George Clooney ile başladı Bela Tarr ile bitti

Bu yıl 5. yaşını kutlayan Uluslararası Boğaziçi Film Festivali önceki gece Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda (CRR) düzenlenen kapanış ve ödül töreniyle sona erdi. Bu seneki ‘en iyi film’ ödülleri, ulusal yarışmada Andaç Haznedaroğlu’nun “Misafir”,  uluslar arası yarışmada ise İranlı yönetmen Parviz Shahbazi’nin “Malaria”adlı filmlerine layık görüldü.

Bu yıl, yakından izleme fırsatı bulduğum festival, gerçekten de İstanbullu sinemaseverlere dolu dolu bir program sundu. Sinemanın ustalarının en yeni filmleri ilk kez bu festivalde seyirciyle buluştu. Dünya çapında şöhret kazanmış yönetmenler Bela Tarr, Mecid Mecidi, Aida Begic festivalin ağır konuklarıydı.

17 Kasım’da George Clooney’nin Suburbicon filmiyle açılan festival 26 Kasım’da Bela Tarr ‘Masterclass’ı ve görkemli bir ödül töreni ile sona erdi.

Festival’de gişeye dönük filmler de izledim, son derce avangart tarza sahip filmler de... Film seçkisi sinemaseverleri memnun edecek çeşitlilikteydi.

Dün geceki ödül töreni de sorunsuz ve kusursuzdu diyebilirim. Rusya’dan ABD’ye, Mısır’dan Macaristan’a, Kanada’dan Hindistan’a kadar yüzlerce davetli CRR’yi doldurdu. Bu renkli ve çok uluslu konuk yoğunluğu, gerçek anlamda bir ‘uluslar arası festivalle’ karşı karşıya olduğumuzu hissettirdi.

Bu bağlamda, Festivali Başkanı Ogün Şanlıer’in şahsında tüm festival ekibini tebrik ediyorum.

STAR GAZETESİ SPONSOR OLDU

Gazetemiz Star ve 24 TV bu yıl festivalin medya sponsoru oldu. Dünya sinemasının önde gelen yönetmeleri Bela Tarr, Mecid Mecidi, Aida Begic, ulusal ve uluslararası yarışma bölümlerinin jüri üyeleri Malta Köşkü’nde gazetemizin verdiği özel davette bir araya geldi. Davetliler hem Türk mutfağının leziz yemeklerini tattılar hem de festival yorgunluğunu attılar. Ayrıca Star, festivalin nabzını en iyi tutan gazete oldu. Bu bağlamda yöneticilerimize de teşekkür ediyorum.

Sinemanın filozofu Bela Tarr ile dolu dolu iki saat

Benim için 5. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’ni unutulmaz kılan anlardan biri ise, dünya sinemasının yaşayan en büyük ustaları arasında gösterilen Macar yönetmen Bela Tarr’ın Cumartesi günü gerçekleşen ve 2 saati aşan ‘Masterclass’ına (ustalık sınıfı) moderatörlük yapmak oldu.

Bela Tarr, etkinlik mekanı Soho House’u dolduran büyük hayran kitlesine bir filmin oluşum sürecini tüm aşamalarıyla anlattı.

7 saatlik Şeytan’ın Tangosu başta olmak üzere, Torino Atı, Karanlık Armoniler gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni Bela Tarr, ustalık sınıfında anlattıklarıyla gerçekten de hafızalarda iz bıraktı.

Söyleşi öncesi, sinemanın filozofu büyük usta ile yan yana görünmek, selfi çektirmek için yarışanların çokluğunu gördükçe ben de heyecanlandım. Bela Tarr ile saatler süren Masterclass’ı sunmanın bana nasip olması meslek hayatımın en önemli anlarından biriydi.

62’sindeki Bela Tarr, henüz orta yaş denilebilecek bir yaşta. Fakat sağlık sorunları yüzünden epeyce yıpranmış görünüyordu doğrusu. Yine de hafızası diri. Filmleriyle yapmak ve söylemek istediklerini tane tane anlattı 2 buçuk saat boyunca.

Burada Bela Tarr ile ustalık sınıfından altını çizdiğim cümleleri paylaşarak büyük ustanın dersini devam ettirmek istiyorum:

Senaryoları sevmiyorum ve senaryo yazılmasına karşıyım. Kelimeler ve sinema tamamen farklı iki alan. Senaryo doğrusaldır, bütün duyguları göremezsiniz, gerçek bir genel bakışınız olmaz. Kötü bir yönetmenseniz elinizdeki senaryo bir işe yaramaz. İyi bir yönetmeninse senaryoya ihtiyacı yoktur. Senaryo yazarken kelimeler hakkında düşünmeye başlıyorsunuz ve asıl noktayı kaçırıyorsunuz. Ben kartlar yapıyorum, sahnenin adını yazıyorum ve duvara yapıştırıyorum. Böylece bütün filmi daha iyi görmeye başlıyorum.

- Ben tüm yaşamım boyunca aynı filmi yaptım. İnsan itibarının ve onurunun, yaşamın korunmasıyla ilgili filmler yaptım.

- Eğer dünya sizin için iyi bir yerse bir şey yapmanıza gerek yok. İlk uzun filmimi yaparken param, senoryom dahil hiçbir şeyim yoktu. Sadece 22 yaşında öfke dolu biriydim.

- Ben, filmimde rol alanlara ‘Oynamayın, olun’ diyorum. Oynamaya başladıklarında durumun içine girmediklerini, orada olmadıklarını görürsem, bir başka filmde görüşmek üzere, güle güle derim.