Ya bu zafer sarhoþluðu neyin nesidir?

Peþinen yazýyorum. Hiçbir gerekçe, Taksim’deki gösterilerde insanlara reva görülen muameleyi mazur gösteremez. Aralarýnda Sýrrý Süreyya, Sezgin Tanrýkulu gibi milletvekillerinin, Ahmet Þýk gibi gazetecilerin olduðu çok sayýda yurttaþýmýzýn yaralanmasý ve  hastanelere taþýnmasý derin bir üzüntü yaratmýþtýr. Bu üzüntüyü  ‘amasýz’,  içinde duyan herkesle paylaþýyorum. Türkiye bu manzaralarý hak etmiyor.

Türkiye’yi bir felaket senaryosunun içine çekmeye çalýþmak herkese kaybettir.

Dolayýsýyla Taksimden sonra adeta zafer sarhoþlu içinde yazýlar döþeyenlerin derdinin ne demokrasi ne barýþ olduðunu bilmek gerekir.

Bazýlarýnýn, zafer sarhoþluðuna kapýlanlarý tek kelimeyle eleþtirmeyip, polisi ve hükümeti yerden yere vurmalarý da samimiyetten uzak bir tavýrdýr.

Görmüyor deðiliz, her zamanki gibi ucuz, maliyeti sýfýr  ve bazý çevrelerin hoþuna gidebilecek tavýrlar sergileniyor. 

Son aylarda hükümetin attýðý siyasi ve ekonomik adýmlar, hükümet karþýtý cephenin on yýldýr içinde bulunduðu yenilgi psikolojisini fena tetikledi.

Þam ve Silivri merkezli siyaseti Ankara merkezli siyasete tercih eden CHP ve muhalefet cephesi, bu politikasýyla her geçen gün biraz daha güç kaybediyor.

Kýsacasý, CHP’nin baþýný çektiði hükümet karþýtý cephe, siyasi realitelerden giderek uzaklaþýyor ve toplumun önemli bir kesiminin içine yuvarlandýðý yenilgi psikolojisinden, ve bu yenilgi psikolojisinin bir sonucu olarak hükümete ve baþbakana duyulan öfke ve nefretten alabildiðine yararlanmaya çalýþýyor.

Bu gayet meþru bir siyasi tercih. Kimse bu tercihe itiraz edemez. Ama bu tercihin ifasý sýrasýnda baþvurulan yöntemlerin yol açtýðý vahameti de görmezlikten gelemeyiz.

Taksim olaylarý sýrasýnda  ortaya atýlan korkunç iddialar, tahrik edici yalanlar,  isyan ve darbe çaðrýlarý, meselenin Taksimle alakalý olmadýðýný gösteriyor ve hükümete karþý mücadele edilirken baþvurulan yöntemlerin meþruluðunu sorgulamayý zorunlu hale getiriyor.

Taksim’de yaþananlarýn aðaçlarýn korunmasýyla  fazla bir ilgisi yok.

Kaldý ki, Taksim’e çýkan sanatçýlar da, bu gerçeði gizlemiyor ve paylaþýyorlar zaten.

Ýstanbul Türkiye’nin kalbidir. Ýstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybetmeye mahkumdur.

Hükümetin köprü, havaalaný ve kanal- Ýstanbul projeleri tamamlanýrsa-ki tamamlanmalarý yönünde  hiçbir engel görülmüyor-Ýstanbul’u ve Türkiye’yi AK Partinin bir on  yýl daha yöneteceði açýktýr.

Hükümet, Kürt sorununu dünyanýn ve bölgenin en güçlü aktörlerinin elinden alýp þiddet zemininden çýkardý ve demokratik  zemine taþýdý.

Erbil’le stratejik ittifak, ABD’yi bile kýskandýracak aþamaya geldi.

Bütün bunlar Türk ve Kürt halkýnýn çoðunluðu için güven, barýþ ve huzur içinde, kardeþçe yaþanacak olan bir ülke, bir Türkiye demek.

Muhalefet cephesi bu geleceðin AK Parti eliyle yaratýlýyor olmasýný hazmedemiyor.

Hükümetin politikalarýna ve gelecek vizyonuna alternatif yaratmaya çalýþmak yerine, her þeyi inkar eden bir siyasi hatta çekiliyor ve yenilgi psikolojisini yönetmenin dýþýnda bir þey yapmýyor.

Öte yandan, sözünü ettiðim yenilgi psikolojisinin, kin ve nefrete dönüþeceði her türlü istismara açýk alanlar yaratmamak hükümetin elindedir.

Uludere’de ipin ucu kaçtý, ama Taksim’de kaçmasý için hiçbir sebep yok.

Bu hükümet askeri vesayet, Kürt sorunu, IMF’ye borç gibi yüzyýllara dayanan sorunlarý çözüyor, sonra da gelip Taksim’de bir belediyecilik projesinde boðuluyor.

Yeryüzünde baþka bir benzeri var mý bilmiyorum, ama Taksim meydanýnda her gün binlerce dünyalý gece gündüz demeden, ta sabahlara kadar dolaþýr durur, keyfini çýkarýr, bunu biliyorum.

Taksim meydanýnýn, gündüz ve gece her saat, insaný þaþýrtan sosyolojisini düþünüyorum ve her gün deðiþen, zenginleþen bu çeþitliliði, yani merkezinde insanýn olduðu evrensel zenginliðe bakarak askeri bir kýþlanýn adýyla Taksim’i baðdaþtýramýyorum.

Ama Türkiye’nin büyük barýþ projesini getirip Taksime kurban etme çabalarýný da ahlaki bulmuyorum.

Sýrf Baþbakana duyduklarý öfke yüzünden, onun eliyle gerçekleþen yüzyýlýn barýþýna karþý olanlarýn ve bunu açýkça itiraf edenlerin, Taksim gösterilerine bakarak, kendilerini kaptýrdýklarý zafer sarhoþluðunu Türkiye ibretle izliyor.

Taksim Tahrir meydaný olmayacak ve üç beþ kiþi Öcalan’la Atatürk’ün posterlerini yan yana taþýdý diye, barýþ güme gitmeyecek!

Boþuna umutlanmayýn!