Siyasiler ve meslektaþlar kusura bakmasýnlar; 2004 yýlýna ait bir Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantýsýnýn belgesine verdikleri önemi anlamakta gerçekten zorlanýyorum.
MGK toplantýsýnda ‘iç tehdit’ deðerlendirmesi gereði bir dini cemaatle ilgili bazý kararlar alýnmýþ... Siyasiler günlerden beri 2004 yýlýnýn þartlarýný ve alýnan kararlarýn hiçbir zaman uygulamaya konulmadýðýný hatýrlatýyor; çeþitli gazetelerden yorumcular da 2004 yýlýndan bugüne projeksiyon tutarak belgeyle verilmek istenen ‘Cemaat-düþmaný’ imajýný sorguluyorlar...
Boþuna zahmet... O imajý vermeye çalýþanlarýn bile belgenin herhangi bir önemi olduðuna inandýklarýný sanmýyorum ... Ýktidarda bulunduðu 11 yýl boyunca Ak Parti’nin icraatlarý o belgeyi doðrulamýyor çünkü...
Doðruluyor olsaydý, o MGK toplantýsýndan dört yýl sonra, Ak Parti hakkýnda ‘irticai faaliyet’ gerekçesiyle ‘kapatma davasý’ açýlýr mýydý?
Elbette açýlmazdý.
Hayýr, belgenin ‘sahte’ olduðunu iddia etmiyorum; belli ki, ‘gerçek’ o belge... Belli ki, MGK’da konu görüþülmüþ, kararlar da alýnmýþ... Ancak alýnan kararlar istikametinde herhangi bir uygulama olmadýðý çok açýk...
O halde ‘belge’ üzerinde bu denli durmanýn hiçbir anlamý yok; abesle iþtigal...
Ancak ‘belge’ etrafýnda kopan tartýþmalar sýrasýnda gündeme giren konular olaðanüstü önemli; onlar üzerinde uzun uzadýya durmak ve gerçeðin peþine düþmek gerekiyor...
Sözgelimi ‘fiþleme’ yapýldýðý iddiasý... Ya da, saygýn bir Hocaefendi’nin ‘mümine yakýþmaz’dediði sahte belge uydurma ve CD üretme yanlýþlýðý...
‘Fiþleme’, devletler tarafýndan yapýlan istihbarat faaliyetlerinin bir parçasýdýr. Her devlet ‘suç’ veya ‘potansiyel suç’ radarýna takýlan kiþiler ve gruplarla ilgili ‘istihbarat faaliyeti’yürütür. ABD’de FBI, Ýngiltere’de MI5, Almanya’da BND, Fransa’da Deuxieme Bureau gibi istihbarat örgütleri zaten bu iþ için vardýr. Bizde de devletin çeþitli istihbarat birimleri (MÝT, Emniyet) yasalar dahilinde bu tür faaliyetler yürütür...
Ýddia eðer yasalara aykýrý veya devlet-dýþý ‘istihbarat toplama’ ya da ‘fiþleme’ ile ilgiliyse, bu iddia ciddiye alýnmalýdýr... Devlet birimi veya öyle bir birimin mensubu da olsa kimse yasalarýn vermediði bir yetkiyi kullanamaz. Yasa-dýþý dinlemelerin ve yetkisiz fiþlemelerin mutlaka üzerine gidilmelidir...
Diðer iddia daha da vahim: ‘Ergenekon’ sürecinin baþladýðý ilk günden beri, yargýlananlar ile yakýnlarý, haklarýnda açýlan davalarýn dayandýðý belgelerin ‘uyduruk’ ve ‘düzmece’ olduðunu ileri sürmekte; suçlamalar da, nedense, hep belli bir adrese yönelmekteydi. Ancak saygýn Hocaefendi’nin ‘dershane’ tartýþmalarý sýrasýnda konuyu gündeme getirmesi, bir adres yanlýþlýðý olduðunu düþündürüyor...
Konuyu sahipsiz býrakmamak þart. Bunca yýldýr yargýlanan ve cezaevlerinde ömür tüketen insanlarýn haklarýnda düzenlenmiþ ‘sahte’ belgeler yüzünden bu cefayý çekiyor olmasýna asla müsamaha edilemez. Önce belgelerin ‘gerçek’ mi ‘sahte’ mi olduðu yeniden gözden geçirilmeli ve ‘sahte’ olduklarý anlaþýlýrsa böyle bir densizliðe cür’et edenlerin kulaklarýna yapýþmalýdýr.
Yanlýþ konularda tartýþmak yerine, devletin saygýnlýðýný tehdit eden, bireysel özgürlüklerin ayaklar altýna alýndýðýný düþündüren esaslý konular üzerinde yoðunlaþmak gerek...