Bir süreci yaþýyoruz. Olaðanüstü bir süreç bu adý üstünde. Ýktidarda dindar bir kadro var, ama ayný dindar kadro, dini zeminde yola çýkmýþ bir yapýnýn fesadýna, ihanetine, þeytani komplosuna.... her ne þekilde ifade edilirse, maruz kalmýþ, ve þimdi o yapýyý, genel dindar toplum zemininden ayrýþtýrýp tasfiye etmekle uðraþýyor.
Çok kritik, hatta sancýlý bir süreç bu. Ýktidar da sürecin hem kritik hem sancýlý olduðunun farkýnda.
Türkiye, 100 yýllýk Cumhuriyet tarihinde, dini alanýn tasfiyesine yönelik sayýsýz operasyona tanýk olmuþ. Bunun son örneðinin 2008’de “laiklik karþýtý eylemlerin odaðý olmak” suçlamasýyla Ak Parti’ye yönelik kapatýlma davasý olduðunu biliyoruz.
Bu operasyonlarý yürütenler laik- kemalist kadrolardý, ya da en azýndan öyle hareket etmek zorunda kalan kadrolardý denebilir.
Denebilir ki, iktidarda Cumhuriyet’in ilk yýllarýndaki kemalist- laik kadrolar, ya da onun geçen 90 yýl içinde kendini üreten askeri-bürokratik kadrolarý olsa, islami yapýlanmalara karþý ayný radikal gözaltýný ya da budamalarý gerçekleþtirebilirdi.
Bugün farklý bir durum söz konusu.
Ýktidarda laik - kemalist bir kadro yok. Aksine laik - kemalist barikatlarý aþa aþa gelmiþ, hatta bunun için uluslar arasý meþruiyyet destekleri arayarak gelmiþ bir kadro var.
Ama iþte görülen operasyonlar yürüyor.
Diyelim inip kalkan tasfiye kýlýcýnýn kimi biçtiði gibi bir soru var. Niye “kimi biçtiði” sorusu var, çünkü biçilen alanýn yan etkilerinin olabileceði kuþkusu var.
Þöyle bir durum da söz konusu:
Allah korusun bu darbe baþarýlý olsaydý, ya da FETÖ’cü yapý hakimiyet kursaydý, o da, öncelikle dindar alana yönelik bir tasfiye operasyonuna giriþecekti. Tayyip Erdoðan baþta, çok geniþ bir dindar alanýn tasfiyeye maruz kalacaðý açýktý.
Þimdi FETÖ’cü yapý adýna hiç kimse, “Yok caným, hiçbir þey olmazdý” demesin. Bu asla inandýrýcý olmaz. FETÖ’cü hareket, çok açýk ki, “inhisarcý - tekelci” bir hareketti, soru çalýnmasý vs bunun için meþrulaþtýrýlmýþtý, din bile insiharcý yapý adýna baþkalaþtýrýlmýþtý, bulunulan bütün alanlarda tüm kadrolarý ele geçirmek gibi bir tavrýn içinde olunmuþtu, hatta sýnýrlý hakimiyet zamanlarýnda bile yargý, emniyet, üniversite alanlarý, silahlý kuvvetler böyle bir tasfiye için kullanýlmýþtý.
O dönemde “F Tipi” diye nitelenen yapýnýn emniyette, üniversitelerde nasýl kýyýcý bir tavýr sergilediklerini dinlemiþimdir.
O zaman da onlar nezdinde buna tepkimi dile getirdim.
Haksýzlýk kime karþý yapýlýrsa yapýlsýn kötüdür.
Soru çalmak kimin hakkýný gaspetmek anlamýna gelirse gelsin kötüdür.
Hatta o dönem, ihalelerde “Bizim adamlar” kayýrmasýna da itiraz etmiþimdir de bana “Ne yani Müslümanlarýn sermaye birikimi baþka nasýl olacak?” gibi tepkiler gösterilmiþtir.
Bu iþ neresinden bakýlsa problemler içeriyor.
Ama özellikle þu dönemde, yürütülen tasfiye operasyonu, çok geçiþli olan bir sosyal tabanda gerçekleþiyor. Bu tabanýn Ak Parti’nin tabaný olduðunda kuþku yok.
Þu doðru: FETÖ mensuplarý “Ak Parti tabaný” olmaktan çoktan çýktý. Ama 50 bin küsur insanýn devletten ihraç edildiði günün sabahýndan beri bana ulaþan bilgiler, FETÖ’cü yapýdan çok daha geniþ bir toplum tabanýnýn bundan etkilendiðini ortaya koyuyor.
Ýster sayýn Cumhurbaþkaný ister Hükümet, insanlarýn kendi durumlarýný dile getirecekleri bir “Geri dönüþ” kutusu açabilir. Bu, Hükümet’in “Hatalý ihraçlar”ý azaltma hassasiyetine de uygun olur. Bu yapýlýrsa Hükümetin önünde, belki de FETÖ ile mücadelenin bir baþka handikapýný devre dýþý býrakma imkaný açýlacaktýr.
Bir il müftüsü aradý beni. Kendisini çok eskilerden tanýyorum. Asla o yapý ile ilgisi yok.
Dedi ki:
-Þu anda bir boðuþma yaþanýyor. Bu arada kavganýn sýcaklýðý ile mesela kolumuzun kýrýldýðýnýn farkýnda olamýyoruz. Kavga soðuduðunda kýrýk kolun acýsý görülecektir.
Dedi ki:
-Bu süreç toplum tabanýný darmadaðýn etmiþ olmasýn.
Dedi ki:
-Acý ama gerçek. Birbiriyle kavgalý imam ile müezzinden birisi diðerini “FETÖcü” diye suçlayarak açýða aldýrýyor.
Çok þey kaybediyoruz deðil mi? En baþta Allah korkusunu. Soru çalmalardan buralara...
Aklýmýzý kalbimizi koru ya Rabbi.