Hakan Erdem’in “Torosyan’ýn Acayip Hikâyesi”nden sonra anýlarýn hayal mahsulü olduðu belli oldu; önünden ve ardýndan gelen eleþtiriler de buna neredeyse tuz biber ekti. Fakat bir an için onun doðrularý söylediðini farz edelim; bakalým nereye varacaðýz?
Niyetim Torosyan’ýn yazdýklarýný doðru kabul ettiðimiz takdirde, yazarýn bize söylendiði gibi yeni bilgi ya da bakýþ açýsý kazandýrýp kazandýrmadýðýný test etmekten ibaret. Bu bakýmdan denemeye deðer. Torosyan’ýn izinden gidersek, acaba ne buluruz?
Gayrimüslimlerin askerlik davasý
Daha ilk adýmda Torosyan’ýn anýlarýnýn bize Osmanlý’da gayri müslimlerin askerliðine dair önemli ipuçlarý sunduðu söylendi. Daha önce hiç bilmediðimiz, farkýna varmadýðýmýz, hatta “atladýðýmýz” bu önemli konu, meðerse Torosyan’ýn anýlarý sayesinde fark edilmiþ! Ondan önce Osmanlý’da gayrimüslimlerin subay olduðu gerçeði bilinmiyormuþ; ya da karartýlmýþ, ortak hafýzadan kazýnmaya çalýþýlmýþ. Olabilir. Olabilir de, Torosyan bize ne anlatýyor bu konuda, öncelikle ona bir bakalým: Daha anýlarýnýn en baþýnda; “Türk Ordusu’na hizmet etmiþ olmama raðmen Ermeni asýllýyým. Osmanlý Ordusu’nda subay seviyesine yükselmiþ olan birkaç Hýristiyan’dan biriyim.” diyor. Yani birilerinin dediði gibi, Torosyan bize Osmanlý’da gayrimüslim subaylarý araþtýrmak için kapý falan açmýyor. Hatta açýlmýþ bazý kapýlar, pencereler varsa da, onlarý da sonsuza kadar kapatýyor! Baca bile býrakmýyor geride. Çünkü, akýl almaz öyküsü zaten Osmanlý’da gayrimüslimlerin subay olamayacaðý gerçeðiyle baþlýyor: “Er olarak askere alýnmak deðilse de, Türk Ordusu’nda gerçek bir subay olmak bizim için imkânsýz bir þeydi.” “Ben bir Hýristiyan Ermeni için imkânsýz olan þeyi, Türk Ordusu’nda subay olmayý istiyordum.”
Askeri okula torpille kayýt
Artýk her kimse; okul arkadaþýnýn itibarý pek büyük olan Paþa babasý Torosyan’ýn yaþamýnýn bu kritik evresinde ona istikâmet tâyin edecektir. Anýlarýnda Paþanýn Sadrazam onuruna verilen bir davet sonucunda, onu sýký bir torpille askerî okula kaydettirmeyi baþardýðýný bir þark atmosferi içinde anlatýyor. Evet, kendisine büyük bir torpil, eski deyimle piston yapýlmýþ ve kanunen yasak olmasýna raðmen, her ne olmuþsa olmuþ, bu Ermeni delikanlýsý askerî okula gidebilmeye hak kazanmýþtýr. Üstelik ondan din deðiþtirmesi, isim deðiþtirmesi de beklenmemiþtir. Adýyla sanýyla askerî okula gidebilmiþtir. Yazar, Osmanlý’da yasalarýn sýradan bir þark ülkesinde olduðu gibi bin bir gece atmosferi içinde esnetilebildiðine bizi ikna etmeye çalýþmaktadýr. Bu, günümüzde kýzlarýn torpille er olarak askere alýnmasý kadar inandýrýcý bir öyküdür.
Torosyan’dan ne öðrendik?
