Ya yeni anayasa yapamazsak!

Türkiye’nin son 10 yılda geçirdiği değişim, mevcut anayasanın pek çok bakımdan fiili olarak ihlali şeklinde de okunabilecek evsafta. Bu değişime “Yeni Türkiye” diyerek en yakışan adı koyduk. “Yeni Türkiye” dedik demesine ama her değişim bir yönüyle de ‘bozulma’dır. Bu yüzden “bozulan sıradüzeni” toparlayacak yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğuna kuşku yok. Toplumun beklentisi bu yönde.

2023 yılında yüz yıllık bir geçmişe sahip olacak Türkiye Cumhuriyeti hala sivil bir anayasa yapabilmiş değil. Tek başına yeni anayasa yapmaya yeter de artar bu sebep. Kaldı ki 12 Eylül 2010’da 26 maddelik bir değişikliği içeren anayasa reform paketini halk oylamasına götüren AK Parti de, halk oylamasını boykot eden BDP de, meydanlara çıkıp halkı “hayır” demeye çağıran MHP ve CHP de “sıfır kilometre bir anayasa” ihtiyacını dillendiriyordu. MHP ve CHP için halkın karşısına çıkıp referanduma “hayır” diyebilmek ancak “yapacaksak topyekûn yeni anayasa yapalım” demekle mümkündü. BDP’nin ise kendine göre hesapları vardı.

Aradan bir yıl geçmeden gerçekleştirilen genel seçimin sonuçlarını, “halk yeni anayasaya oy verdi” sözleriyle tartışmıştık. Seçim barajına rağmen toplumdaki siyasi eğilimlerin çok önemli kısmının yansıdığı bir Meclis aritmetiği oluştu ve halk yeni meclise yeni anayasa yapma görevi yükledi.

Yeni Türkiye-eski anayasa

Nitekim her partiden üç kişinin katılımıyla oluşturulan bir komisyon yeni anayasa çalışmalarına başladı. Ama komisyonun çalışma ilkeleri, tüm partilerin oy birliğini şart koştuğundan uzatmalar da tükendi, 2013 Nisan sonu geldi çattı.

Bütün maddeler görüşülemediği gibi görüşülen maddelerin ancak üçte birinde mutabık kalınabilmiş. Anayasa profesörü Ergun Özbudun’un dediği gibi belki en başta oy birliği şartı koymamak gerekiyordu. Ancak şunu da kabul edelim, böyle bir durumda muhalefet partilerinin tutumu baştan ipe un sermek olacaktı. Ergun Özbudun’un başkanlığındaki komisyonun hazırladığı anayasa taslağının nasıl bir muamele gördüğü akıllarda.

AK Parti’nin mevcut meclis çoğunluğuyla da yeni bir anayasa yapması mümkündü, ama o zaman da yeni anayasanın meşruiyeti tartışmaya açılacaktı.

Peki, şu halde ne olacak? Öyle görünüyor ki tüm iyimser tahminlere rağmen komisyon uzlaşmayla yeni bir anayasa ortaya çıkaramayacak? Bu durumda yeni anayasadan vaz mı geçeceğiz? ’Yeni Türkiye’yi eski anayasayla mı idare etmeye devam edeceğiz? 30 yıllık PKK terörünü sona erdirecek barışın eşiğine gelmişken, Kürt sorununun demokratik çözümünde bunca yol almışken ve bu sürecin selameti ve nihayeti biraz da yeni anayasaya bağlıyken, tam da kara görünmüşken buraya kadarmış deyip geri mi döneceğiz?

Meşruiyet kaprisi

Bu, CHP’nin ve MHP’nin umurunda olmayabilir. Fakat ‘yeni anayasayı’ partici kırmızı çizgilere ve meşruiyet kaprislerine kurban etmemek gerek. “Bir tek can daha toprağa düşmesin diye ser vermeye hazırım” diyen Başbakan, yeni anayasa için de risk almalı. Peki yöntem ne olacak, nasıl halkın önüne gelecek. Açıkçası bunun anayasa tekniği açısından nasıl olacağını bilmiyorum. Yeni bir anayasa mı yapıyoruz? Yoksa mevcut anayasayı mı değiştiriyoruz? İkisinin yöntemi ayrı olacak kuşkusuz. Eğer ikincisi ise 330-367 gibi rakamlarla, iki defa görüşülme, tek tek ve topluca oylama gibi konularla uzun uzun uğraşacağız, oysa ben bir seçmen olarak “sıfır kilometre bir anayasa” yaptığımızı düşünüyorum. O yüzden bu kıstaslarla meşgul olmadan, bir an evvel, en hızlı biçimde referanduma sunulmasını ve görüşümün alınmasını istiyorum. Meclis iki satırlık bir yasa çıkarsın ve yeni anayasayı referanduma sunmak istediğini deklare etsin, hakemliği biz yapalım. Meclis Başkanı Cemil Çiçek bir B planımız yok diyor. Umarız bunun anlamı “yeni anayasa ya olacak ya olacak”tır. Uzlaşma Komisyonu denedi ve olmadı diye yeni anayasa rafa kaldırılmamalı.