Her devrin hususiyetine göre halkýn diline pelesenk olan sözler vardýr. Günümüzde, hangi inanýþta olursa olsun insanlar zamanýn hýzlý akýþýndan þekvacý olarak, “Ne zaman akþam oldu, bugün de bir þey yapamadým!” veya “Zaman da amma çabuk geçiyor” sözlerini kendilerine tesbihat yapmýþ.
Evet, zaman çabuk akýyor. Zaman çabuk akarken hâdiseleri de beraberinde götürüyor. Sadece hâdiseleri mi, hayatýmýzý da... Biz bir hâdiseyi anlamaya, deðerlendirmeye çalýþýrken yenileri oluyor; onlarý anlamaya ve deðerlendirmeye çalýþýrken de... Bu deveran içinden çýkmak kolay deðil. Gökten yaðan yaðmur damlalarýnýn her birini tutmaya çalýþmak veya tek tek incelemeye çalýþmak ne kadar mantýklýysa yaþadýðýmýz hâdiseleri de parça parça ele almak o kadar mantýklýdýr! “Yaðmur damlalarý yaðýyor” demiyoruz deðil mi “Yaðmur yaðýyor” diyoruz!..
“Ülkemiz kuþatma altýnda, þu þu hâdiseler de bu kuþatmayý gösteren belirtilerdir” dediðimizde sanki “Yaðmur damlalarý yaðýyor” demiþiz gibi tepki alýyoruz: “Olur mu caným o hâdisenin senin dediðinle ne alâkasý var; o ayrý öbürkü ayrý mesele!” Bu söz, kuþatanlarýn yerli iþbirlikçileri tarafýndan söylense gam yemeyeceðim de, bizzat kuþatýlmýþlar tarafýndan söylenmesi üzücü. Sudaki balýk sudan bîhaber!..
Hâdiselere “yaðmur damlarý yaðýyor” mantýðýyla yani “parça þuuruyla” deðil de “bütün þuuruyla” yanaþmamýz gerekiyor: “Yaðmur yaðýyor” tespitini yaptýktan sonra yaðmurun saðanak mý, ahmak ýslatan mý, Muson mu olduðunun peþine düþebiliriz, düþmemiz gerekir. Parça-bütün iliþkisi...
Evet, ülkemiz kuþatma altýnda. Son kale Türkiye, yedi düvelin kuþatmasý altýnda. Bu kale düþerse ümmetin umudu da düþecek. Bunu nereden mi biliyorum; Ýslâm ülkelerini ziyaret edip de oradaki Müslüman kardeþlerimle kucaklaþýp halleþmek henüz nasip olmadý ama Ýstanbul’un Fatih sokaklarýnda gezmek bendeki bu kanaati oluþturdu. Bir sokakta Suriyeli bir kardeþimle, bir sokakta Faslý bir kardeþimle, bir sokakta Malezyalý bir kardeþimle, bir sokakta Filistinli bir kardeþimle, bir sokakta Boþnak bir kardeþimle, bir sokakta Afrikalý bir kardeþimle, bir sokakta Çeçen bir kardeþimle, bir sokakta Müslümanlýkla nasiplenmiþ Avrupalý kardeþlerimle selâmlaþýyor, gönül diliyle konuþuyoruz. Yazarken bile gönlüm ferahladý, bir de onlarla kucaklaþýp halleþirken inen Allah’ýn rahmet yaðmurunu düþünün.
Ýþte bizi kuþatanlar bu rahmet tablosuna düþman. Müslümanlar gaflet gömleðini giymiþken parçalanan bu rahmet tablosu 90 yýl aradan sonra Anadolu topraklarýnda tekrar neþvünema buluyor. Kendi küfür çizgisinden bütüncül bakabilen küffar ehli bu tabloyu görüp bozmaya çalýþýrken, benim Müslüman kardeþim “Ne kuþatmasý, ne kavgasý” diyor. Üzerimizde öyle bir hissizlik hâkim ki, etlerimiz lime lime ediliyor ama biz hiçbir þey olmamýþ gibi yaþamak sandýðýmýz süflî hayatýmýza devam edebiliyoruz. Üstad Necip Fazýl’ýn o müthiþ ifâdesiyle, “Tersinden mucize” gösteriyoruz!
“Tersinden mucize” göstermeyi bir kenara býrakýp acilen direnmenin, dik durmanýn þuurunu elde etmenin yolunu aramalýyýz. Parçalarýn peþinden koþmayý býrakýp, Ýslâm’ýn bâtýnýna nispetle bir dünya görüþünün, bir bütün fikrin gerekliliðine ihtiyacýmýzýn olduðunu idrak etmeliyiz.
Yazýmý bir parça hâdiseyi aktararak bitiriyorum, siz bunu bütüne tevdi edersiniz: Aydýn Doðan’ýn yayýmladýðý Atlas Tarih Dergisi’nin 34. nüshasýnda (Haziran-Temmuz 2015) dokuz sayfalýk kitap tanýtým bölümü var. Tanýtýlan tüm kitaplar tarih üzerine, bir kitap hariç. Tanýtýmlarý okurken bölümün son sayfasýndaki bir kitabýn kapaðý dikkatimi çekti; televizyonun Sözcü Gazetesi diyebileceðimiz Halk TV’nin genel yayýn yönetmeni Hakan Aygün’e ait “Çöküþ” adlý kitabýn sadece kapaðý verilmiþ, tanýtým yok. Kapakta Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’ýn baþý eðik fotoðrafý ve altýnda Ak Saray Külliyesi var. Lafýn tamamý ahmaða söylenir... Küfrün kendi bütüncül tablosundaki parçalarý kullanma azmini selâmlýyorum!..