ve sabrý Mursi gibilere de bugün göstermek gerek. Bu durum inanýn Türkiye için de böyle... Ne olursa olsun böyle...