Yangýnlarý söndürmek için çare; yanacak bir þeyin kalmamasý mý olmalý?

Son zamanlarda yoðun ve arka arkaya o kadar büyük yangýnlar yaþandý ki... Ülkenin nice zenginliklerinin yanmasý yüzünden, halkýmýzýn büyük ekseriyetinin yüreði de sýzlýyordur herhalde...

*

4-5 yýl kadar öncelerdeydi, þehirlerarasý yolculuklarda meydana gelen otobüs yangýnlarý, o kadar artmýþtý ki, neredeyse her hafta bir otobüs yangýný haberi geliyor ve yolculardan yaralananlar bile oluyordu.

Bu iþlerden anlayanlara sorduðumuzda, 'motorlarýn bakýmlarýnýn ciddiyetle yapýlmamasý, kullanýlan yað ve akaryakýtýn kalitesinin düþük olmasý, otobüslerdeki elektrik sisteminin, özellikle kablolarýn yýpranmasý veya yüksek hararette eriyip kýsa devre yapmasý vs.'den söz ediyorlardý. Dahasý, bazý otobüslerdeki yangýn söndürme cihazlarýnýn kullanýlma müddetinin geçtiðinin ve hattâ, bazý otobüs personelinin, bu yangýn söndürme cihazlarýnýn nasýl kullanacaklarýný bile bilmediklerinin anlaþýlmasý da bir ayrý konu idi.

Otobüs þirketleri, gecikmeli de olsa iþin ciddiyetini anlayýnca, çareler arayýp bulmuþlar ki, son 2-3 senedir o gibi haberleri iþitmiyoruz.

*

Ama bu sefer de Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi'nin þehir içi yolcu otobüslerinde, benzer hata ve ihmallerin etkisiyle yangýnlar gelmeye baþladý. Önceden yaþanmayan veya duyulmayan haller, 'vak'a-y'ý âdiyye'den sayýlmaya baþlandý.

O kadar ki, þu son 3-4 sene içinde yanýp kül olan otobüslerin sayýsý, 50'yi aþmýþtýr. Sebebini, bu gibi konularýn teknik uzmanlarýna sorduðumuzda, gerekçeler aynýydý: Motor bakýmsýzlýðý, düþük kalite akaryakýt ve motor yaðý, elektrik sisteminin yýprandýðýnýn kontrol edilmemesi...

Hattâ, bu otobüslerin teknik bakýmýnýn, tecrübesiz ve amma, partiye yakýn çevrelerden olanlara verildiði gibi rivayetler de bir ayrý ve araþtýrýlmasý gereken konu...

Ama Ekrem Ýmamoðlu'nun, bu konuya dair, 2-3 yýldýr herhangi bir açýklama yaptýðýný duymadým... Halbuki, reklâm konusu olsaydý, olmayan þeyleri ya da küçücük iþleri bile, gerçekleþtirmiþ gibi her tarafta, otobüs ve metrolarda, vatandaþlara veya duvar yazýlarýnda, 'Teþekkür et...' þeklindeki nezaketsiz cümlelerle duyururlardý. 'Siyasetçidir, reklam ve propagandayý elbette iyi kullanmak zorundadýr' denilebilir. Ama milletin parasýyla alýnan ve yanan onlarca otobüslerin kül olmasýndan , 'reklam getirisi yok...' diye, kimse sorumlu olmayacak mýdýr? (Bu vesileyle, belirteyim... Ýmamoðlu, mahallî seçimlere 7,5 ay gibi kýsa bir süre kaldýðýndan, 'Þunu yaptýk, bunu yaptýk...' gibi duyuru reklam ve ilânlarla etrafý donatmaya baþladý... Ancak, þimdi yaptýk diye iddia ettikleri hizmetler konusunda söyledikleri, gerçeði ne kadar yansýtýyor?

Sözgelimi, Edirnekapý'dan, sur içinden Sulukule üzerinden Adnan Menderes (Vatan) Caddesi'ne, inen sur dibindeki yol boyunca, 4 yýl boyunca, upuzun ve 'Tarihî kara surlarýný restore ediyoruz...' yazýlarýnýn bulunduðu 1,5-2 metre eninde upuzun duyuru ilânlarý vardý ve yýprandýkça da yenileniyordu. Ve surlarýn dibine, 2-3 metre yükseklikte paravanlar çekildiðinden, neler yapýldýðý görülmüyordu. Geçen ay, paravanlar kaldýrýldý ve 'Tarihî surlarý restore ediyoruz...' diyerek yýllardýr yapýlan propagandalarýn bir kof iddia olduðu görüldü. Çünkü, 'restore' edildiði söylenen yerlerde 4 yýl boyunca yapýlan, yetiþkin adýmýyla bir yerde 60, bir yerde de sadece 25 adým kadar uzunlukta, yani 70 metre kadar basit bir duvar örülmesinden ibaretti. Dahasý, bu sözde restorasyon sýrasýnda, eskiden orada olan surlardan yaklaþýk 200 metreden fazla bir kesimin ise tamamen yok edildiðini ve o kadar bir tarihî sur bölümünün tamamen ortadan kaldýrýldýðýný o bölgenin sâkinleri söylüyorlar...)