Ama anlatýlanlarýn doðru olacaðý varsayýmýný kabul ettiðimizi söylemiþtik; bu istikâmetten ayrýlmayalým. Þimdi Torosyon’dan ne öðrendik? Basit: Osmanlý’da gayrimüslim subay olamaz. Yoktur; kendisi gibi sýký torpili olan belki birkaç tane daha olabilir; ama yasalar zaten buna imkân tanýmamaktadýr. Velhasýl, Torosyan’ýn izinden gidersek, Osmanlý’da gayrimüslim subay arama çabasý daha en baþýndan akamete uðramaktadýr. Hiç boþuna yorulmayýn arkadaþlar; Osmanlý’da gayrimüslim subay bulamayacaksýnýz. Yani bazýlarýnýn ileri sürdüðü gibi, Torosyan bize Osmanlý’da gayrimüslim subaylar olduðu gerçeðini hatýrlatmýyor; bunu bilen ve araþtýrmaya kalkýþacak olan herkesin önüne bir Çin duvarý da çekiyor. Hiç boþuna gayret etmeyin diyor; benden baþka neredeyse hiç kimseyi bulamayacaksýnýz. Böylece eðer Torosyan’ýn peþinden gidecek olursak, Osmanlý’da gayrimüslim subaylarýn durumuyla ilgili araþtýrma yapacak olanlarýn artýk Genelkurmay’ýn arþivinin açýlmasýný talep etmesine de gerek kalmadý demektir; nasýl olsa yok ve zaten Genelkurmay arþivinin bunu sakladýðý yönündeki iddia da, Torosyan’ýn yazdýklarý karþýsýnda eriyip gidiyor. Birileri kapý açmaktan mý söz etmiþti? Ortada kapý, pencere ya da baca yok; düpedüz dört tarafý kalýn duvarlarla örülmüþ bir yasak þehir var artýk!
Diðer çalýþmalar aksini söylüyor
Anýlarýn doðruluðundan emin olanlar, bizzat Torosyan’ý yalanlayarak, Osmanlý’da gayrimüslim subaylar meselesine dikkat çekildiðini ileri sürmüyorlar mý, þaþýrýyorum doðrusu. Tutarsýzlýk ayan beyan ortada çünkü. Elimizde tarihsel hiçbir kaynak ve bilgi olmasa, sadece Torosyan’ýn yazdýklarýyla kalakalmýþ olsak, bu andan itibaren artýk Osmanlý’da gayrimüslimlerin subay olmalarýnýn önünde yasal engeller bulunduðunu yazýp söylemekten gayri bir iþle uðraþmak ihtiyacýnda olmayýz. Ama tabii ki öyle deðil; Odile Moreau’nun “Reformlar Çaðýnda Osmanlý Ýmparatorluðu: Askerî ‘Yeni Düzen’in Ýnsanlarý ve Fikirleri (1826-1914)” kitabý, zaten gayrimüslimlerin hem nefer olarak askere alýnmasýný, hem de Osmanlý’da subay olarak görevlendirildiðini bize açýk olarak gösteriyor. Dahasý da var: Tobias Heinzelmann’ýn “Cihaddan Vatan Savunmasýna: Osmanlý Ýmparatorluðu’nda Genel Askerlik Yükümlülüðü (1826-1856)” ile Gültekin Yýldýz’ýn “Neferin Adý Yok: Zorunlu Askerliðe Geçiþ Sürecinde Osmanlý Devleti’nde Siyaset, Ordu ve Toplum (1826-1839)” kitaplarý, hep gayrimüslimlerin askere alýnmasýnda ortaya çýkan sorunlarý iþliyor. Son zamanlarda ise Osmanlý Ordusu’nda epey gayrimüslim subay olduðunu zaten biliyoruz. Bu bakýmdan Torosyan’a kulak vermek aslýnda bu alandaki bütün araþtýrmalarýn köküne kibrit suyu ekmek olur(du).
TOROSYAN TÜRK MÝLLÎ TEZÝNÝ DESTEKLÝYOR
Belki ilk bakýþta garip gelebilir, fakat 1915’de Ermeni kýrýmýndan kurtulduðu için bir “travma metni” olarak yansýtýlan anýlarýnda Torosyan, aslýnda bu konuda Türk millî tezini içtenlikle desteklemektedir. Birkaç örnek vereyim hemen: Anýlarýnýn baþýnda Torosyan, “umutsuzca özerklik isterken, öncelikle emperyalist Rusya’ya, sonra emperyalist Ýngiltere’ye ve en sonunda da emperyalist Fransa’ya kandýk” diyor. Zaten Ermeni meselesinin dýþ güçlerce manipüle edildiði ve tamamen dýþarýdan yöneltildiði yönündeki iddiayý en baþýndan kabullenmiþ oluyor. Dahasý da var: “Emperyalistler bizi isyana kýþkýrtýyorlardý” diyor; üstelik sadece Ermeniler de deðil, “yöneticileri tarafýndan sömürülen Türk halký [da] kýþkýrtýlarak aþýrý uçlara doðru yönlendiriliyordu.” Devam edelim mi? “Demagoglar, Ermenileri yem olarak kullanarak dinî duygularý ve fanatizmi körüklüyor ve bu gariban kalabalýðýn zihnine hükmetmeye çalýþýyordu. Gerçekleþmesi imkânsýz olan hayalî milliyetçi hedeflere ulaþmak için kýþkýrtýldýk. Ýçinde bulunduðumuz isyan halinin yarattýðý tehdit yüzünden çaresizliðe düþen Türkler, sonunda Ermeni meselesini Birinci Dünya Savaþý esnasýndaki büyük katliamlarla kesin olarak çözmeye karar verdiler.”
