Türkiye’nin en acil ve öncelikli sorunlarýnýn baþýnda artýk sistem sorunu geliyor.
Yürütme alanýndaki iki baþlýlýk, sadece siyasal krizi tetiklemiyor ayný zamanda demokrasimizi de tehdit ediyor.
Yaþanan sorunlardan sonra kendini dayatan soru þudur:
Yürütmedeki iki baþlýlýðýn ortaya çýkardýðý sistemik kriz nasýl aþýlacak?
Bir yanda doðrudan halk tarafýndan seçilmiþ bir Cumhurbaþkaný, öbür yanda seçimle gelmiþ bir Baþbakan.
Baþbakanlýk seçimi diye bir seçim yok aslýnda.
Ýktidara gelen partinin teamül gereði genel baþkanýna Cumhurbaþkaný tarafýndan Baþbakanlýk görevi veriliyor.
Cumhurbaþkaný isterse bir baþka isme de hükümeti kurma görevi verebilir.
Bu tamamen Cumhurbaþkanýnýn yetkisi dahilindeki bir konudur.
Halk Cumhurbaþkanýný doðrudan seçiyor ama Baþbakaný doðrudan seçmiyor. Sonuçta Baþbakan halk tarafýndan seçilmiþ olsa bile gücünü doðrudan halktan alan bir Cumhurbaþkaný karþýsýnda güçsüz kalýyor.
Halk tarafýndan seçilen Cumhurbaþkanýný “sembolik” düzeyde tutmak halkýn iradesine çok büyük bir saygýsýzlýk anlamýna geliyor.
Baþbakana Cumhurbaþkaný karþýsýnda ezici bir siyasi güç tanýmak da…
Her ikisini farklý güçlerle ve yetkilerle donatýp karþý karþýya getirmek ise hem halkýn iradesini bölüp etkisizleþtirmek hem de siyasi bir çatýþmaya sebebiyet vermek anlamýna gelir ki iþte tam olarak yaþadýðýmýz da bu bizim.
O yüzden yürütmeyi tekleþtirmek için Baþkanlýk sistemi öneriliyor.
***
Peki halk Baþkanlýk sistemini istiyor mu?
Halkýn sahiden Baþkanlýk sistemini istemediðine muhalefet partilerimiz inanýyorsa o zaman bunu test etmenin bir tek yolu var: Doðrudan halka gitmek ve halka sormak!
AK Parti’nin bu konudaki tavrý net.
Diyor ki AK Parti liderliði: “Þayet halkýmýz Baþkanlýk sistemini istemediðini ortaya koyarsa, biz de bu talebimizden vazgeçeriz!”
Ülkeyi diktatörlüðe-otoriterliðe götürmekle suçlanan bir partinin tavrý bu iþte!
Dibine kadar demokrat olan bu siyasanýn diktatörlük-otoriterlik biçiminde suçlanmasý manidardýr.
Peki muhalefet partileri önceden, “Referandumda halkýmýz Baþkanlýk sistemini istediðini ortaya koyarsa, biz de bu durumu kabul eder ve gereðini yaparýz!” der mi?
Hiç sanmýyorum.
Nedense halka raðmen siyaset yapan, dahasý halka istemediði mevcut sistemi dayatan muhalefet partileri “demokrat” oluyor ama halk için siyaset yapan ve halkýn istediði talebi pratize etmeye çalýþan AK Parti “diktatör-otoriter” oluyor, güldürmeyin adamý!
***
Madem halka raðmen Baþkanlýk sistemine hayýr diyorsunuz, o zaman gelin “Partili Cumhurbaþkanlýðý Sistemi”ni hayata geçirelim hep birlikte.
Böylelikle ortaya iki baþlýlýk çýkmaz, siyasal kriz ihtimali de ortadan kalkar…
Baþka türlüsü seçilen Cumhurbaþkanýna da, ona oy verenlere de çok büyük haksýzlýk olur.
Düþününüz ki R. Tayyip Erdoðan AK Parti’nin kurucu genel baþkaný ve lideridir. Uzun yýllar partisinin genel baþkanlýðýný ve baþbakanlýðýný yaptýktan sonra Cumhurbaþkaný seçiliyor. Ve siz Erdoðan’dan seçildikten sonra partisi ile her türlü alakasýný kesmesini istiyorsunuz. Ve bu gayrý insani ve gayrý demokratik tavra da “tarafsýzlýk” diyorsunuz!
Demokrasi bunun neresinde, insaf ve vicdan bunun neresinde?
***
Cumhurbaþkanýnýn doðrudan halk tarafýndan seçilmesi yeni bir sistemi zorunlu kýlmýþtýr. Bu sistem deðiþikliði gerçekleþtirilmediði takdirde güçlü halk desteðiyle seçilmiþ Cumhurbaþkanlarý ile partisi halk tarafýndan iktidara taþýnmýþ Baþbakanlar arasýnda ayný partili bile olsalar ciddi sorunlarýn yaþanabileceði, farklý partilere mensup olmalarý halinde de tamiri imkansýz kavgalara sebebiyet verebileceði görülmüþken hâlâ eskide ýsrarcý olmak, ne demokratlýkla ne de ülkeseverlikle baðdaþýr.
AK Partimizin birkaç maddelik anayasa deðiþikliði paketiyle bu sistemik sorunu çözmek için Meclis’e getireceði “Partili Cumhurbaþkanlýðý” önerisine umarým muhalefet partileri gerekli desteði verir.
Þimdi yeni bir sýnav vaktidir.