*

Ýstanbul'da meydana gelen diðer yangýnlar konusunda da ÝBB sýnýfta kalmýþtýr. Nitekim, 40 gün kadar önce, meydana gelen büyük bir iþ merkezi yangýnýna, ilk anlarda müdahale edildiði halde, 6 katlý uzun ve kocaman bir bina, 4 gün boyunca tamamen yandýktan sonra; yani artýk yanacak bir þey kalmayýnca, söndürülmüþ oldu!!. Ve öylesine bir büyük yangýnýn oldu yerde Ýmamoðlu, söndürme çalýþmalarýnýn yapýldýðý mahale gelmedi bile... Çünkü sonra anlaþýldý ki genel seçimlerdeki yenilgiden sonra partisinin içinde baþlayan yangýnýn 'itfaiyeci'si durumunda olmaya harcýyormuþ bütün zamanýný ve çabasýný..

*

Elbette mesele sadece Ýstanbul'la ve sadece belli bir partiyle ilgili deðil... Bu gibi yangýnlardan ülke çapýnda ders alýnmadýðý görülüyor... Baþta özellikle, 'Sanayi ve Teknoloji, Tarým ve Orman ile Þehircilik ve Ýklim Deðiþiklikleri Bakanlýklarý' olmak üzere, diðer birçok kamu kuruluþunun da ülkede meydana gelen yangýnlar konusundaki çabalarý, o hadiselerden sonraki kusur ve hasar tespitlerine dair raporlar hazýrlamak etrafýnda odaklanmýþ gözüküyor.

Bakýyorsunuz, kimyasal maddelerin depolandýðý veya üretildiði veya mensucât (tekstil) veya plastik sanayi mekânlarýnda, keza, maden ocaklarýna, iþ sahipleri ve o iþyerlerine izin veren resmî makamlar, bir yangýn veya sel felaketi halinde hangi tedbirlerin alýnacaðýna dair yönetmelikler hazýrlamýþlarsa bile; bunlarýn kontrol edilmediði, hadiseler olduktan sonra müfettiþ veya uzman raporlarýyla ortaya çýkarýlmaktadýr...

Daha geçen hafta, mobilya sanayiinin merkezi durumunda olan Ýnegöl'de bir mobilya atölyesinde çýkan yangýna ilk anda müdahale edildiði halde, yangýn söndürülemediði gibi, önce 3 mobilya fabrikasýna ve nihayet 10 fabrikaya daha sirayet ediyor ve bütün o fabrikalar kül oluyor ve o büyük yangýn ancak böylece -söndürülmüyor-, sönüyor...

Bu durumu ülkedeki hemen bütün sanayi tesislerine teþmil edebiliriz. Hele de yanýcý ve patlayýcý maddelerin bulunduðu yerlerde, deðil sadece diðer iþ kollarýnýn daha uzak yerlerde olmasýna, hattâ ayný fabrika içinde bile, tutuþma ve patlamaya müsait bölümlerin birbirinden en azýndan 100 metre uzakta olmasý gerekirken; bunca yangýn ve diðer felaketlere raðmen ve hattâ bazý sanayi merkezlerinin veya tehlikeli iþ yerlerinin, artýk saðlýksýz þehirleþme sonucunda yerleþim birimlerinin, mahallelerin ortasýnda kalacaðýný söylemek bile abes... Kamu kuruluþlarý bu gibi sanayi ve diðer tehlikeli iþ merkezlerini þehirlerden uzak bölgelere taþýnmaya mecbur etmeli deðil midir? Aksi halde, bir yangýn çýktýðýnda, itfaiye gelip müdahale edinceye kadar, 'Geçmiþ olsun...'dan baþka söylenecek söz kalmayacaktýr.

Orman yangýnlarýnýn da evet, bazý yerlerde bir takým hainlerin kundaklamalarýnýn ya da ne yaptýðýnýn þuûrunda olmayan çocuklarýn veya safdil kiþilerin yaktýðý ateþler yaygýnlaþýnca; önü alýnamýyor. Halbuki, bu husus erken uyarý sistemleri ve de yangýn olmadan da, gelecekteki muhtemel bir tehlike için, müdahale yollarýnýn, ormanlar içinde normal zamanlarda hazýrlanmasý gerekmiyor mu? Ýllâ, hadiseler olduktan sonra mý düþünülecek tedbirler?

*

Bu arada, belirtilmeli ki bir takým fitne odaklarýnýn orman sevgisinin, sýrf ülkede, sýrf gerilim oluþturmak niyetine matuf olduðu ortada iken; Milâs'taki bir ormanlýk alanýn durumunun, sadece mahkeme kararlarýyla deðil, önceden, halka izah edilmesi sûretiyle halledilmesi gerekmez mi?

Geçen hafta, saat 23.00 civarýnda, Marmaray'a bindiðimde, binlerce yolcunun olduðu o saatte, yerlere serilmiþ kocaman pankartlarda, 'Akbelen Ormaný'nda kesilecek 18 bin çam aðacýnýn korunmasý için, protestolarýmýzý yükseltelim...' vs gibi kocaman yazýlarý gördüm ve hem Üsküdar hem de Yenikapý'da bazý 'görevliler'e haber verdim ama, netice hiç...

'Anlamýyor musunuz mesele aðaç deðil...' denilerek tertiplenen 'Gezi Hadiseleri'nin üzerinden 10 yýl geçiyor. Hemen herkesin ekonomist olduðu, enflasyon ve pahalýlýktan yakýndýðý bir dönemde daha bir hassas olunmasý gerekiyor.

Emperyal güç odaklarýnýn heveslerini kursaklarýnda býrakan Müslüman halkýmýz, yeni entrikalarla karþýlaþýrsa, tepkisi de ona göre olur.

*