Milliyetçi Türk tarih yazýmýný hatýrlayalým: Torosyan’ýn aðzýndan alýrsak, Ermeniler emperyalistlerce kýþkýrtýldýlar; isyana sürüklendiler, aldatýldýlar ve en sonunda Türkler de, kendilerini “çaresiz” hissederek tepki verdiler. O halde; emperyalistlerin Ermenileri desteklediði, boþ yere umut verdiði, ardýndan isyana sürüklediði, sonunda da yüz üstü býrakýp çekip gittiði, bizzat Torosyan’ýn aðzýndan dökülerek, Türk millî tezinin haklýlýðýna kanýt olmaz mý? Yani Torosyan’ýn yazdýklarý ondan çok þeyler öðreneceðimizi ileri sürenler tarafýndan da acaba dikkatle okundu mu sorusu, bu noktada anlamlýdýr.
2015’E HAZIRLIK ÝÇÝN
Torosyan’ýn anýlarýnýn 2015 cengine hazýrlýk olmak bakýmýndan Türk Dýþiþleri Bakanlýðý’nca Ýngilizce olarak yurt dýþýnda basýlmasý akla yakýn bir ihtimaldir. Ne de olsa Türk millî tezinin en önemli kýsýmlarý bu anýlarda tamamen kabullenilmektedir. Dahasý da var; 1915’de baþlayan tehcir ve katliam, Osmanlý subayý Torosyan tarafýndan uzun yýllar boyunca bilinemez. Haber alýnamaz. O sonradan öðrenmiþ olmasýna raðmen yine de subay olarak görevine devam eder. Tâ savaþýn neredeyse son gününe kadar. Bütün bunlar, tek baþýna Osmanlý’da 1915’de Ermeni soykýrýmý olmadýðýný gösteren açýk belirtilerdir. Sanýrým Torosyan’ýn savunucularý, gerçekte bu metinde saklý görüþleri pek üstün körü geçiþtirmiþler. Belki de tam anlayamamýþlar. Torosyan bütün ruhuyla aslýnda soykýrým tezinin aksine bir tutum almaktadýr. Bu bakýmdan da Ermeni soykýrýmý konusunda hayli hassas ve ýsrarlý olanlarýn Torosyan’ýn anýlarýyla bu zamana kadar olsun, bu önemli tartýþmalar sýrasýnda olsun hiç ilgilenmemiþ olmalarýnýn, adeta gözden kaçýrmalarýnýn önemli bir nedeni de, bizzat Torosyan’ýn yazdýklarýnýn soykýrým tezine yakýn duranlar açýsýndan ciddî bir paradoks oluþturmasýdýr. Bu bakýmdan Torosyan’ýn anýlarýnýn þaþýrtýcý ve paradoksal bir þekilde soykýrýmý inkâr edenlerin eline hayli önemli bir koz verdiðini bile söyleyebiliriz.
TORUNLARDAN TARÝH ÖÐRENMEK
Tarihsel bilgilere ulaþmakta elbette sözlü tarih de önemli bir yere sahip; nitekim son yýllarda hayli de revaçta. Ne var ki, tarihçilerin tarihî gerçekleri sadece torunlardan öðrenmek gibi bir yöntemi bulunmuyor. Oysa Torosyan tartýþmasýnda torununun aranýp bulunmasý, anýlarýnýn bizzat torununca onaylanarak tarihin biricik gerçeðine ulaþýldýðýnýn düþünülmesi, düpedüz gülünç. Sözlü tarih, ancak birinci el tanýklýklar, bilgiler, gözlemler açýsýndan anlamlý olabilir. Yoksa ölüp gitmiþ büyükleri hakkýnda kendisine aktarýlanlarý ancak bilebilecek olanlar açýsýndan anlamlý sayýlmaz. Zaten öyle olsa, tarihçiler ilgilendikleri tarihsel þahsiyetlerin eþleri, çocuklarý ve torunlarý aracýlýðýyla bütün tarihsel gerçeðe bir anda ulaþabilecek bu yöntemi çoktan keþfetmiþ olurlardý ve bunca zahmete de girmezlerdi.