Vahit herkese o kadar eziyet ederken yetimleri görünce eti yaðý erirdi. Bu huyunu da ustasýndan bellemiþ derlerdi. Anasý babasý olmayan yavrulardan para almaz. Onlarýn iþini hemen yapar. Sýra bekletmez. Ertelemezdi.
“Yetimin duasýnýn önünde perde yok. Yetimin diþi aðrýmýþ biz de baþýný aðrýtmayalým iþini hemen yapalým.” derdi.
Diþçi Vahit ne kadar inatçýydý anlatmakla olmaz ama anlatmadan da olmaz.
Vahit dedesinin adý. Adýný aldýðýna çekermiþ huyu derler ama merhum Vahit Dede hiç de öyle huysuz deðilmiþ. Bu kime çektiyse sülalede nam salmýþ inadýyla. Askere gitmiþ, demiþler ki o býyýklar kesilecek. Vay efendim sen misin bunu diyen? Býyýklar kesilmemiþ. Aldýðý cezalar sebebiyle altý ay çarþýya çýkamamýþ. Yediði dayaðýn haddi hesabý yok zaten. Sonunda komutaný çaðýrmýþ bizimki pat selamý vermiþ. Býyýklar hala duruyor. “Oðlum derdin nedir? Paþa denetlemeye gelse seni böyle kalem efendisi gibi ince býyýkla görse bize ne der? Kendini düþünmüyorsun bari bizi düþün.” demiþ. Vahit o zaman demiþ ki ‘býyýklar kesilecek’ denilmesin de ‘býyýðýný keser misin?’ denilsin o saat alýr düþerim býyýðýmý. Komutan ya sabýr çekip,“… tamam býyýklarýný keser misin Vahit oðlum” demiþ. Vahit pat selamý çakýp çýkmýþ odadan ve hemen berbere gitmiþ. Býyýklara veda etmiþ. Bir de böyle huyu var. Yapacaðý iþi hemen yapar uzatmaz. Ama ona emir vermeyeceksin. Emir dedin mi motor su kaynatýyor Vahit’de…
Vahit mektepli deðil alaylý diþçidir. Askerden evvel Diþçi Deli Tayyar’ýn yanýnda kalfa idi. Tayyar’ýn deliliði nasýl bir delilikti hiç anlamadým. Adam pamuk þekeri gibiydi. Aðzý var dili yok. Bir insan sabýrlý olur da bu kadar mý olur? Ama iþte yiðit lakabýyla anýlýr hesabýndan Tayyar’a deli diyenler bu akýllý uslu haline nazire olsun diye deli demiþler herhalde. Düþünsene bir kere Vahit ‘inatçý’ Tayyar ‘deli’ nasýl bir ikili olurlardý. Ama Vahit’in inatçýlýðý gerçek Tayyar’ýn deliliði laf ileydi.
Vahit ustasý Tayyar’ý hiç üzmezmiþ. Derler ki öz abisi olsa ancak bu kadar hürmet eder Vahit. Ustasýnýn yüzünün aldýðý halden gece uyumadýðýný bilir ona göre ustasýný üzmezmiþ. Ustayý incitmeyen Vahit hastalara karþý ise aþýlmaz bir dað olurdu.
Hasta gelir, “Vahit Efendi benim diþlerimin dibi kamaþýyor.” der. Vahit hastanýn dediðine deðil kendi bildiðine itibar eder .“Diþ etlerinde bir þey yok ekþi elma ile muþmulayý peþpeþe yersen aðzýnda kamaþýr gözün de yaþarýr. Haydi yallah!” der hastayý yolcu eder. Hasta diþ etlerinin kaþýnmasýna sebep olan muþmulayý ne zaman yediðini düþünerek yol alýrdý.
