Yakalanmaya doymadınız mı birader!

Bir arkadaşım, “İşçi Partisi” ve çevresinden bahisle, “Bunlar yakalanmaya doymadılar ki, adamları suçüstü yapmaya uğraşıyorsun” demişti.

 

Bir anlamda, bu arkadaşların “çelişkilerini” konu alan yazıların “nafile bir çaba olduğunu” anlatmaya çalışmıştı.

Ki, sonuna kadar haklıydı.

Nazım Hikmet meselesinde yakayı nasıl ele verdiklerini, Nihat Nasır arkadaşımızın “Bizim Bursa” adlı internet sitesinde yayımlanan yazısından aktarma yaparak “teferruatıyla” anlatmıştım.

Bir kez daha yakalandılar.

Hem de çok fena yakalandılar.

Evet, yine Nihat Nasır yazdı.

Meğer, 2000’e Doğru dergisinin 27 Eylül 1992 tarihli sayısında, Demirel’e yönelik olduğundan kuşkulandıkları bir “darbe planını” deşifre etmişler... (Demirel söz konusu olunca teyakkuza geç, Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik darbe planı karşısında kulağının üstüne yat. İşin bir de bu boyutu var...)

Bu planın ismi “Samanyolu” imiş...

Haberi okuyoruz: “Başbakan Demirel 25 Eylül 1992 günü Ankara’da düzenlediği basın toplantısında son günlerde hakkında çok konuşulan darbe tehditlerini somut olarak gündemle getirdi. En sorumlu konumda bulunan Başbakan olayı ciddiye alıyor ve uzun açıklamalarda bulunuyor.

Demirel’in konuşması darbeyi söylenti düzleminden gerçeklik zeminine çıkarttı. Demek ki, Demirel’in bir bildiği var...”

 

Haber, Demirel’in bildiğini “varsaydıkları” spekülasyonlarla devam ediyor.

Eski bir darbe sanığından, Talat Turhan’dan da görüş almışlar: “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” buyuruyor Talat Bey.

Haber bu şekilde uzayıp gidiyor...

İddialar bir tarafa, benim dikkatimi, daha çok, kullandıkları başlık çekti.

Buyuruyor ki başlıkta 2000’e Doğru dergisi: “Darbeciler DGM’ye...”

Başlığın altına serpiştirdikleri iddialar yenilir yutulur cinsten değil ama temenni sadedinde söyledikleri daha anlamlı geldi bana.

Demek istiyorlar ki, cesur bir savcı çıksın, “Samanyolu” darbe girişiminde adı geçen komutanları (bazı isimler de veriyorlar) derdest edip DGM’ye yollasın.

Cesur bir savcı çıktı.

Bir değil, birçok savcı çıktı.

Başta “Balyoz” olmak üzere, “Sarıkız”, “Yakamoz”, “Ayışığı” darbe girişimlerinde adı geçen “komutanları” derdest edip, DGM’ye karşılık gelen Özel Yetkili Mahkemelere yolladı.

Peki, “Darbeciler DGM’ye” diyen 2000’e Doğru dergisi (bugünkü İşçi Partisi ve çevresi) ne yaptı?

Darbe sanıklarına kol kanat gerdi.

İçinde bulundukları mevzun “çelişkilere” ilişkin daha yığınla şey söylenebilir ama burada keselim.

Bir karşılığı yok...

Bir anlamı da yok...

Şöyle bir özet geçelim:

Dün, “Kemalist burjuvazi işçi sınıfını ezmiştir” diyorlardı.

Bugün Kemalizm’i kimseyle paylaşmak istemiyorlar.

Dün, “Türk ordusu Kıbrıs’ta işgalcidir” diyorlardı.

Bugün “Tayyip Kıbrıs’ı sattı”  diyorlar.

Dün, nümayişlerini Mao’lu, Lenin’li, orak çekiçli pankartlarla yapıyorlardı.

Bugün Atatürk posteri olmadan sokağa bile çıkmıyorlar.

Dün Bekaa’da tören kıtasıyla karşılanıyorlardı, gül alıp gül veriyorlardı.

Bugün gül alıp gül verdikleri adamı “barış yapmakla” suçluyorlar.

Dün kan döken PKK’yı savunuyorlardı, “Kürt-Türk Federasyonu”ndan söz ediyorlardı.

Bugün “bağımsızlık” fikrinden vazgeçen ve sınır dışına çekilmeyi kabul eden PKK’yı yerden yere vuruyorlar.

Dün “Darbeciler DGM’ye”  diyorlardı.

Bugün “İlericilerin tankları var” diyorlar...