Bu tercihi en nihai analizde Türkiye Cumhuriyeti yurttaþlarý, seçmenleri yapacak.
Ya AB üyeliðine çok güçlü destek verecek, tüm siyasal iktidarlarý bu konuda, mesela Kýbrýs’ta çözüm yolunda, cesur adýmlar atmaya zorlayacak;
Ya, tam üyelik çok kýsa vadede gelmese, gelemese bile, bu gecikme AB baþkentlerinden kaynaklansa bile, vatandaþlar tüm AB mevzuatýnýn her alanda bizde de yürürlüðe girmesi için siyasal irade koyacak;
Ya, tüm müzakere baþlýklarýnýn açýlmasý için çalýþacak, bizim koyduðumuz engellerin HEMEN KALDIRILMASINI savunacak;
Ya da; Soma benzeri kazalarýn tekrarlanmasýna þaþýrmayacak;
Altý þiddetinde bir depremde yatýlý bölge okullarýnýn çökmesini, onlarca çocuðun ölmesini de garipsemeyecek, sineye çekecek.
Ya AB, ya da Soma ya da Çeltiksuyu yatýlý bölge okulu faicasý.
Herkesin, tüm serinkanlýlýklarýyla, bu gerçeði artýk ve nihayet görmesinde Soma’da öksüz kalan çocuklarýn hatýrýna anlamasý lazým.
Bu iþin maalesef bir dizi nedenden Ankara kriterleriyle yürümediðini ve asla yürümeyeceðini de.
Bunu anlamak için de; Soma’da hayatýný pisi pisine kaybeden bir madencinin ya da Çeltiksuyu’nda altý þiddetinde çöken yatýlý bölge okulunun enkazýnda yaþamýný yitiren bir çocuðun hayatlarýnýn HER TÜRLÜ devlet deðerinden daha kýymetli, mukayese edilemeyecek kadar daha kýymetli olduðunu kalbimizde, vicdanýmýzda, aklýmýzda kabullenmemiz þart galiba.
1999 Helsinki Zirvesi’nden günümüze Türkiye-AB iliþkileri, Türkiye’nin AB perspektifi üzerine sayýsýz panele, konuþmaya katýldým; bu toplantýlarda bana en çok sorulan sorularýn baþýnda “AB’ye üye olmaz isek ne olur?”sorusu geldi.
Ben de ýsrarla, bu soruya yanýt olarak, “AB’ye üye olmaz isek gök kubbe baþýmýza çökmez, bugüne dek nasýl yaþadýk ise, öyle yaþamayý, tedrici bir iyileþme ile sürdürürüz, AB meselesi dünün, bugünün Türkiye’sinden hoþnut olmayanlarýn, çok daha zengin, çok daha özgür, çok daha güvenli bir Türkiye’de yaþamayý özleyenlerin meselesidir” diye yanýtladým.
Takdir-i ilahi, 13 Mayýs Salý günü öðleden sonra da, Kahramanmaraþ Sütçü Ýmam Üniversitesinde AB konulu bir panele katýldým, Soma’da yangýn baþladýðý saatlerde, bizim henüz haberimiz yoktu, ayný soru bana yine soruldu ve ben de yine ayný cevabý verdim.
Panel bir gün sonra, Çarþamba olsa idi, bu soruya da muhtemelen “ya Soma, ya AB” diye cevap verirdim.
AB ile hala açýlamayan müzakere dosyalarýmýz meselemiz var, açýlamayan bu dosyalarýn bir bölümünün nedeni AB baþkentleri ama üç müzakere dosyasýný, devlet deðerlerini öne çekerek, biz açmýyoruz.
Bu dosyalar, yani bizim devlet deðerleri uðruna açmamak için direndiðimiz üç dosya, Rekabet, Kamu Alýmlarý ve “SOSYAL POLÝTÝKALAR VE ÝSTÝHDAM” dosyalarý.
Ve bu konu senelerdir böyle.
Þeytan bu, insanýn aklýný çelebiliyor, bu dosyalar, mesela “Sosyal politikalar ve istihdam” dosyasý müzakereye bizim inisiyatifimizle, AB baþkentlerinin bu dosyalarýn müzakerelere açýlmasýna bir itirazý bulunmuyor, açýlmýþ, müzakere sürecinde tüm AB standartlarý kýsa vadede sistemimize girmiþ olsa idi Soma faciasý yaþanýr mý idi?
Hadi kaza (!) gerçekleþti, 301 madencimiz yaþamlarýný yitirirler mi idi?
Herkesin, baþta AB karþýtlarý olmak üzere, bu soruya samimiyetle cevap vermesi gerekiyor.
Hangi devlet deðeri acaba 20’li yaþlardaki 301 iþçimizin hayatlarýndan daha deðerlidir?
Ya AB, ya Soma, ya da, iþin çok daha kötüsü, yeni yeni Soma’lar, yeni yeni Çeltiksuyu’lar.
Kimse bana bu kalýcý iyileþtirmeler AB’siz neden olmaz diye sormasýn, yanýtý çok net veremeyebilirim ama “neden olamadýðýndan” baðýmsýz olarak, olmadýðý, olamadýðý çok net.