Hasta gelir koltuða kurulur aðzýný açmadan evvel,“…yirmilik diþim aðrýyor.” der. Vay sen misin bunu diyen? Vahit baþlar hastaya kýzmaya. “Sen yirmiyi otuzu nerden bilirsin? Madem diþten anlarsýn bana neye geldin? Ben akýl veren hasta sevmem. Yirmilik diþin senin olsun haydi yallah…” “Aman etme Vahit Efendi…” deseler de Vahit askerde býyýk kesmemiþ adam senin öbürünün hatrý için dediðinden vazgeçer mi? Geçmez tabi….
Ustasý Tayyar sessiz nefessiz olduðundan meydan Vahit’e kalmýþtý ve herkes artýk diþçiye gelince ses çýkarmadan Vahit’i kýzdýrmadan koltuða oturur Vahit ne sorarsa ancak o kadar konuþur. Fazla laf vermez. Bir keresinde ilçeye yeni öðretmen gelmiþ. Adam kalantor bir þey. Ensesi, göbeði yerinde. Takým elbisesi jilet gibi gömleði tertemiz bir yürüyen asalet gibi olan öðretmenin gece diþi aðrýr. Öðretmen duvarlarý týrmalar. Ýþ sonunda gece yarýsý Vahit’i kaldýrmaya kadar varýr. Gündüz bile kýrk iki naz ile iþ gören Vahit gece uyandýrýlýr mý? Ama öðretmen çaresiz ne yapsýn yalvar yakar olmuþ. “Ocaðýna düþtüm Vahit Efendi” demiþ. Vahit huylanmýþ. “Cahil adam lafýn nereye gittiðini bilmez bana ‘Efendi’ der. Sen okumuþ adamsýn devlet dairesinde müstahdem çaðýrýr gibi ‘Efendi’ demek de ne oluyor?” demiþ. Öðretmen hala kývranýyor. “Etme Vahit Bey ne dersen, ne dilersen onu diyeyim etme çek þu diþi.” demiþ. Vahit bu lafa da kýllanmýþ. “Diþe ne yapýlacak biz karar veririz. Çekilip çekilmeyeceðine madem sen karar vereceksin bana ne demeye geldin. Baðla diþini kapýya kapat kapýyý olsun bitsin” demiþ. Olayý görenler diyor ki gece yarýsý Vahit’in kapýsýnda tiyatrolara taþ çýkartacak seyirlik oldu. Bir ara öðretmen aðladý. Vahit’e dökmediði dil kalmadý. Vahit razý oldu ama bir þartla;vatandaþlar öðretmene heves edip gece yarýsý kapýya dayanmayacaktý. Öðretmen için bu seferlik bir istisna yapacaktý çünkü öðretmenin gölgesi devlet gölgesi demekti.
Öðretmen zaten bitmiþ sancýdan. “Devlet hatrýna, millet hatrýna neyse artýk etme ocaðýna düþtüm Vahit Bey…” diyerek yalvarmaya devam etmiþ.
Öðretmenin sancýsý geçti. Þifayý veren kurban olduðum Mevla ama þifaya sebep olan Vahit huyu kötü ama sanatý iyi bir adamdý.Diþçiliðine laf diyebilmek mümkün deðildi ama karþýsýnda seni emir eri gibi ezer de ezerdi. Mum gibi olurdun Vahit’e giderken.
Bak Vahit herkese o kadar eziyet ederken yetimleri görünce eti yaðý erirdi. Bu huyunu da ustasýndan bellemiþ derlerdi. Anasý babasý olmayan yavrulardan para almaz. Onlarýn iþini hemen yapar. Sýra bekletmez. Ertelemezdi. “Yetimin duasýný önünde perde yok. Yetimin diþi aðrýmýþ biz de baþýný aðrýtmayalým iþini hemen yapalým.” derdi.
