Wengerist bir saptama

Uzun süredir Beşiktaş’ın hücum üretkenliğini eleştiriyorum. Kimileri atılan gol sayısına bakarak, Beşiktaş’ın düpedüz ofansif futbol oynadığını söylüyor. İkna olmadım, olacağım da yok. Benim gördüğüm şey hızlı hücum anlayışına dayalı, ama oyunu rakip yarı alana yıkmayı gerektiren durumlarda bir B planından yoksun olan bir taktik kısıt. Üstelik bu anlayış 2. yarı başından beri tedbirli futbol sosuna bulanmaya başladı bir de.

Mersin ilk 15 dk’da 5 gol girişimi üretiyor. Sonra sıra Beşiktaş’a geliyor: dk. 16-37 arası 6 gol girişimi. Mersin’in 6. gol girişimi dk. 40’ta, bir duran top, golle sonuçlanıyor. Beşiktaş 2. yarı başında 3 gol girişimi üretiyor, 2. golü de buluyor. Sonra stop ediyor. Ta dk. 78’e kadar. Mersin son çeyrekte çaresizce saldırıyor, ama üretebildiği son ciddi girişim dk. 77’de. Dk. 78’den itibarense Kartal’ın 6 gol girişimi var. Mersin’in son çeyrekteki hali futbolun temel doğrularından ne kadar uzak kaldığının ve ne diye lig sonuncusu olduğunun kanıtı.

İşte böyle bir takım önünde, maçın geneline yayılan en az 30 gol girişimi üretmeliydi Beşiktaş. Eğer gerçekten hücum futbolu oynuyorsa! Gol sayısı, tıpkı Schuster döneminde olduğu gibi umurumda değil: 2’de de kalır, 7 de olur. Sorun burada değil. Hücum futbolu oynatan çok sayıda isme değindim bugüne kadar, ama sık sık Wenger örneği üzerinde duruyorum. Beşiktaş, Arsenal’ın Wenger tercihi gibi bir kararlılık gösterse ne olur? 1. Belli bir oyun karakteri oluşur. 2. Kaliteli ve uyumlu kadrolarla başarıya ulaşılır. 3. Vasat kadrolarla bile bu oyun karakteri korunur.

Üstelik bu ligde ne Ferguson efsanesi var karşınızda, ne de Chelsea ve Man City örneğindeki gibi Rus ve Arap sermayesi. Rakiplerin anlık düzelmeleri aldatıcı olmasın, Türk futbolu finansman açısından tepetaklak durumda zaten. Seba sonrası yanlışlar diz boyu. Ama herkes bir “Milne dönemi” tutturmuş gidiyor. Kimse kimseyi kandırmasın, bu kafayla öyle bir dönem yakalamak olanaksız. Bu kafa derken sadece yönetimleri değil, camia ve taraftarı da kastediyorum elbet. Ta Bosque’den yana tepip durduğumuz bir Wengerist fırsat var. Tepmeyi de sürdürürüz bu gidişle.