İngiltere’nin AB’den ayrılması yetmiyormuş gibi İngiltere’nin İspanya ile savaşması gündemde. Brexit, çıkış, tazminat vs derken, iki sömürgeci deniz gücü 300 yıllık bir arazi meselesinden savaş söylemine geçti... İki uygar AB ülkesinin savaşması ne demek? Hani AB barış ve istikrar demekti? Hani AB üyeleri kendi aralarındaki sorunları çözüp birliğe girmişlerdi? Hepsi hikaye. Makyajı silince, altından tarih çıkıyor ve kimse tarihini unutmuyor.
İngiltere ile İspanya arasındaki 300 yıllık meselenin adı, Cebelitarık. İspanya geri istiyor. İngiltere’nin bir kısım siyasetçisi ve medyası: Savaşırız ve vermeyiz, diyor. Üstelik emsali de varmış: Falkland! Hani Arjantin açığındaki minik adalar. 35 yıl oluyor. Üzerinde insandan çok koyun olan dandik adalar için yüzlerce kişi ölmüştü. Falkland için savaşan, Cebelitarık için haydi haydi savaşır.
Akdeniz’in kapısının mandalı
Akdeniz’in giriş kapısını İspanya ile Fas tutar. Atlas Okyanusu’ndan Akdeniz yapınca, Boğazın bir tarafı kocaman İspanya, diğeri de aynı büyüklükte Fas’tır... gibi görünse de, değil. Boğaz’a adını veren Cebelitarık, İngiltere toprağıdır. Koca boğazdaki minik burun, Cebelitarık dağı ve çevresindeki 30 kilometrekarelik alan, İngiltere’dir. İspanya bu şehir devletin dışında başlar. Arada sınır vardır, kapı vardır. İspanyol polisi pasaport ve giriş belgesi denetler.
Cebelitarık’ı İngiltere 1704’te İspanya’dan savaşıp aldı. Sonra 1713’te anlaşma yapıp mülkiyeti tescilledi... İspanya bunu unutmadı. Geçen yıl Brexit kararı çıktı, İspanya ‘İngiltere AB’den çıkar, Cebelitarık bize geçer’ diye havalandı. Olurdu olmazdı derken AB ‘Brexit görüşmelerinde Cebelitarık konusu da var. İspanya bu konuya hassas. Çıkış konuşulurken İspanya’nın veto hakkı olur...’ gibi bir şey söyler gibi oldu, Londra kılıcını çekti: Cebelitarık egemenliğinin pazarlığı olmaz
Her ne kadar AB azıcık çark edip İspanya vetosunu uyumaya aldıysa da, olan oldu. İngiltere ve İspanya’nın rüyalarında Cebelitarık var. Biri rüya görüyor, öbürü kâbus.
Savaşırız ne demek?
Cebelitarık yeni bir sorun değil. Ama 300 yıl da kimseye bir şey unutturmuyor. 300 yıl, buraya bir İspanyol yetkilisi bile adım atamamış, birkaç yıl önce bir İspanya Bakanı girdi de, tarih yazıldı. Kentteki 30 bin İngiliz vatandaşı, hayatından memnun. Gerçi Brexit Referandumunda ‘AB’de kalalım’ dediler. Şimdi ‘Biz AB’de kalalım ama İspanya’ya da bağlanmayalım’ diyenler var, ama Londra ‘Ben nereye gidersem, siz de geliyorsunuz’ diyor.
Brexit zaten bir sorunken bir de Cebelitarık elden çıkarsa, Londra’da hükümet kalmaz, Muhafazakar Parti ‘Cebelitarık’ı kaybeden parti’ olur ve İngiltere felakete girer... Zaten ‘Savaşırız’ diyenler, Muhafazakar Parti’nin eski liderleri. Daha doğrusu söylem: ‘Nasıl Başbakan Thatcher Falkland için savaştı, Başbakan May de, Cebelitarık için savaşır’ şeklinde... Muhafazakar Partinin kadın başbakanları savaş seviyorlar... Savaş söyleminin sağ-Muhafazakar siyasetin fantezisi olduğu zannedilir, ama İngiliz solunun lideri Jeremy Corbyn de koroya katıldı ve Cebelitarık’ın İspanyaya geçmesine izin vermeyeceğini söyledi. İngiltere’de sağ-sol var, ama ulusal çıkarlar ve milliyetçi söylem temelinde var.
Ve ortam silahla oynayıp siyasi prim yapmaya uygun. Bu ortamda uzun boylu bir savaş olmasa da, küçük bir bahaneden çatışmaya girip, kamuoyunu derleyip toplamak, bazı siyasetçiler için çare sayılabilir. Sadece İngiltere değil, tıkanmış İspanya siyaseti de çatışmanın faydası olacağını düşünebilir. Bölgede zaten savaş gemileri dolaşıyor, senin karasuyun, benim karasuyum... derken gerilimin tırmanması ve tetiğe basılması mümkün.
Böyle bir durumda ilk tokadı vuran kazanır ve taraflar bunun farkında. İlk olmak telaşı, durumu daha da geriyor... Ve evet tabii ki uygar AB ülkelerinin ve iki NATO müttefikinin birbiriyle savaşması düşünülemez, elbette savaş söylemi kabul edilemez. Ama dedik işte, makyajı silince altından çıkanlar farklı.
300 yıl önce uluslararası anlaşmaya bağlanan, görünüşte hukuken kapanmış olması gereken meselelerin Avrupa’da nasıl konuşulduğuna bakarsak, bizim 50-100 yıllık meseleleri konuşmamıza şaşırmamak gerekiyor. Londra’nın Cebelitarık’ta nüfusu var ve ne yapacaksa onları korumak için yapacak. Biz de çevredeki kuzen ve akrabalarla ilgileniyoruz. Ne yapıyorsak, onları korumak ve kollamak için. Tarihi unutmadık. Hem üstelik bir Avrupa Birliği üyesi değiliz.
1300 yıldan fazla oluyor, Kuzey Afrika berberilerinden azadlı köle Tarık Bin Ziyad, 12 bin kadar askerle Akdeniz’in karşı kıyısındaki Endülüs’ü fethe yollanır. 711 yılı Nisan ayı.
Komutan, Akdeniz’in girişinde boğaza hakim olan ve sonradan Tarık Dağı - Cebel el Tarık adını taşıyacak dağın gölgesinde karaya çıkar. Görevi fetih, Hedefi Endülüs’ün hakimi Vizigot krallarıdır. Karaya çıktıktan sonra bir rivayete göre, askerlerini taşıyan gemileri geri göndermiş, başka kaynaklara göre ise yaktırmıştır. Yaktırmış olması, tarihin efsaneye, efsanenin de günümüze bir cesaret ve dirayet hikayesi olarak yansımasıdır.
Tarık, geri dönüşü olmayan kıyıda askerine seslenir:
“İhvanı Müslimin, Allahın kelamını yaymak için buradayız. Karşınızda düşman, arkanızda deniz var. Allah uğruna vuruşacaksınız. Ya galib geleceğiz, ya da şehid olacağız. Başka bir yolu yoktur...”
Geri dönüşü düşünmeyen komutanın, askerin gazabından kim kurtulur? Düşününce, aynı dirayeti günlük hayatta göstermenin gereğini kayıda geçirmek gerekir. Yaptığımız her işte Tarık Bin Ziyad dirayeti olsun!
Fethin anısına Cebelitarık’ta kıyıda bugün bir cami vardır. İbrahim Camii... Suudi Kralı Fahad yaptırmıştı. Tarık Bin Ziyad ve kahramanlarının hatırasını yaşatır. Esas hatıra, Endülüstür...