Yanlış taksiye binmişsin Cengiz!

Biricik özelliği Wolfowitz’i mikrofonluk yapmak olan zat (kim olacak, elbette sevgili Cengiz Çandar) Napoli’ye gitmiş. Bir taksiye binmiş. Taksiciyle muhabbete koyulmuş. 

Nece konuştular acaba? Bizimki “üstün İngilizce” konuşur. Yanına İtalyancayı eklediğini bilmiyordum. Belki de İngilizce konuştular. Öyle ya, Napolili taksiciler, Türkiye siyaseti hakkında yorum yapabilecek kadar“iyi İngilizce” bilir...

Neyse, laf lafı açmış, taksici bizimkinin nereli olduğunu öğrenmiş ve başlamışlar muhabbete.

Devamını sevgili Cengiz Çandar’dan dinleyelim: “En derbeder ve en sevimli Akdeniz şehri olan Napoli’de havaalanına doğru yol alan bir taksideyim. (Taksici) nereli olduğumuzu öğrenince, ‘Ülkenizde büyük bir sorununuz var’ diyor, ‘Cumhurbaşkanınız Erdoğan’ diye ekleyerek. Bunu söylediği anda, sağ elinin işaret parmağını sağ şakağına hafifçe iki kez vurarak ‘sorunumuz’un nasıl bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyor. Üç yıl önce Bangkok’ta bir taksi şoföründen Tayyip Erdoğan övgüsüne muhatap olmak, üç yıl sonra Napoli’de yine bir taksi şoföründen elini başına götürerek yaptığı bir jest ile Tayyip Erdoğan’dan ‘ülkemizin sorunu’ olarak söz edildiğini işitmek. O el hareketini yaptıktan sonra, bir de kestirmeden yorum getiriyor Napolili taksi şoförü: ‘Ülkeniz demokrasiden uzaklaştı.’

Sevgili Cengiz Çandar’ı üzen, muhtemeldir ki derin endişelere sürükleyen muhabbet böyle gelişiyor, böyle sonuçlanıyor.

Sevgili Cengiz’imiz uyanık tabii... “Ne anlar, alt tarafı bir taksi şoförü?” türünden itirazların önünü kesmek için, ön bilgi olarak, taksicilerin ne derin sezgili insanlar olduğuna anlatıyor: “Taksi şoförlerinin‘siyasi gözlem isabeti’ni ölçen bir barometre gibi algılanması aramızda şaka konusudur ama taksi şoförlerinin gerçekten de bu özelliği vardır.”

Ben de öyle düşünüyorum...

Fakat sevgili Cengiz Çandar bir taksi şoförüyle konuştuğundan emin mi? Bernard Henry Levy Napolili taksici kılığına girip sevgili Cengiz’imizi işletmiş olabilir mi? Ya da bir Freedom House yetkilisi?

Duayen refikimiz Napolili taksicinin “Erdoğan kafayı yemiş” demeye getiren tepkisini anlatır ve olup olmadığı kuşkulu bu repliğe dayalı üstün siyasi analizler döktürür de, ben kendi memleketimin taksicisiyle aramızda geçen konuşmayı anlatmaz mıyım?

Ben de geçen gün bir taksi şoförüyle konuştum.

Karaköy’den bindim, Bakırköy’e doğru gidiyorum. Laf lafı açtı. Taksi şoförü gazeteci olduğumu öğrenince başladı dökülmeye... Hayır, İtalya’yı konuşmadık, “Dünyanın en derbeder ve en sevimli Akdeniz şehri” olan Napoli’de değildik. İstanbul’daydık. Türkiye’yi konuştuk.

Taksi şoförü bazı liberallerden yakındı.

Şöyle dedi: “Liberaller, 2011 yılına kadar AK Parti’yi ve Erdoğan’ı destekliyordu. Bu tarihe kadar AK Parti temel reformlardan hiçbirini gerçekleştirmemişti. Ne zaman ki Kürt meselesi çözüm rotasına girdi, inanç özgürlüğünün üzerindeki engeller kaldırıldı, Kürtçe ‘yasak dil’ olmaktan çıkarıldı, darbeye mesnet teşkil eden İç Hizmet Yasası’nın ilgili maddesi değiştirildi, azınlık mallarının iadesi yoluna gidildi, kullardaki ‘Andımız’ rezaletine son verildi, IMF’yle yollar ayrıldı, o zaman liberaller desteğini çekti, muhalif saflara geçti...”

Bir gözlemini daha aktardı: “Politika üretmiyorlar. Sadece Erdoğan’a küfrediyorlar. Bazı liberaller de doğrudan Pensilvanya’ya bağlı. Türkiye’yi darbe iklimine sokmak için çalışıyorlar. Diktatör, Sultan, Ak Saray eleştirilerinin nedeni bu...”

Başka şeyler de anlattı ama yerim kifayet etmediği için detaya giremiyorum.

Sevgili Cengiz Çandar başka neler konuşulduğunu merak ediyorsa, İstanbul’da bir taksiye binsin, “Ben düne kadar Erdoğan’ı destekleyen bir liberaldim...” diye söze girsin... 

Devamını taksi şoförü getirecektir.