Bir iyi huyu da çeþme delisiydi Vahit. Bir yerde su olduðunu duysun hemen oraya bir çeþme çýkarýrdý. Çeþmeye levha yazdýrmazdý. “Çeþmeye ad koymak bize düþmez. Suyunu içen adýný da koysun” derdi. Vatandaþ da zaman içinde kendince ad bulurdu Vahit’in çeþmelerine. Karasu, Soðukpýnar, Þekerpýnar, Delisu daha neler neler… Kaç çeþme çýkardýðý meçhuldü Vahit’in…
Yýllar böylece akýp gitti. Biz hem azarlanarak hem diþ sancýsý çekerek Vahit’le yaþamayý öðrendik. Ve zaman hükmünü sürdü. Vahit yaþlandý. Eskisi kadar hýzlý deðildi. Ve en önemlisi gözleri iyi görmüyordu. Ama o hiç kabul etmedi bunu. Gözlük ile çalýþmaya razý olmadýðý için kaç hastanýn yanlýþ diþini çekti. Kaç hastanýn dolgusu daha koltuktan kalkmadan düþtü.
Vatandaþa laf lazýmdýr. Diþçinin yaþlanmasý, gözlerinin iyi seçememesi hep mesele oldu. “Vatandaþýn ahý çýkýyor.” diyenler oldu. “Vatandaþýn ah etmeye hakký yok hiçbir zaman zorla getirmedi sizi. Hasta olan kendi gitti koltuðuna oturdu Vahit’in” diyenler de vardý. Hasýlý Vahit’in görmeyen gözleri ilçeye mesele oldu. Laf ile sakýz ayný tabiatlýdýr. Ýkisi de süner, uzar da uzar. Uzayan laflarýn bir ucu Vahit’in muayenehanesine kadar vardý. Laf ile Vahit’i korkutamazsýn ama hastalarýný memnuniyetsiz göndermeye içi razý olmuyordu Vahit’in. Hastalar iyice azalmýþtý. Gün oluyor bir kiþi bile uðramýyordu. Hastalar uzun yola katlanýp il merkezine gidiyorlardý doktor için.
Ýþlerinin iyice azalmasý deðil ama bir çeþme haberi Vahit’in kararýný bozdu. Köylü bir vatandaþ gelmiþ yerden selam vererek oturmuþ dizi dibine Vahit’in. “Vahit Efendi en iyisini sen bilinya bizim derenin üst tarafýnda bir su kaynar ki seyretmeye doyamazsýn. Otuz iki diþini birden titretecek kadar soðuktur. Bir de tatlý sudur ki iki zeytin ile o su bir adamýn doymasýna yeter. Þiþirmeyen sudur ki sabaha kadar içsen bir gýdýmcýk karnýn þiþmez. Bu suyu kaçýrmayalým.” Vahit’i parayla korkutamazsýn, hastasý gelemese de o gözlük takmaz ama su haberi onu heyecanlandýrmýþ. Aksiliðe bakýn ki elinde parasý yokmuþ. Hastalar azalýnca para da suyunu çekmiþ. Gerçi malý mülkü var ama ev satýp çeþme çýkartacak deðil ya. Vahit anlamýþ ki gözlük almazsa iþler duracak. Ýþler durunca da çeþme çýkartacak para olmayacak. Ve ilçenin tek gözlükçüsünden yakýn gözlüðü aldý Vahit. Gözlük aldýðýný da ilçenin ayaklý gazetelerine fýsýldadý. Artýk millet diþ için il merkezine gitmiyordu. Efsane geri dönmüþtü Vahit efendi gözünde gözlük eski günlerdeki performansý ile çalýþýyordu. Çok sürmedi hastalar çoðaldý. Para akmasada damlamaya baþladý. Ve namý þöhreti herkesin dilinde olan o kaynak suyun baþýna bir çeþme kondurdu Vahit. Ve ilk defa olarak Çeþmeye levha yazdýrdý. Gözlük aldýðý tarihi ve çeþmeye ad olarak da “Yakýn Gözlüðü Çeþmesi” dedi. Çeþmenin hikayesine bilmeyenler “Yakýn Gözlüðü diye ad mý olur?” derler. Hikayeyi bilenler ise bilmeyenlere anlatýr.Ýþte ben de size anlatmýþ oldum vesselam…