Türkiye dış politikası, siviller Rabia meydanında keskin nişancılar tarafından avlanana dek en çok yerli oryantalistlerimizce ve alışıldığı üzre çok sert eleştirildi.
Ülke çıkarlarını geri plana atmak, başka ülkelerin içişlerine müdahil olmak, İslamcı perspektifle hareket etmek, Neo-Osmanlı hayallere kapılmak gibi başlıklarla fırfırlandırılsa da Mısır eleştirilerinin temel gerekçesi, hükümetin net ve gür bir sesle darbeye darbe demiş olmasıydı.
Big brother’ın suyuna gitmemiş, reel politiği iplememiş olması yani.
Sandığı iğfale kalkanlara gözcülük etmediği gibi bir de kalkıp krallardan imparatorlardan şeyhlerden falan oluşan sponsorlara suç üstü yapması, bir başka deyişle.
Sonra birden kesildi eleştiriler.
Tecavüz ettiniz bari öldürmeseydiniz denebilecek bir iç çekişle.
Darbeyi dünyaya şirin göstermekle görevli Baradey’i bile ortalıktan sıvışmaya itecek denli ölçüsüzlüğü nedeniyle bu son katliamın.
Gözlerinden öperim
Bu da bir şeydir. Bu kadar çıplak bir katliama karşı -bile- vaktiyle tavır alamayan dünyaya nazarla, önemli ve de değerli bir şeydir.
Darbeye darbe diyemeyenler dahil, iktidarı muhalefeti ve toplumsal kesimleriyle katliama karşı ortak bir tavır alabilmesi, Türkiye’yi ilk anda dünyada ve bölgesinde yalnızlaştırdı evet, ama sanılanın aksine büyüttü de.
Haklı olmanın sarsılmaz zırhıyla mukavemetini artırdı, hem içerde hem dışarda.
Ahlaklı olmaktan daha doğru bir siyaset olamaz çünkü.
Bütün büyük anlatıların lime lime döküldüğü, insanlığın ortak birikimini temsil eden ve insan eliyle yapılmış tüm hukuki metinlerin, kurumların, kuruluşların, afili söylemlerin çöktüğü yerde İnsan’ı diriltecek, hayatı yeniden kuracak olan hakikate sadakattir çünkü.
Türkiye işte bunu yaptı.
Mısırlı darbe karşıtları silaha sarılmadığı ve Türkiye sağlam durabildiği içindir ki, demokratik insani değerleri terk edenler şimdi birer birer geri adım atıyor.
Üstelik bununla yetiniyor da değil Türkiye.
Belli başlı iki şey yapıyor.
1) Yaşananları doğru tanımlıyor ve dünyaya demokratik ve insani değerleri hatırlatıyor.
2) Kanın durması, irade gaspına son verilmesi ve Mısır’ın kısıldığı yerden bir an evvel kurtulması için diplomasinin imkanlarını zorluyor.
Başka türlüsü neden olamaz?
Katliama tavır almış olmaları “darbeye darbe demeyeydik iyiydi” diyen yerli oryantalistlerimizi eleştiriden azade kılmıyor yine de. Bir kaç nokta var altı çizilmesi gereken:
1) AK Parti hükümetini darbeye açıkça tavır aldığı, demokratik değerleri dünyaya karşı savunduğu için eleştirenlerin, her demokratik eşikte yan çizenler olması tesadüfle açıklanamaz herhalde. Ama bundan daha dikkat çekici ve ironik olan ise aynı kişilerin-çevrelerin, yıllardır AK Parti’yi yeterince demokrat olmamakla suçlayanlar olması.
2) Mısır’da olanları laik ordu-dinci Mursi karşıtlığına sıkıştırarak algıyı çarpıtmaya; katı vesayet düzeni içinde yapayalnız bir kişi iken Mursi’yi Mısır’da demokratik bir sistem kurma imkanını çarçur etmiş dolayısıyla da darbeyi hak etmiş gibi sunmaya; darbeci general Sisi’yi de sanki demokrasiye geçişin gerçek lideriymiş gibi paketlemeye çalışmak sadece insafsızlıkla açıklanamaz. Hakikati çarpıtma girişimidir bu.
3) Kaldı ki Türkiye toplumu için Mısır ya da Suriye veya Irak yahut Filistin dini mezhebi kültürel değerler ve akrabalık bağları dışında kolektif hafıza, gönül bağları ve çağın getirdiği şahitlik nedeniyle de arkasını dönebileceği bir coğrafya değildir. Elbette ki akli ve sürdürülebilir bir politika yürütülmeli. Ama toplumun tutumu eskiye nazaran dış politikayı belirleyen temel parametrelerden biri ve bu nedenle iktidara talip hiçbir siyasi parti toplumun hakikate ve bu coğrafyaya bakışını ve gönül bağını es geçerek dış politika kuramaz.