Yahyâ Sinwar ve de ‘Şehîdler vere-vere yürümek ve ‘Şehîd' olmak için sıraya girmek

'Hareket-i Mukavemet-i İslamîye' kelimelerinin baş harflerinin yazılış şekli olan 'HAMAS'ın Siyasî Büro Başkanı İsmail Heniye'nin (evet, Haniye değil, Arap alfabesindeki 'çift gözlü (he)' harfiyle yazıldığından bilhassa vurgulayalım, Heniye'nin) İran'da öldürülmesinin yankıları sürerken; onun yerine gelen Yahyâ Sinwar'ın şahsiyetine de hemen bir kulp takan bazıları, mezhebî veya tarihî çekişmelerin veya duyguların manyetik çekim alanı içinde yorumlar yapmayı sürdürüyorlar.

Şimdi... Hamas'ın zâten perde gerisindeki lideri ve beyinlerinden sayılan Yahyâ Sinwar, İsmail Heniye'nin katledilmesiyle, liderliği alenen de üstlenmiş bulunuyor. Siyonist İsrail zindanlarında 23 yıl hapis yatan ve hapishaneleri bir eğitim merkezi haline getiren Sinwar, İbraniceyi ve Yahudilerin genel düşünce sistematiğini iyi bilen birisi olarak Siyonistler için korkulu bir isim. Esasen ona, Amerikan medyasında 'Yürüyen ölü..' deniliyor.

*

Böyleyken.. Bizden de birileri hemen kollarını sıvadılar..

Kamuoyunda unutturulmaması içinmişçesine, zaman zaman, bazı tv. kanallarına çağrılıp, halkın 'aydınlatılması' hizmetine koşturulan bir kişinin bir tuhaf 'mantık muhakemesi'ne bakar mısınız..

Bu kişi, yetkisiz olduğu halde, bir 'mezheb'in adına konuşmakla yetinmiyor ve 'bağlısı olduğunu söylediği bir tarikatın filanca koluna mensup olduğunu söyleyenler'in, hiç hesaba çekilmeden, 'Doğruuu Cennet'e..' konulacağını bile İslam adına muştulayabiliyor.

Bu kişinin yeni üretimi de Sinwar üzerine..

Neymiş efendim; bu Yahyâ Sinwar, var ya, İran'a yakınmış da, İran makamları, kendilerine daha yakın bildikleri Sinwar'ın Hamas'ın başına getirilmesi için Heniye'yi öldürtmüşler!.. Bir tv. kanalında söylediğine göre, 'Duyum almış da.. Duymuş da.. Eğer öyle idiyse..' imiş de, Vs.

*

İngiltere'de yayınlanan etkili Yahudi gazetesi "The Jewish Chronicle'de yayınlanan yoruma göre, Heniye, MOSSAD tarafından yüklü miktarda para ve yurt dışına kaçırılacakları vaadiyle kiralanan İran güvenlik güçlerinden 2 kişi tarafından yatağının altına patlayıcı yerleştirilerek öldürülmüş..

Söz konusu haber-yoruma göre Heniye'nin, Tahran'a davet edilmesiyle harekete geçen MOSSAD'ın, telefon görüşmelerini dinlediği, bu sâyede suikast planını uygulamaya konulduğu ve belirtildiği yorumda, bombanın da uzaktan kumanda ile patlatıldığı da kaydedildi. Bu haber-yoruma göre, kendilerine verilen vazifeyi yerine getiren İranlı suikastçıların, İran'dan kaçmalarının sağlandığı da bildiriliyor.

*

Bu haber-yorumdakiler akla yakın gözüküyor. Çünkü, İran'da hem Şah zamanında, Şahlık rejiminin birkaç başbakanları dahil, birçok yetkiliye karşı yapıldığı gibi; hem de 1979 inkılabından sonra da pek çok suikastlar benzer yöntem ve tekniklerle gerçekleştirilmişti..

Mesela, 1981 Haziranı'nda, o inkılap hareketinin İmam Khomeynî'den sonraki en üst yetkilisi olan Muhammed Beheştî, 8 Bakan, 15 Bakan Yardımcısı ve 25 kadar m.vekili ve diğer 70 kişi, bir toplantı mahalline, bir 'seslendirme teknisyeni'nin önceden yerleştirdiği bombanın patlatılmasıyla katledilmiş; failin de sonra Amerika'ya kaçtığı anlaşılmıştı. Aynı gün, şimdi İran'daki en üst makamda olan inkılap Rehberi Ali Khameneî de, bir mescitte vaaz ederken, içine bomba yerleştirilmiş bir teybin patlamasıyla çok ağır şekilde yaralanmış, 1 ay kadar komada kalmış ve sağ kolunu hâlen de kullanamaz halde, sağlığına kavuşmuştu. İnkılabın seçkin liderlerinden Hâşimî Refsencanî de bir suikasttan, bir böbreğini yitirerek kurtulmuş; ulemâ kesiminin en seçkin mütefekkirlerinden Murteza Mutahharî ve daha niceleri de benzer suikastlarda katledilmişlerdi..

Beheştî'nin öldürülmesinden 3 ay kadar sonra da 2. Cumhurbaşkanı Muhammed Ali Recaî ve Başbakan Muhammed Cevad Bâhüner de, 'Ülke Güvenlik Şûrâsı' toplantısında patlayan bir bomba ile, üst dereceli 15 kişiyle daha can vermişlerdi. (Parçalanan ceset parçalarından birinin de söz konusu Şûrâ'nın Genel Sekreteri Celâleddin Keşmirî'ye aid olduğu sanılarak, o da 'şehîd' diye defnedilmiş; ama, Keşmirî'nin, o toplantıya saatli bomba koyup çıktığı ve sonra da Amerika'ya kaçtığı, 3 ay kadar sonra anlaşılmıştı!)

*

Bu arada, dünya medya organlarına kısmen de olsa yansıyan ve İsrailli askerlerin tecavüz itirafları üzerine konuşalım.. Esasen, bir 'hahamın, düşmana 'tecavüz'lerin ve de geleceğin teröristleri olacakları kesin olan çocuklarla, hamile kadınların öldürülmelerinin Yahudiler için bir hak olduğunu' açıkça söylemişti.. Bazı askerlerin, bu son itiraf'ları üzerine, 'Siyonist çete'nin bir tv. kanalında, bu konu tartışılmış ve yapılan ankette, izleyicilerin yüzde 43'ü 'tecavüz'leri 'doğru bulmadığını', yüzde 47'si ise, 'doğru bulduğu'nu bildirmiş, yüzde 10 ise 'çekimser ' kalmış..

Daha evvelki akşam da, Siyonist çetenin Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, 'İsrail rehineleri serbest bırakılana kadar, dünya izin vermek istemese de, 2 milyon Gazzeliyi aç bırakmanın "âdil ve ahlâkî" olabileceğini' söylemedi mi?

'Bu, 'jewish / çıfıt' taifesinin Hristiyanlarca 2 bin yıldır mel'ûn diye nitelenişi boşuna değil..' diyenler haksız mı?

*

Ama, onlar her ne yaparlarsa yapsınlar, biz Müslümanlar İslâm'ın savaş ahlâkına riayetle ve şehîdler vere-vere ve şehîd olmak için sıraya girerek ve amma, Müslümanları utandıracak davranışlardan kaçınarak, mücadelemize devam edeceğiz; inşaallah..

*